7.sayısı bu hafta okuyucuyla buluşan Kürtçe gazete Xwebûn’u, editörü Elif Can Alkan ile konuştuk
Neğşirvan Güner/ İstanbul
Diyarbakır’da bir araya gelen Kürt gazetecilerin çıkardığı Kürtçe gazete Xwebûn 7. sayısı ile bu hafta okuyucularıyla buluştu. Yayın dili Kürtçe’nin Kurmancî ve Kirmançkî lehçelerinde olan gazetenin yazar kadrosunda, Federe Kürdistan Bölgesi, İran, Suriye, Kazakistan, Ermenistan, Japonya, Horasan, Lübnan ve Avrupa’dan pek çok isim yer alıyor. Gazetenin yazar kadrosunda Sami Tan, Şener Özmen, Felemez Ulug, Agit Yazar, Mizgîn Ronak, Yıldız Çakar, Ramazan Ölçen, Ayhan Erkmen, Wisif Zozanî, Abdulla Peşêw, Ehmed Huseynî, Kakşar Oremar, Kinyas Îbrahîm Mîrzoyev, Selîm Temo, Zerdeşt Haco gibi birçok Kürt yazar, sanatçı ve şair bulunuyor. 12 sayfalık olarak her hafta okuyucuları ile buluşan gazetenin yazarlarından Ebdullah Pêşew, Ehmed Huseynî, Kakşar Oremar, Kinyas Îbrahîm Mîrzoyev, Selîm Temo ve Zerdeşt Haco aynı zamanda Xwebûn Yayın Danışman Kurulu’nda yer alan isimler. Haber, analiz, araştırma, söyleşi, yazı dizileri, dosyaları, güncel, politik, yaşam, kadın, ekonomi, ekoloji, kültür sanat, edebiyat, dil ve tarihteki gelişmeleri sayfalarına taşıyan Xwebûn’u editörü Elif Can Alkan ile konuştuk.
‘Kürtçe okuyun, okutun’ çağrısı ile çıkan Xwebûn gazetesi 7. sayısını geride bıraktı. Çağrınıza karşılık alabildiniz mi okuyucularınızdan?
Gazeteye beklentimizin üzerinde bir ilgi ve alakanın olduğunu söyleyebiliriz. Uzun bir süredir basılı Kürtçe gazete çıkmadığı için Kürtçe okur kitlesinde bir hasretlik vardı. Yıllardır her koşulda Kürtçe gazete okuyan ciddi bir kitle var. Gazetenin çıkmasına en çok da bu kitle sevindi diyebiliriz. Fakat halen bu kitlenin tamanına ulaştığımızı söyleyemeyiz. Bu konuda kimi eksikliklerimiz var, bunları gidermeye çalışıyoruz.
İnternet gazeteciliğinin bu kadar yaygınlaştığı ve basılı yayınların artık pek ilgi görmediği bir süreçte Kürtçe haftalık bir gazete çıkarma fikri nasıl şekillendi sizde?
İnternet gazeteciliğinin her dil ve kültürde yaygınlaştığı kanısına katılmıyorum. İnternet aslında çok genç ve dinamik bir kültür. Özellikle Ortadoğu gibi bir coğrafyada kendi toplumsal ve kültürel kodlarımızı da göz önünde bulundurduğumuzda özellikle Kürtçe için söylemek gerekirse ikisinin bir arada yürütülmesi gerektiğini düşünüyorum. Gazeteyi basılı olarak okuyucu kitlesine ulaştırdığınızda tirajınızın önemli bir kısmını interneti asgari düzeyde kullanan kişiler oluşturuyor. Halen eline kağıda basıla gazeteyi aldığında mutlu olan insanlar var. Basılı gazete halen bir gereksinimdir.
İnternet her ne kadar özgür bir mecra olsa da yıllarca hapsedilmeye çalışılmış bir dili neden sadece bir server’da sıkıştıralım ki? Sonuçta interneti kullanmayı tercih etmeyen geniş bir okur kitlemiz de varken. Evet, şu anda dünya genelinde dijital gazeteye geçişler var ve devam ediyor. Gazeteyi çıkardığımız ilk günlerde hükümete yakın iki gazete basılı yayına son verdiler. Ki bu gazeteler hükümetten ciddi yardımlar ve reklam alıyordular. Bunların bir aylık geliri ve harcamaları bizim şu anki gazetenin birkaç yıllık masrafına denk geliyor. Ama kapanmaları özellikle ekoloji açısından bakarsak pek de kötü bir karar değildi. O kadar kağıt ve ağaca yazıktır, ziyan olmasın. Bir yandan dijital gazetecilik gelişiyor ve öte yandan gazeteler kapanıyor. Böyle bir süreçte gazete çıkarsanız insanlar şunu düşünebilirler, bu insanların akıllarından zoru mu var? Zaten şu anda dijital gazete çıkaran bir e-rojname var ve halen basılı yayını takip edenler varsa neden Kürtçe basılı bir gazete olmasın.
Xwebûn’un haftalık olarak çıkması, ulaşmak istediğiniz okuyucu kitlesinin günlük haber alma ihtiyacını karşılayacağını düşünüyor musunuz?
İleriki zamanlarda günlük olarak çıkmak gibi bir düşünceniz var mı? Haftalık bir yayın olduğumuz için şüphesiz günlük haber alma ihtiyacını karşıladığımızı söyleyemem. Daha çok, gelişen olayları yorumlama ve haber-analiz tarzıyla cevap olmaya çalışıyoruz. Muhakkak haftalık yayın yapmanın kimi dezavantajlarını yaşıyoruz. İleride koşullar uygun olursa günlük gazeteye geçme gibi bir durum tabii ki tartışabilir.
Devletin Kürtçe’yi yok saydığı, inkâr ettiği, Kürtlere dair hiçbir şeyi duymak istemediği bir zamanda yayın hayatınıza başladınız. Xwebûn, bu inkâr ve yok saymaya karşı bir mesaj mı?
Keşke devlet sadece Kürtçe’yi yok saymakla kalsaydı. Daha kötüsü devlet bu dili kendi tekeline alıp kirletmek istiyor. Bir yandan bu dilin ortadan kalkması için bütün gücünle mücadele edeceksin, diğer taraftan bir halkın dilini elinden alıp bir propaganda aracı olarak kullanacaksın. Bu çok kirli özel savaş yöntemlerinden biridir.
Tarihi tabletlere şöyle bir yazı yazıldığını okumuştum: “Yaşlı, kadın ve çocuk demeden bizi öldürdüler, şehrimizi yaktılar, yıktılar, talan edip ele geçirdiler. Bize her türlü kötülüğü yaptılar fakat bize bir iyilik yapıp dilimize karışmadılar.” Ama şu anda devlet bize en büyük kötülüğü yaparak dilimize karışıyor. Xwebûn; kendin olmak, kendini tanımak, kendini bilmek gibi anlamları kapsıyor.
Dil ve kültür, toplumun omurgasıdır. Ve aslında Kürt toplumunun başka kültürler tarafından kendi çıkarları doğrultusunda periyodik olarak omurgasızlaştırılmaya çalışılması bizler için ezber haline dönüşmüş durumda. Kürtçe yaralı bir dil, bizler ise Kürtçe dil deryasına en ufak bir katkımız olduğunda bundan onur duyan kişileriz. İnkâr ve yok saymaya bir mesaj verme gayemiz var diyebilir miyiz? Aslında bu tartışılır, kendimizi veyahut yaptığımız işleri, bizleri inkâr eden ve yok sayan şeyler üzerinden tanımlarsak yine “kendin olmak”tan biraz uzaklaşırız. Sanırım bizi bu işe başlatan şey tamamen kendin olmakla ilgili bir durum.
Xwebûn, içerik olarak daha çok Kürt dili, kültürü, edebiyatı ve sanatına ağırlık veriyor. Türkiye’nin siyasi gündemi üzerinden yayın çizgisini belirlemiyor. Bir tercih mi bu?
Kürtçe yazmak ve yayın yapmak başlı başına politik bir duruştur. İster Kürtçe bir fıkra olsun ister Kürtçe ıslık olsun birilerinin planlarını bozabiliyor. Şu anda Kürt diline ömür biçiliyor ve artık yıl hesapları dahi yapılabiliyor. Bu insana çok acı veriyor. Şöyle ki bir insan gözlerinin önünde can çekişiyor onu kurtarmak yerine ya seyirci kalıyorsun ya da ufak tefek müdahalelerde bulunup sözüm ona kurtarmaya çalışıp vicdanını rahatlatıyorsun. Ve daha kötüsü bilerek veya bilmeyerek kendin dahi bu ölüme neden oluyorsun. Çünkü eğer sen bu dili konuşmazsan, yazmazsan, yaşatmazsan o zaman ölecek. Amacım karamsar bir tablo çizmek değil ama gerçekten durum çok ciddidir.
Sadece bir-iki günlüğüne etrafımızı gözlemleyelim durumun ne kadar ciddi olduğunu herkes görecek. Artık çocuklarımız yani geleceğimiz Kürtçe konuşmuyor ya da çok azı Kürtçe konuşabiliyor. Maalesef Kürtçe yaralı bir halde ve hepimiz merhem olmalıyız. Bu sadece bireylerle veya bir grup Kürtçe yazar-çizerle olacak bir durum değil, halkın tamamı Kürtçe için seferber olmalı. Şu an Türkiye özelinde değerlendirecek olursak, basın bir kriz halinde. Objektif veyahut muhalif yayın organların çoğu Türkiye’de gündem belirleyemiyor. Yeni bir içerik sağlama noktasında sıkıntı yaşıyor. Gündem açısından çok zengin ve karakteristiği müsait olmasına rağmen güçlü bir çıkış yakalamıyor. Kendini tekrar etmenin ötesine geçemiyor.
Tabii bunda mevcut iktidarın gazeteciler üzerinde uyguladığı baskıların önemli bir payı var. Kürtçe gazetecilik için ise hikaye biraz daha farklı. Özellikle politika endeksli bir yayın çizgisi belirlediğinizde çok geniş bir network’ünüzün olması gerekiyor. Ve her alanda bulunmanız gerekiyor. Akreditasyon alamıyorsunuz mesela, ulaştığınız haber kaynaklarınız Kürtçe’yi duyduğunda kapıları kapatabiliyor, iktidara yakın değilseniz onu takip etmeniz imkansız hale gelebiliyor. Bu da gazeteciliğinizi ajanslara hapsediyor. Bu koşullarda yayın politikasını siyasi gündem üzerinden yapmayı çok gerçekçi ve sağlıklı bulmadık. Yine de Nûçe ve Rojev sayfalarımızla bir gözümüz siyasi gündem üzerinde ama ağırlıklı olarak dil ve kültür alanındaki boşluğu doldurmayı tercih ettik.
Onlarca Kürtçe yayın, devlet tarafından kapatıldı ya da yasaklandı. En son basılı olarak çıkan Kürtçe gazete Azadiya Welat Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatıldı. Bunca kapatılmalara ve yok sayılmalara karşı sürekli daha güçlü ve heyecanlı bir motivasyon ile çıkıyorsunuz. Diyarbakır’ın havası mı buna vesile oluyor?
Kürt basın geleneği çok güçlü köklere sahip. Kendi kökleri üzerine yeşermek, yenilenmene vesile oluyor ve umudu canlı tutuyor. Bu mirasa sahip çıkmak büyük bir sorumluluk gerektiriyor. Bu mirasa büyük bir heyecan ve ciddiyetle yaklaşıyoruz. Diyarbakır, bizler için tarihsel ve kültürel olarak çok özel bir anlam aralığında ve önemli motivasyona sahip. Kürt basını sürgünleri de çok yaşadı ve halen de sürgünde yayıncılık devam ediyor. Fakat kendi coğrafyanda ve halkına dair bir şeyleri paylaşmak insana güç veriyor.
Okuyuculardan nasıl tepkiler geliyor?
Gazetemiz şu an basılı olarak çıkıyor, aynı zamanda okuyucularımız internet sitemiz üzerinden ücretsiz gazeteye erişim sağlayabiliyor. Dijital ortamda erişim imkanı olmasına rağmen sadece Kürdistan’ın dört parçasından değil, dünyanın pek çok yerinden yüksek kargo masraflarına rağmen basılı gazete talep ediliyor. Ve pek çok yerden tebrik mesajları alıyoruz. Aynı zamanda pek çok kişi bizimle iletişime geçerek yazılarını paylaşmamızı istiyorlar.
Yazar kadronuzda Sami Tan, Şener Özmen, Felemez Ulug, Agit Yazar, Mizgîn Ronak, Yıldız Çakar, Ramazan Ölçen, Ayhan Erkmen, Wisif Zozanî, Abdulla Peşêw, Ehmed Huseynî, Kakşar Oremar, Kinyas Îbrahîm Mîrzoyev, Selîm Temo, Zerdeşt Haco gibi birçok Kürt yazar, sanatçı ve şair bulunuyor. Xwebûn’un yazar, çizer, sanatçı ve şair gibi birçok alanda yazan isimleri bir araya getirmesini birleştirici bir misyonu olarak okuyabilir miyiz?
Aslında Xwebûn yayın hayatına başladığında editörün başyazısında yayın çizgisini belirleyen bir takım unsurlardan bahsedilmişti. Asimilasyona karşın dilin korunması, dil ve kültür ağırlıklı yayıncılık ve ulusal birliği esas alan yayıncılık. Ulusal birlik denildiğinde genellikle ilk akla gelen politik bir birlik fikri oluyor. Bizler ise yayın çizgimizi belirlerken ulusal birlik konusuna biraz daha bütünlüklü yaklaşım sergileme gayretinde bulunduk. Bu doğrultuda kapımızı herkese açtık.
Kürdistan’ın ve Dünya’nın dört bir yanındaki sanatçılarımızı ve aydınlarımızı politik görüşüne aldırmaksızın gazetemiz bünyesinde toplamaya çalıştık. Çok güzel ve renkli bir kadromuz oluştu. Bu noktada birleştirici bir misyon üstlendiğini söyleyebiliriz. Yukarıda saydığınız yazarlarımızdan ismi geçmeyenler de var. Yazar konusunda mümkün olduğunca yelpazeyi geniş tutmaya çalışıyoruz. Horasandan Japonyaya, Lübnana, Avrupaya, Amerikaya ve Kürdistan’ın dört bir parçasına kadar bize yazanlar var. Acaba bu gazete Kürt entelektüellerini bir araya getirebilir mi? Bu konuda rol üstlenmek istiyoruz. Hiç tanımadığımız kimi yazar ve akademisyenler kendi araştırma ve akademik yazılarını bize gönderiyorlar. Eğer şu anda olumlu havayı iyi değerlendirebilirsek Kürtçe yayıncılık açısından önemli bir misyonu yerine getirmiş olacağız. Xwebûn Kürt basın tarihine yeni bir halka ve sayfa olarak eklendi. Bizler de bu sayfayı iyi düşünüp iyi doldurmaya çalışıyoruz. Umarım bunu hakkıyla yerine getiririz. Son sözüm, bu dili yaşatmak istiyoruz.