Son dönem artan elektrik ve doğalgaz faturaları, halkı canından bezdirmiş durumda. Halk, şirketler tarafından açıkça soyulurken kamu kaynakları ise iktidar eliyle bu şirketlere aktarılıyor
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Halkın gelirleri her geçen gün azalırken enerji şirketleri ise büyümeye devam ediyor. 2019 yılında yüzde 30 zam yapılan elektrik fiyatları halkın canını yakarken yeni zamların beklendiği belirtiliyor. Bunun yanında enerji şirketlerine üretmedikleri enerji için her ay 250 milyonlara varan ödeme yapılıyor. 2020 yılında sayısı 45’e çıkarılan, 2019 sonunda sayısı 43 olan enerji şirketlerine Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ) tarafından ‘kapasite bedeli’ adı altında her ay ödeme yapılmaya devam ediliyor.
Aralık 2019 için 211 milyon lira
43 santrale Aralık 2019 için ödenecek toplam tutarın 211 milyon lira olduğu TEİAŞ tarafından duyuruldu. Her ay olduğu gibi yine en yüksek ödeme santrale kömür yetiştirmeye çalışan 302 işçinin madene gömüldüğü Soma Termik Santrali’ne Aralık 2019 için yapılacak tutar 18 milyon 766 bin 650 lira. Bu şirketi, 11.942.413,83; 11 milyon 942 bin 414’şer lira ödemeyle Yatağan Termik Enerji Üretim ve Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret izliyor. Piyasa şartlarında ayakta kalmakta zorlandığı belirtilen santrallere sağlanan kapasite mekanizması desteği, santrallere yaptıkları üretimden bağımsız olarak kurulu kapasiteleri oranında bir ödeme yapılmasını düzenliyor. Kurulu güç, yani megavat (MW) başına ödeme tutarları, doğal gaz, hidroelektrik ve kömür santrallerinde farklı farklı belirlenmiş durumda.
Kömür, gaz ve HES
2018 yılı başında açıklama yapan EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, “Sisteme dahil olan firmalara kilowat başına yerli kömürde 21 kuruş, doğal gazda 18 kuruş ve ithal kömürde 15 kuruş kapasite bedeli ödeyeceğiz” sözleriyle enerji üreten firmalarla aralarında sıkıntı olduğunu ve bu sıkıntının da kamu eliyle açıktan para ödeme yoluyla çözüleceği açıkça ortaya konmuştu. Daha sonra HES’ler de bu mekanizma içinde alındı. Şirketlerin üretim güçlerine göre üretebilecekleri enerjinin tamamı ticarileştirilemiyor. Bu nedenle üretemedikleri ve ticarileşmeyen elektriğin, santral kapasiteleri yapılan ek ödemeler, üretim kapasitelerine bakıldığında çok ciddi rakamlara ulaşıyor. 2018 yılında enerji şirketlerine toplam 2 milyarı aşkın ödeme yapılıyor. 2020 için öngörülen tutarın ise 2.2 milyar lira olacağı TEİAŞ tarafından açıklanmıştı.
Üretmeyip paralarını alıyorlar
Kapatılan santraller 2018 yılında ve 2019 yılının ilk 9 ayında da büyük teşvikler aldı. Çatalağzı Santrali 2018 yılında 35 milyon lira, 2019’un ilk 9 ayında 83 milyon lira; Orhaneli 2018’de 23.3 milyon lira, 2019’da 55 milyon lira; Tunçbilek 2018’de 40.6 milyon lira, 2019’da 96.8 milyon lira; Seyitömer 2018’de 66.8 milyon lira, 2019’da 157.2 milyon lira; Kangal 2018’de 50.8 milyon lira, 2019’da 121.1 milyon lira; Soma 2018’de 110.2 milyon lira, 2019’da 262.5 milyon lira tutarında teşvik aldı. 2020 yılı için kapasite bedeli ödenecek santrallerin içinde bu santrallerin de olması, bu santrallere ödeme yapılmaya devam edileceğini gösteriyor
Enerji arz fazlası var
Türkiye’de 91 bin MW’a ulaşan enerji kurulu güç var. Talep edilen güç ise 30-40 bin MW civarında. Bu aradaki fark yani arz fazlasının ortaya çıkmasındaki neden, çevre ülkelere ve özellikle Avrupa’ya enerji satabilme hesabıydı. TEİAŞ’ın enerji üretim kapasitesinin arttırılmasına yönelik gerekçesinde, Türkiye ekonomisinin her yıl yüzde 7.5 oranında büyüyeceği ön görüsü kararlarda yer aldı. Büyüme oranına hiçbir zaman ulaşılamazken yatırımlarda bir yavaşlama görülmedi. Bunun nedeni enerjinin Türkiye halkının ihtiyaçlar için değil, şirketlerin birikim süreçleri ve AB’nin enerji ihtiyacına yani AB enerji pazarına yönelik bir hazırlıktı.
Ellerinde patladı
Avrupa’nın enerji güvenliğini sağlamaya soyunan ve bunu açıkça ifade eden AKP iktidarı, bunu sağlamak adına Türkiye’nin doğal yaşamınının yağmalanmasının önünü açtı. Ancak AB pazarı açılmadı ve enerji üretim kapasitesi ellerinde patladı. Çevre ülkelere enerji satma hayalinin de ortadan kalkmasıyla birlikte şirketlerle bilemediğimiz bir grift ilişki sonucu enerji üretmeseler dahi kapasite bedeli adı altında ödeme yapılma noktasına gelindi. Dağ, ova, dere, SİT alanları, tarım arazileri bu enerji şirketlerinin çıkarı uğruna âdeta katliama uğratıldı.
Sessizce izliyorlar
Halk açıktan soyulup doğal alanlar yerle bir edilirken bu soyguna muhalefetin yeterli ses çıkarmaması dikkat çekici. Her şey ortada, şirketlere üretmedikleri enerjinin parası ödeniyor ve buna iktidarın bir gerekçe üretmesi olanaksız fakat herkes izliyor. Aynen köprüler için verilen araç geçiş sayı garantisi veya şehir hastanelerine verilen hasta garantisi gibi bir süreç enerji şirketleri için de yürütülüyor. İktidar bu şirketlere teşvikler verirken enerji yatırımlarına soyunan şirketler, Türkiye’nin enerji talebinin aşıldığını mutlaka biliyorlardı, ancak devam ettiler. Bu devam kararlarının nedeni iktidarın üretmeseniz de paranızı öderiz garantisinden kaynaklandığı iddia ediliyor.