Halkların Demokratik Kongresi’nin (HDK) yapılan Genel Meclis toplantısının açıklanan sonuç bildirgesinde, “Yeni dönem alternatif toplumsal örgütlenme ve kurumların yaratılması, kurulması dönemidir” denildi.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK), 15 Temmuz’da İstanbul’da yapılan Genel Meclis toplantısının sonuç bildirgesini açıkladı. Toplantıda seçim sonuçları ile birlikte siyasal ve toplumsal gelişmeler değerlendirilip, önümüzdeki döneme dair kimi planlamalar çıkarıldı.
HDK Eş Sözcüsü Onur Hamzaoğlu’nun da aralarında bulunduğu siyasetçilerin 19 Temmuz Perşembe günü Ankara’da yapılacak duruşmasına katılım çağrısında bulunulan bildirgede, gerçekleştirilen toplantıdan çıkan sonuçlar şöyle sıralandı:
* Halkların Demokratik Kongresi, seçim öncesi yaptığı değerlendirmelerde de OHAL koşullarında ve eşitsiz güç ilişkilerinin bulunduğu bir zeminde yapılacak seçimin adil olmadığının altını çizmiş ve bu seçimin meşru olmayacağını belirtmişti. HDK, seçim güvenliğinin, halk iradesinin sandığa ve sonuca olduğu gibi yansımasını sağlayacak önlemlerin alınmasını önemi ve gereğine dikkat çekmişti. HDK, bu görüşünün yaşanan seçim sonrası doğrulandığını ve halkın gerçek iradesinin yansımasının çeşitli yöntemlerle engellendiğini tespit etmektedir.
Seçim öncesi, bir yandan seçim kanununda yapılan hukuki düzenlemelerle AKP ve ittifaklarının kazanmasını sağlayacak zemin temizliği yapıldı. Diğer taraftan yüz binlerce kişinin geçici süreli çalışmasının sağlanması gibi rüşvetvari yöntemlerin devreye sokulması, Doğan Medya’ya yapılan operasyon gibi devletin bütün güç ilişkilerinin kullanıldığı bir dizi hazırlıkla yapılan seçimin eşit ve adil olamayacağı açıktır. Tek başına OHAL koşularının varlığı bile seçimin meşru olmadığının göstergesidir.
* Bütün bu olumsuzluklara ve devletin tek yanlı ve bütün olanakları kullanarak girdiği seçimden HDP’nin oylarının yükselerek çıkılması, toplumsal muhalefette büyüme dinamiklerinin ortaya çıkması, anti faşist güç birliğine gidecek ittifak zeminin oluşmasını önemli gelişmeler olarak görmektedir.
* Seçim sonrası oluşan kabine ve henüz yeni başlayan uygulamalar geleceğin nasıl şekilleneceği göstermektedir. Kurulan kabinenin savaş rant kabinesi olduğu açıktır.
Yeni devlet yönetiminin “şirket mantığı” ile hareket edecek olması, her politikada temel alınacak kriterlerin “kar ve zarar” ve “rekabet” olması demektir. Bu politika, kamusal hizmetlerin tümüyle devre dışı bırakılması, işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşama koşullarının giderek kötüleşmesi anlamına gelmektedir.
Tüm hile ve baskılara rağmen seçimin kazananı HDP nezdinde kadınlar, gençler ve halklar olmuştur. Yeni kabinede dikkat çekici olan; daha önce Kadın ve Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na çevrilmesi sonrasında giderek kadının adının yok olduğu yeni gelen rejimle aile ve çalışma bakanlıklarının birleştirilmesidir. Bu da yeni dönemde kadınlara ve emekçilere yönelik baskının daha da şiddetlenerek artacağının göstergesidir. Yine çocuk istismarı ve kaçırılmalarının da, iktidarın yargılama süreçlerindeki tecavüzcü ve istismarcıların ceza ve iyi hal indirimleri ile meşrulaşmasından kaynaklandığının farkındayız. Çocuk istismarı üzerinden yaygınlaştırılmak istenen idamın, giderek siyasi tutsakları cezalandırmanın bir aracı, gerekçesi haline getirilmesi olasılığı ile karşı karşıyayız. Çocuk istismarına karşı duyarlılık adına idam tartışmasının gündemleştirilmesindeki asıl amacın bu konudaki duyarlılık ve hassasiyet olmadığını, idamın kalıcı bir çözüm olmadığını biliyor ve kadına, çocuğa karşı yapılan saldırı ve tecavüz kültürünün idamla değil, toplumsal eğitim ve evrensel hukuk ile aşılabileceğini biliyoruz.
* 301 maden işçisinin yaşamını yitirdiği katliam sonrası maden işçilerini katleden patronlara verilen cezalar işçi yaşamına verilen değeri göstermekte ve cezasızlaştırmayı özendirmektedir. Bu adaletsizliğe karşı Ankara’ya yürüyen maden işçilerinin ailelerinin yürüyüşünü selamlıyoruz. Diğer yandan, geçtiğimiz günlerde Çorlu’da yaşanan felaket bakım ve onarımdan tasarruf etmeye çalışan, mühendislik hizmetlerinin yapılmasını engelleyen bir yaklaşımın sonucunda gerçekleşmiştir. Bu acının yaşandığı günde AKP ve Sarayın hiçbir şey olmamış gibi davranması ve hiçbir programını iptal etmemesi ayrıca düşündürücüdür.
* Genel Meclisimiz, faşizme ve diktatörlüğü karşı mücadelenin güncel ve yakıcı özelliğini koruduğunun altını çizmekte, Faşizme karşı birleşik mücadelenin yükseltilmesi görevini başat görev olarak belirlemektedir. Eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesi için siyasal ve toplumsal kesimlerle ittifaka ihtiyaç olduğunu tespit etmektedir. Bu ittifak gözümüzü dikmemiz gereken yeri göstermektedir. Gerçek anlamda toplumsal mücadeleyi ortaya çıkarıp, yükseltecek sorumlulukla karşı karşıyayız. Yaşanan tüm sorunların temelinde demokratikleşememe vardır. Kalıcı çözüm ise, başkanlık sistemi ve tek adam rejimine karşı demokratik cumhuriyetin inşasıdır. Genel Meclisimiz, seçim öncesi yaratılan toplumsal ve siyasal aktörlerle yaratılan ortaklıkların yeni dönemin ihtiyaçları doğrultusunda sürdürülmesi gerektiğini, bu güçlerle ilişkinin gerektirdiği esneklikle ve tüm alanlarda halk meclisleri kurulması perspektifi ile en yerelden en genele hareket edecektir.
HDK, toplumsal kurtuluşun halkın kendi ellerinde olduğu gerçeğinin altını bir kez daha çizer ve kendi dinamikleri dışında bireylere yönelik arayışların bir gerçekliğe tekabül etmediğini, bu durumun bu seçimlerde bir kez daha ortaya çıktığını belirtir. HDK, yerel ve merkezi düzeydeki çalışmaları birbirinin alternatifi haline getirmeden, birleşik mücadele dinamikleri ile her düzeyde ortak çalışma için girişimlere başlayacaktır.
* HDK, umudu büyütme sorumluğunun farkındadır. Toplumsal alanların örgütlenmesi çabasını sürdürecektir. Bu amaçla, yerel meclisler kurma ve güçlendirme çalışmalarını yoğunlaştırarak sürdürecektir. Yeni dönem aynı zamanda, alternatif toplumsal örgütlenme ve kurumların yaratılması, kurulması dönemidir. Yeni dönem eskisinden daha farklı olarak parlamento yerine sokağın esas alınması gereken bir dönemdir. Bu sokağın da eskisinden daha farklı örgütlenmesi demektir.
* Barış şehri Efrin’in işgal edilmesi sonrası, işgale son verilmesi ve savaşın son bulması talebi ile yapılan bir basın toplantısı gerekçe gösterilerek aralarında Eş Sözcümüz Onur Hamzaoğlu’nun bulunduğu HDP ve HDK bileşenlerinin eş sözcü ve başkanları gözaltına alınmış ve Eş Sözcümüz Onur Hamzaoğlu ve ESP Genel Başkan Yardımcısı Fadime Çelebi tutuklanmıştı. İki arkadaşımız, yoldaşımız 17 Şubat’tan bugüne cezaevinde tutuklu bulunmaktadır ve ilk duruşmaları 19 Temmuz günü Ankara’da yapılacaktır.
* Genel Meclisimiz, tüm bileşenlerini ve demokrasi güçlerini dayanışma amacıyla 19 Temmuz günü Ankara’da yapılacak duruşmaya çağırmaktadır. 19 Temmuz Perşembe günü, tüm demokrasi güçleri ile en kitlesel biçimde Ankara’da buluşacağız.”