Haftalık gündem değerlendirmesi yapan HDP Sözcüsü Kubilay Erdığan’ın deprem vergileri ile ilgili “Hesap verecek zamanımız yok” ifadelerini hatırlatarak, toplanan ’73 milyar liranın depreme harcanmadığını’ söyledi
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Günay Kubilay, parti Genel Merkezi’nde gündeme dair değerlendirmede bulundu. Elazığ depreminden, Kızılay’ın yolsuzluklarına, Trump’ın açıkladığı ‘Yüzyılın Anlaşması’ ve günlerdir kayıp olan Süryani yurttaşlar Hürzüz Diril ile eşi Şimon Diril ile Gülistan Doku hakkında açıklamalarda bulundu. Konuşmasına Elazığ depreminde yaşamını yitirenleri anarak konuşmasına başlayan Kubilay, “Öncelikle depremde yaşamını yitiren bütün yurttaşlara rahmet, ailelerine ve yakınlarına sabırlar diliyoruz. Yaralılara acil şifalar diliyoruz. Deprem Türkiye’de iyileşmemiş, sadece üstü örtülmüş bir yaranın yeniden deşilmesine yol açtı. Türkiye birinci dereceden deprem bölgesinde yer alan bir ülke olmasına rağmen, bütün bilimsel veriler ve uyarılar dikkate alınmaksızın, ranta dayalı bir kentleşme, deprem realitesi göz ardı edilerek gerçekleştirilen yapılaşma devam ediyor. Böyle devam ettikçe de her depremde hepimizi büyük acılara boğan insanlık trajedileriyle yüz yüze geliyoruz” diye konuştu.
Kubilay’ın konuşmasının satır başları şöyle:
“Halk soruyor: Deprem vergilerini nereye harcadınız?” diyen Kubilay, “Soylu soru soranları susturmak için tersliyor, tehdit ediyor, soruşturma açtırıyor ediyor. Erdoğan: ‘Hesap verecek zamanımız yok. Harcanması gereken yere harcadık’ diyor. İyi de nereye harcadınız? Anlaşılan o ki, 20 yılda toplanmış olan yaklaşık 73 milyar lira depreme harcanmamış. Bu paranın akıbeti de belli değil. Çünkü, ortada halka hesap veren, halkın parasını halka hizmet olarak döndüren bir iktidar yok. Depreme en küçük yatırım yapılsaydı, gece gündüz ballandıra ballandıra anlatır, dururlardı. Yatırım yapılsaydı Elazığ’da bunca insan ölür müydü?” diye sordu.
‘Deprem yardımları ihtiyaç sahiplerine ulaşmıyor’
“Bildiğiniz gibi HDP’li belediyelerin yardımları ‘Kızılay ve AFAD ile işbirliği olmadığı’ gerekçesiyle reddedildi. Basına yansıyan haberlere bakıldığı zaman Elazığ’da yüzlerce depremzedeye yardım ulaştırılmadığı görülüyor. Özellikle Fevzi Çakmak ile Yıldızbağlar Mahallelerinde yaşayan Alevi yurttaşlara hala yardım ulaştırılmadığını, çadır temin edilmediğini belirtmek istiyoruz. HDP olarak sadece yardımlar değil, deprem vergilerinin nereye harcandığının araştırılması için verdiğimiz önerge de yine AKP-MHP oylarıyla reddedildi.
Kızılay yolsuzlukları
“Başkentgaz adındaki özel şirket 2017’de Kızılay’a 8 milyon dolarlık bağış yapmış. Ancak şirket bu paranın 75 bin dolarını Kızılay’a, kalan 7 milyon 925 bin dolarını da Ensar Vakfı’na transfer edilmesi şartını koşmuş. Bu şirket AKP’ye yakın, adı pek çok kez çocuk istismarına karışmış, şaibeli dinci bir vakfa neden doğrudan bağış yapmamış da Kızılay’ı payanda olarak kullanmış? Doğrudan yapmamış çünkü, vergiden muaf kamuya ait bir dernek statüsündeki Kızılay’a 75 bin dolarlık küçük bir rüşvet vererek ‘yasal payanda’ olarak kullanmış. Bağış Kızılay’a yapılmış gösterilmiş. Böylece hem şirket 1,5 milyon dolar vergiyi kaçırmaya yasal kılıf uydurmuş, hem de adı şaibeli bir vakfa Kızılay vasıtasıyla kamu maliyesinden para aktarmış. Bildiklerimiz veya kamuoyuna yansıyanlar devede kulak bile değildir. Kamu ihaleleri, imar rantları, servet transferi ve yasalara uydurulmuş ihalelerle sınırlı kalmıyor. Eşeledikçe daha hangi türden kirli işlerin ve ilişkilerin açığa çıkacağını göreceğiz.”
‘Büyük bir yozlaşma ve çürüme’
“Küçük bir rüşvete bütün etik değerleri ayaklar altına alarak topluma zor zamanlarda yardım amacıyla kurulmuş bir derneği payanda olarak kullanmakta bir beis görmeyen ve deprem gecesi SMS ile halktan 10 lira yardım isteyen Kızılay’ın başkanı Kerek Kınık’ın açıklaması büyük bir yozlaşma ve çürüme halini ortaya koyuyor. ‘Bu vergi kaçırmak değil, vergiden kaçınmakmış’ kadar utanç verici. Bırakınız demokrasiyi demokrasinin D’sinin olduğu bir ülkede dahi kamu hizmeti gören bir dernek böyle bir kirli işe payanda yapılamaz, başkanı böyle konuşamaz ve o koltukta bir dakika dahi kalamaz. O zaman biz söyleyelim: Kızılay başkanı ve Kızılay’ı ‘yasal payanda’ olarak kullanan bütün yöneticiler derhal istifa etmeli ve yargı önünde hesap vermelidir.”
Cezaevlerindeki hak ihlalleri
“Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri son dönemlerde çok ciddi bir artış göstermektedir. Tutsakların en fazla maruz kaldığı hak ihlalleri; tek kişilik hücrelere konulmaları, süngerli oda uygulamaları, cezaevi görevlilerinin uyguladığı kötü muamele, yiyecek miktarının azlığı, yemeklerin hijyenik olmayışı, disiplin cezalarının keyfi bir biçimde uygulanması, mektupların tutsaklara ulaştırılmaması, kalabalık koğuşlar, hasta tutsakların tedavi süreçlerinin aksatılması, kelepçeli muayene dayatması, ilaçların verilmemesi, kitap ve yayınların verilmemesi ve toplatılması, sohbet hakkı, spor ve kültürel faaliyetlerin kısıtlanması, kaloriferlerin yanmaması, anneleriyle birlikte cezaevinde kalan çocukların ihtiyaçlarının gözetilmemesi, ziyaretçilere yönelik onur kırıcı davranışlar gösterilmesi, ziyaret hakkının engellenmesi, çıplak arama uygulamaları, mahrem alanlara kameralar konulması gibi en temel haklarına ilişkin ihlallerdir.
Soçi ve Astana süreçleri
“HDP olarak, en başından beri Soçi ve Astana’nın amacına ulaşmasının mümkün olmadığını söylemiştik. Bizim defalarca dile getirdiğimizi, Erdoğan dün dile getirmiştir. Çünkü sahadaki hakikatten kaçacak bir yol kalmamıştır. Çünkü Soçi ve Astana’daki hesap İdlib’te tutmamıştır. Erdoğan’ın Soçi ve Astana dediği anlaşmalarda Türkiye’nin en önemli sorumluluğu cihatçıların silahsızlandırmasını sağlamaktı. Durum tam tersi oldu. Bu gruplardan birisi olan HTŞ anlaşmanın sağlandığı ilk günlerde İdlib’in yüzde 40’ında hüküm sürerken bugün tamamına yayılmış durumda. Türkiye yan yollara sapmaktan vazgeçmelidir. Suriye topraklarından çıkmalıdır. Askeri varlığına son vermeli ve barışçıl politikalara dönmelidir. Suriye halklarının iradesine dayalı demokratik bir siyasi çözüme katkılı olacak girişimlerde bulunmak, Kürtler dahil, Suriye halklarına gereken insani yardımı yapmak, komşuluk bağlarını güçlendirmek olmalıdır.”
Ortadoğu Planı
24 Ocak’ta ABD Başkanı ve İsrail Başbakanı Netenyahu Washington’da ekranlar karşısına çıkıp birlikte ‘Yüzyılın Anlaşması’ adlı bir plan sundular. Bunun adı olsa olsa ‘Yüzyılın Dayatması’ olabilir. Her şeyden önce anlaşma olabilmesi için tarafların karşılıklı rızasına dayalı olması gerekir. Bu bir anlaşma değil, dayatma olduğu için Filistin devlet başkanı Mahmut Abbas sert bir dille bu dayatmayı reddetti ve ‘direnişe devam’ dedi. Böyle bir dayatmayı dünya kamuoyuna anlaşma diye aktarmak, her şeyden önce Filistin halkına büyük bir hakarettir. Bu dayatmayla yapılmak istenen işgal edilmiş Filistin topraklarının ilhak edilmesinden ve giderek Filistin’in sömürgeleştirilmesinden başka bir anlama gelmiyor.
Uluslararası kurum ve kuruluşlara çağrı
Türkiye Dışişleri Bakanlığı bu dayatmaya ‘Filistin topraklarını gasp etmeyi hedefleyen bir ilhak planıdır’ demiş ve ‘Filistin topraklarında bağımsız Filistin için çalışmaya devam’ sözü vermiş, Filistin’in kendi kaderini tayin hakkının altını çizmiş. Bu cümleleri kuran iktidar sözlerinin gereğini yapacak mı göreceğiz. Erdoğan ve iktidarı sözünde samimiyse, Filistin’in kendi kaderini tayin hakkına ilkesel yaklaşıyorsa, İsrail devletiyle Türkiye adına kurulmuş olan bütün ticari ve askeri anlaşmalara son vererek bu samimiyetini ve ilkesel yaklaşımını ortaya koymasını, Filistin halkıyla hamasetin ötesinde gerçek bir dayanışma örneği göstermesini bekliyoruz. Erdoğan eğer Filistin’in kendi kaderini tayin hakkını göz boyamak için değil de ilkesel olarak ele alıyorsa, bu yaklaşımı bölgenin ezilen kadim halklarından olan Kürtlerin de kendi kaderini tayin hakkı için de göstermesini ve Kürtlerin doğup büyüdükleri ülke halklarıyla eşit haklar temelinde birlikte yaşam taleplerine saygılı olmaya çağırıyoruz. HDP olarak, İsrail’in Filistin topraklarını işgaline son veren, iki devletli, adil ve demokratik bir çözümü desteklediğimizi vurgulamak istiyoruz. Bu kapsamda, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, tüm uluslararası kurum ve kuruluşları, adil ve demokratik bir barış planı için inisiyatif almaya davet ediyoruz.”
Kayıp vatandaşlar
“Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde yaşayan ve 11 Ocak’tan beri kayıp olan Süryani yurttaşlar Hürzüz Diril ile eşi Şimon Diril’den bugüne kadar haber alınamamıştır. HDP olarak, bu yurttaşların bir an önce bulunması ve hangi güçlerin kaybolmalarında parmağı varsa derhal açığa çıkarılmasını istiyoruz. Devlet yetkilileri bu konuya dair gizlilik kararı almak yerine yurttaşların bulunması için seferber olmaya çağırıyoruz. 26 gündür 7-24 izlenen ve takip edilen kentte ‘Gülistan Doku’ya ne oldu?’ sorusunun yanıtı verilmiyor. Dersim’de hem İl Yönetim Kurulumuz hem de Kadın Meclisimiz yakinen takip ediyoruz. Aile ve arkadaşlarıyla görüşüyoruz. İzlenimimiz odur ki, açık ve şeffaf bir soruşturma yürütülmüyor. İntihar vakası olarak gösterilmeye çalışılarak bir sır perdesinin aralanmak istenmediğine dair kanaatlerimizi güçlendirmiştir. Yetkilileri bu konuda açık ve şeffaf bir soruşturmaya yürütmeye, Gülistan Duru’nun akıbeti hakkında doğru bilgi vermeye çağırıyoruz.
Corona Virüsü
Çin’de baş gösteren, dünyanın pek çok ülkesine yayılan ve öldürücü bir virüs olduğu bilinen corona virüs ile ilgili başta Sağlık Bakanlığı’nı olmak üzere iktidarı gerekli tedbirleri almaya çağırıyoruz.
Metal işçileri
“5 Şubat’ta Birleşik Metal İş Sendikası öncülüğünde insanca yaşanacak bir ücret ve sosyal haklar için greve çıkacak olan metal işçilerini selamlıyoruz. HDP olarak ihtiyaç duyacakları her türlü desteği vermeye, dayanışmayı göstermeye hazır olduğumuzu belirtiyor, başarılar diliyoruz. İç birliğini koruyan, üretimden gelen gücünü kullanan, kitlesel olarak greve bayrağını dalgalandıran metal işçisinin kazanacağına yürekten inanıyor, başarılar diliyoruz.”