Dersim dernek temsilcileri, Gülistan Doku’nun kaybolmasıyla birlikte yeniden gündeme gelen Dersim kültürüne yönelik saldırı politikalarını değerlendirdi. Dernek temsilcileri, Dersimlileri, halkın dil, kültür ve inancına sahip çıkması çağrısı yaptı
Dersim’de 5 Ocak’ta kaybolan ve yapılan tüm aramalara rağmen halen ulaşılamayan üniversite öğrencisi Gülistan Doku, kentte son dönemde artan adli vakaların son halkası oldu. Dersim kültüründe hiç iyi karşılanmayan cinayet, kadına şiddet, çocuklara dönük cinsel istismar ve taciz tecavüz vakalarının özellikle asker-polis ve korucu eliyle topluma zerk edildiği iddiası bir süredir dile getiriliyordu. Kentte yaşanan doğa katliamları ve sonrasında yaşanan istismar ve diğer kaybedilme vakaları, devletin yıllardır süren baskısının aslında halen devam ettiğinin belirtisi olarak görülüyor.
Özgür Demokrat Aleviler Derneği (ÖDAD) Genel Sekreteri Bülent Felekoğlu ile İkitelli Dersim Kültür ve Dayanışma Derneği Şube Başkan Metin Yıldız, Dersim’de yaşanan kayıplar ve devletin burada izlediği politikayı değerlendirdi.
ÖDAD Genel Sekreteri Bülent Felekoğlu, devletin Dersim’e, içinin ve inancının boşaltılması gereken bir coğrafya olarak baktığına dikkat çekti. Felekoğlu, “Merkezi iktidarlar olsun, devlet temelli iktidarlar da bu temel üzerinden yaklaşıyor. Dersim merkezi iktidarın kendine göre işleyişini bozan bir yer olarak kabul görüyor. Bu yüzden kendine en büyük imha alanı olarak Dersim ya da Dersim gibi doğa-toplum inançları olan alanları görüyor. Bu yönüyle bütün Kürt coğrafyası Şark Islahat Planı’ndan beri asimile edilmesi gereken bir coğrafya olarak görülüyor. Dersim’de son dönemde yürütülen politikanın bütün mantığı da bu. Dersim tekçi zihniyetin işlediği bir coğrafya değil” dedi.
‘Özgürleşme baskı altına alınıyor’
Felekoğlu, devletin onca yıldır uyguladığı özel politikalara rağmen sonuç alamadığını belirterek, “Bugün Dersim’in kendisine uğramış olan evladı, Dersim halkı için çok kıymetlidir. En son Gülistan Doku’nun kaybedilmesi meselesi var. Dersim’de okuyan her öğrenciye gönlünü açan bir yerde birçok kısıtlanmışlığın içerisinde Dersim’e gelen öğrenciler kendisinin bu doğal rızalık halini gördüğü andan itibaren kendinde bir özgüven ve bir özgürleşme hissediyor. Bu özgürleşme kolluk tarafından baskı altına alınması ve kontrol edilmesi gereken bir şey olarak görülüyor” diye konuştu.
‘Her dersimli kendini suçlu hissediyor’
Geçtiğimiz günlerde Pertek’te çocukların cinsel saldırıya uğramasına değinen Felekoğlu, sistemin halkın değerlerine saldırıp imhayı amaçladığını kaydetti. Halkın diline ve inancına sahip çıkarak bu politikalara cevap olabileceğinin altını çizen Felekoğlu, “Burada paylaşabilme kültürüne bir saldırı var. Devlet kendisine göre dejenerasyonlar yaratıyor. Gülistan Doku’nun kaybedilme meselesinde gizli koruma var. Baktığımız zaman bu Dersim’in dışında şekillenen bir durum. Belki de ihtiyaç olmayan bir korunma yaratmaya çalışılarak, Gülistan Doku’nun akıbeti de öğrenilmiyor bu şekilde. Toplumun gerçek bilgiye ulaşmak hakkı var, çünkü bu topraklardaki her Dersimli Gülistan Doku için bir vicdan besliyor, bir kırılma yaşıyor. Çünkü bu olaylar Dersim’in doğasında yok. Her Dersimli kendisini suçlu hissediyor şu anda” ifadelerini kullandı.
‘Toplumumuzu bozmak istiyorlar’
Devletin Alevi Kürtlere yönelik politikasına dair konuşan Felekoğlu, şunları söyledi: “Devlet bu coğrafyayı zihinle kontrol altına almak istiyor. Zihinle kontrol altına almak, Nemrutça bir yaklaşımdır. Devlet kendi sistemini çok güzel bir sistem olarak gösteriyor ve neden ikna olamadığımıza kafa yoruyor. Kürtlerin vatanı, bilginliğin vatanıdır, haklılığın vatanıdır. Dünyada ne kadar haksızlık olsa da haklılık onunladır. Onun için Kürtlerin vatanını, toplumunu, fikirlerini esaret altına almaya çalışıyorlar. Fakat Kürtçe esaret altına girmez. Onun için bilginliğimizi, toplumumuzu bozmak istiyorlar. Onun üzerinde oynuyorlar, biz bu fırsatı vermeyeceğiz.”
‘Büyük bir baskı var’
İkitelli Dersim Kültür ve Dayanışma Derneği Şube Başkanı Metin Yıldız, devletin Dersim’de yürüttüğü politikaları, “Güvenliğin sağlanması” şeklinde savunduğunu ifade ederek, “Benim yaşadığım bir olayda polis kendi köyümde benden kimlik istedi. ‘Güvenlik açısından’ diye gerekçelendirmeye çalıştı. Kendi köyümde bir yabancıymışım gibi benden kimlik ve telefon istedi. Dernek kurumları olarak Dersim’i gezmeye başladık. O noktada da önümüzü kesip ‘Bizden izinsiz çıkamazsınız’ dediler” diye anlattı.
‘Gençlerimizi birbirine düşürüyor’
Devletin, gençlere yönelerek özellikle para teklifinde bulunduğunu ve bu şekilde bilgi almaya çalıştığını söyleyen Yıldız, gençleri birbirleriyle çatışmaya teşvik ettiğini söyledi. Yıldız, “Dersim; geçmişi nasılsa, bugün de aynı tavrı göstermeli. Gençlerimize yazık, onları böyle yollara çekmeye çalışıyorlar. Dersimliler kendi kültürleriyle varlar, bunu yasaklayamazlar. Polis dışarıdan gelen kim varsa hemen sorguluyor ve ister istemez tacizde bulunuyor. Bugün Dersim’de çok zor şartlar altında yaşıyorlar. Dersimli olarak İstanbul veya başka yerden memleketine gitmek istiyorsan her haliyle bezdiriyorlar” ifadelerini kullandı.
‘Kanla değil sevgi saygıyla geldik’
Gülistan Doku’nun kaybolmasına ilişkin sözlerini sürdüren Yıldız, “Gülistan Doku hepimizin kızıdır. Dersimli olarak hepimizin Dersim’e dönüp bakmamız lazım. Herkese sesleniyorum. Biz, kültürümüze oradaki çocuklarımıza sahip çıkmak zorundayız. Geçmişimizden ders almazsak daha kötü günler bizi bekliyor olacak. Karşı çıkan insanları, bugün kafasını kaldıran insanları öldürmeye çalışıyorlar. 1938’den beri baskı altında yaşıyoruz. Dersim halkı bu baskılardan korkmuyor. Dersim bugünlere halkıyla yaptığı politikayla geldi. Onlar gibi kanla beslenerek buralara gelmedik. Sevgi, saygı ve kendi inancımızla bugünlere gelebildik” şeklinde konuştu.