Vivian’ın fotoğraflarında hayata dair her şey vardır: acı, yoksulluk, zenginlik, sevinç, utanç… Dahası onun çektiği fotoğraflara baktığımızda, onun mizahi yönünü fark ederiz hemen. Öldükten sonra keşfedilen Vivian, 20. yüzyılın en önemli sokak fotoğrafçılarından biri olmasının yanı sıra feminist bir sanatçıdır
Self-portre fotoğrafçılığın önemli iki boyutunu oluşturan gölgeler ve aynalar, 20. yüzyılın belki de en önemli ve sıradışı sokak fotoğrafçılarından biri olan Vivian Maier’de anlam bulur en çok. Çünkü onun gizem dolu yaşamıyla ilgili bizlere ipuçları verir. O, bir yandan aynalar kadar açık ve çarpıcıdır artık, diğer taraftan ise gölgeler kadar saklı ve gizemlidir halen.
Bu fotoğrafta ise iki tarafını birden görürüz; bir yandan kocaman gölgesi, dikkatlice baktığımızda ise, alt taraftaki aynada küçücük bir yansıması vardır. Fakat tıpkı bu fotoğraftaki gibi, gölgesi aynadaki yansımasına daha ağır basmaktadır. Her ne kadar mucizevi bir şekilde fotoğraflarıyla hayatımıza girmiş olsa da, halen birçok yönüyle merak uyandırmaktadır. Boynundan hiç çıkarmadığı fotoğraf makinasıyla Vivian Maier, yaklaşık 150 bin fotoğraf çeker. Fakat bu fotoğraflardan neredeyse hiç kimsenin haberi yoktur. 2009 yılında hayatını kaybettikten kısa süre sonra ise, tüm dünyanın tanıdığı biri haline gelecektir yavaş yavaş.
‘Vivian Maier’in Peşinde’ belgeseli :Vivian Maier’in keşfediliş öyküsü
John Maloof adlı genç, 2007 senesinde, yazacağı tarih kitabı için Şikago’yla ilgili fotoğraflar bulmak için katıldığı müzayede de, içerisi negatiflerle dolu olan bir kutu satın alır. Kutudaki binlerce negatifle ilgili bildiği tek şey ise, bunların Vivian Maier adlı bir kadına ait olduğudur. İsmini Google’da aratır fakat onunla ilgili hiçbir şey bulamaz. Maloof fotoğraflara ilgi gösterir fakat bunlar kitabı için bir işe yaramayacaktır. Böylece negatifleri arşivine kaldırır. İki yıl sonra negatifleri tekrar ortaya çıkarıp baktığında ise fotoğrafların oldukça güzel olduklarının farkına varır ve onları sergilemesi için birkaç galeriyle görüşür fakat reddedilir. Sonrasında Vivian’ın 200 fotoğrafını bir blogta yayımlar ve müthiş bir ilgiyle karşılaşır. Ardından Maalof, müzayede de Vivian Maier’in diğer negatiflerinin olduğu kutuları alan insanları bulur ve onlardan bunları da satın alır. Şimdi artık bu fotoğrafların kime ait olduğu onun için büyük bir merak konusudur. Google’de Vivian Maier ismini tekrar aradığında ise, birkaç gün önce yayınlanmış bir ölüm ilanı görür. Vivian ölmüştür. Ama Maloof için o, peşinden sonuna kadar gideceği gizemli bir hikaye haline gelmiştir artık. John Maalof birçok araştırma, yolculuk ve görüşme sonunda ise “Finding Vivian Maier/Vivian Maier’in peşinde” belgeselini çeker. Ve böylece bizler, bu yetenekli kadınla ilk olarak böyle tanışırız.
Aynadan yansıdığı kadarıyla Vivian Maier
Vivien Maier, 1950’lerden 1990’li yıllara kadar New York ve Şikago’da dadı olarak çalışır. John Maloof kutularda bulduğu bir adresten yola çıkarak, Vivian’ın hayatına doğru büyük bir yolculuğa çıkar. Büyüttüğü çocuklarla, bu çocukların ebeveyinleriyle görüşür. Bu kişiler ona dair, genelde benzer şeyler söylerler: gizemli, sıradışı, garip, paradoksal, özel. Hepsi de, Vivian’ın boynundan hiç çıkarmadığı fotoğraf makinasından bahseder. Fakat hiçbiri onun böylesi yetenekli bir sanatçı olduğunun farkına varmamıştır. Zira işin en garip kısmı da budur. Böylesi bir tutkuyla yaptığı sokak fotoğrafçılığı sayesinde binlerce güzel ve profesyonel fotoğraf çekmiştir, fakat kimse bunlardan haberdar değildir. Kendisi de bunun için herhangi bir çaba harcamamıştır zaten bildiğimiz kadarıyla. Fotoğraflarının bu derece iyi olduğunun farkında mıdır, bu da başka bir tartışma konusudur. Ama belgeselde gördüğümüz kadarıyla, Fransa’da birine yazdığı mektubunda, çektiği fotoğraflardan “gerçekten iyi fotoğraflar” diye bahseder. Belgeselde gördüğümüz kadarıyla Vivian, Amerikalı, orta sınıf ailelerin yanında çalışır uzun yıllar boyunca. Röportaj yapılan bu kişiler, onu sempatiyle anmakla beraber ne kadar zor ve garip biri olduğundan bahsederler sıklıkla. Neden böylesi büyük yeteneği olan birinin dadılık yaptığına ise kimse bir anlam veremez. Hikaye dramatik bir tarafa kaydırılır çoğu zaman. Çünkü Vivian yoksul, hiç kimsesi olmayan, hiç evlenmemiş, çocuğu olmamış biridir ve erkek düşmanıdır onlara göre. Ayrıca birçok takıntısı vardır, gazete istiflemek gibi. Bir görüşmeci, geçmişinde bir şiddet olayına maruz kalmış olabileceğinden bahseder, bu tavırlarının ve karanlık tarafının başka açıklaması yoktur adeta. Vivian, inanlarla mesafeli olmayı tercih eder. Yıllarca beraber yaşadığı, arkadaşlık yaptığı insanlar bile geçmişiyle, ailesiyle ilgili hiçbir şey bilmezler. Tanımadığı insanlar ona adını sorduklarında başka isimler söyler onlara. Tamamiyle kendisine ait bir dünyası vardır. Taşındığı evlerde kendisine ait bir odası olur ve oraya kimsenin girmesine izin vermez. Fakat Vivian küçücük aynadan yansıdığı kadarıyla gerçekten de takıntılı, garip, yalnız birisi midir? Peki ya gölgesi bizlere ne anlatır?
Gölgesinin anlattıklarıyla Vivian Maier
Vivian, daha önce konfeksiyon işinde de çalışır fakat bu iş ona göre değildir. Çünkü onun istediği her an fotoğraf çekebilmesi için, daha rahat olduğu, sokaklara daha çok çıkabildiği bir işe ihtiyacı vardır. Bu yüzden dadılık onun için görece daha idealdir aslında. Çocuklarla çoğunlukla dışarıda vakit geçirir, onları sıklıkla gezmeye çıkarır. Ve böylece ilginç bulduğu her şeyin fotoğrafını çekebilmektedir. Böylesi büyük bir tutkuyla yaptığı sokak fotoğrafçılığında, dadılık mesleğinin nasıl bir yer kapladığını hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Nitekim bu vesileyle birçok insanla tanışır, farklı yerlerde kendine ait odaları olur ve sokaklara daha rahatça çıkabilir. Anladığımız kadarıyla, fotoğraflarını çekmesi ve yaşamını sürdürmesi için çalışmaya ihtiyacı vardır ve bu yüzden dadılık yapar. Aslında onun asıl mesleği sokak fotoğraçılığıdır, dadılık mesleği onun ikinci işidir, ona eşlik eder. Vivian hiç doktora gitmemiş, onun hiç sağlık sigortası olmamıştır. Bir işvereni “Hiç dert etmiyor musun bunu” diye sorduğunda, o şu cevabı verir: “Fakirler ölmek için fazla fakirler.” Vivian’ın yalnızlığı da, insanlarla arasına koyduğu mesafe de, kurumlarla ve devletle olan ilişkisi de aslında oldukça politik bir tutumdur. Çünkü o, bunu tercih eder. Belgeselde röportaj yapılan biri Vivian’ın ona sıklıkla şunu söyleğini aktarır: “Hayatını dilediğin gibi yaşa!” O hayatını dilediği gibi yaşamaya çalışır, bir gün aniden yanında çalıştığı aileye, sekiz aylığına dünya turuna çıkacağını söyleyip yollara koyulur.
Evet, Vivian hiç evlenmemiştir ve erkeklere karşı da tavırlıdır. O erkeklere karşı hep tetiktedir ve dadılık yaptığı çocuklara bu konuya dair tehlikeleri sıklıkla hatırlatır. Ülkedeki politik durumla ilgili fikrini sorduğu bir kadına şöyle dediğini duyarız bir ses kaydında: “Kadınların söyleyecek bir fikri olmalı diye umut ediyorum.” Vivian’ın bu söylemleri, tavırları ve sokaklara çıkıp fotoğraflar çekmesi, her daim kendine ait bir odası olması; onun garip ve yalnız biri veya travma yaşamış olma ihtimalinden ziyade, feminist bir kadın olmasındandır.
Ayrıca Vivian yeri geldiğinde ve istediğinde insanlarla oldukça rahat bir şekilde iletişim kurmaktadır. Market sırasında ses kayıt cihazını açıp insanlara, ülkenin politik durumuna dair fikirlerini sorar mesela. Ayrıca röportajlar yapmasından, gazeteleri arşivlemesinden, sürekli haber okumasından gazeteciliğe de büyük bir ilgisi olduğunu anlarız. Fakat fotoğrafçılık gibi bunu da kendisine saklar, kimseyle paylaşmak istemez.
Vivian Maier, daima kendine ait bir odası olan ve boynundan hiç indirmediği Rolleiflex fotoğraf makinasıyla (bu makina gizli çekimler için, özellikle sokak fotoğrafçılığı için harikadır çünkü onu yukarıya kaldırmaya gerek yoktur, aşağıda tutarak, alt açıdan çekilir fotoğraflar) sokaklara çıkıp fotoğraflar çeken bir kadındır. O, sokaklarda ya fotoğraf çeker ya da küçük motosikletiyle dolaşır. Fırsatını bulduğu ilk anda bir sürü ülke gezer, oralarda da binlerce fotoğraf çeker. 1950’lerde sokak fotoğrafçılığı yapar ki diğer tüm sanat dallarının yanında sokak fotoğrafçılığı o dönem kadınlar için elbette ki kolay değildir. Fakat o, buna rağmen hayatı boyunca tutkuyla devam eder fotoğraf çekmeye.
Vivian’ın fotoğraflarında hayata dair her şey vardır: acı, yoksulluk, zenginlik, sevinç, utanç… Dahası onun çektiği fotoğraflara baktığımızda, onun mizahi yönünü fark ederiz hemen. Öldükten sonra keşfedilen Vivian, 20. yüzyılın en önemli sokak fotoğrafçılarından biri olmasının yanı sıra feminist bir sanatçıdır. O hayatına bu kadar girildiğini bilse ne yapardı bilmiyoruz ama bizler, onu kazandığımız için oldukça şanslıyız.