Ölümün yalnızlığında ilerleyen yüzlere / Ot ve ateş giymiş Doğu’ya / Kanın yıkadığı toprağa / Ve onun sevdasına barış…”
Bu dizeler tam 90 yıl önce böyle karlı bir ocak gününde doğan Suriyeli şair Adonis’e ait… Şu günlerde savaş, ölüm ve yıkım haberlerinin ardı arkasının kesilmediği yerlerden biri olan Suriye’ye, memleketine “barış” adlı şiiriyle sesleniyor şair Adonis. Kuşağının en önemli şairleri arasında sayılan Adonis, İnadına, ülkesinde değilse de Avrupa’da sanat çevrelerince ve özellikle halen yaşadığı Fransa’da 90. yaşı dolayısıyla etkinlikler düzenleniyor.
***
1930’da Suriye’de dünyaya gelen şairin asıl adı Ali Ahmet Said Eşber’dir. Ancak Adonis adını kullandı hep. (Bilindiği gibi Yunan mitolojisine göre Adonis, Afrodit’in aşık olduğu tanrıdır.) Adonis adını neden seçtiğini şöyle anlatır: “1947 yılıydı, şiirler, denemeler yazıp, aile adımla imzalayarak gazetelere gönderiyordum. Bunlar ne yayınlanıyor ne de yanıt alabiliyordum. Bir gün bir dergide Adonis efsanesini okuyunca, aşkı simgeleyen ve yabanıl bir gücün yok ettiği bu kişi ile özdeşleştim. Bir süre önce reddedilmiş bir şiirimi bu ad ile gönderdim. Gazete şiiri hemen yayınladı. Gönderdiğim ikinci şiir de hemen yayınlandı… Ve üçüncü şiir (…) şöyle bir ilanla yayınlandı: ‘Bay Adonis’in gazetemize gelmesi rica olunur.’
Gazeteye köylü elbiselerimle gittim, kimse buna inanmak istemedi. Hiç kuşkusuz Adonis adında birini yeni yetme çekingen biri olarak düşünemiyorlardı. Bana şans getiren bu ad o zamandan bu yana gerçek adım oldu, bugün annem bile Adonis der bana.”
***
1950 yılında Şam Üniversitesi’nde eğitim görmeye başlayan ve felsefe bölümünden mezun olan şair, siyasi faaliyetleri nedeniyle bir yıl tutuklu kaldı. Bunun üzerine 1956 yılında Beyrut’a göç eden Adonis, bir süre sonra da Lübnan vatandaşlığına geçti. Lübnan’da gazeteci, eleştirmen olarak görev yapan, üniversitelerde dersler veren şair, Lübnan İç Savaşı sırasında güvenlik nedenleriyle Beyrut’u da terk etmek zorunda kaldı. 1986 yılında Paris’e yerleşen Adonis, o günden bu yana yaşamını Fransa’da sürdürüyor. Siyasi bakımdan eleştirel tutumunu hiç yitirmeyen şair, 2001 yılında yaptığı bir söyleşide Arap dünyasındaki gelişmeleri şu sözlerle yorumluyordu: “Arap bölgesindeki siyasi koşullar değişmez, iktidar sahipleri halkı düşünmez, sadece iktidarlarını sürdürmekle meşgul olurlarsa, halkı sadece iktidara giden bir araç olarak görürlerse, hiç kimsenin tahayyül edemeyeceği kadar büyük felaketler yaşanır.”
Demokrasiye olan bağlığıyla bilinen şair, sekülerleşmeyi bir toplumun kültür ve siyasi alanda ilerlemeler kaydetmesinin şartı olarak görüyor. Hayatını Paris ile Beyrut arasında geçiren şair, Batı ile Doğu’nun kaynaşmasının ise sanat ve şiir yoluyla olacağına inanıyor. Adonis’in bu görüşleri, Goethe’nin, “Kim kendini ve başkalarını tanırsa görecektir ki Doğu ile Batı birbirinden ayrılmaz bir parçadır” sözleriyle de tam olarak örtüşüyor. Ancak Adonis, Doğu ve Batı kavramlarına ilişkin olarak yine de şu yorumu yapıyor: “Doğu ya da Batı, bunlar coğrafi olmaktan ziyade, ideolojik olarak birbirinden ayrılan kavramlar.”
***
Elbetteki her şiir tesadüfen yazılmaz. Şairin bir derdi vardır ve bu derdi yaşadığı deneyimler üzerinden uygun konularla yapar; “Ve sanki vaktin kanı olan bir mürekkeple yazardık / Bir kan, bizim bugün dünyamız. / Suyun her noktasına, bir kelime ektik. / Acılarımızı ve düşlerimizi testilere koyduk ve yıllanmaya bıraktık.”
Avrupa’nın saygın edebiyat ödüllerinden Goethe Ödülü’nü alan Adonis daha önce de Uluslararası Nazım Hikmet Şiir Ödülü’nün de aralarında bulunduğu çok sayıda şiir ve edebiyat ödülüne layık görülmüştü. Daha önce adı Nobel Edebiyat Ödülü adayları arasında da adı geçen Adonis’in Türkçe’de; Ayna ve Düş, Dalların Güncesi, Güllerin Aydınlığından, Güneşin Ayetine Uyarak Düş Görüyorum, New York’a Mezar adlı şiir kitapları var.