Dünyanın en büyük şirketlerinin yöneticileri, çok sayıda ülke lideri İsviçre’nin kayak merkezi Davos kasabasında Dünya Ekonomik Forumu için bir araya geldi. 1970 yılında başlayan ve bu yıl 50. yıl dönümünü kutlayan Dünya Ekonomik Forumu’nun genel vizyonu “Dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek”. Forum her yıl olduğu gibi bu yıl da küresel riskleri anlatan bir rapor yayımladı. Raporda ekonomik ve siyasi risklerin azaltılması, iklim değişikliğinin getirdiği uzun vadeli zorluklara karşı hazırlık yapılması çağrısında bulunuluyor. 2020 yılının kutuplaşmaların artacağı ve büyümenin yavaşlayacağı bir yıl olacağı öngörülen raporda, makro ekonomide kırılganlığın ve zenginler ile yoksullar arasındaki gelir uçurumunun dünya ekonomisi üzerindeki aşağı yönlü baskıyı artırabileceği ifade ediliyor. Tabii ki raporda tüm bunların faillerinden söz edilmiyor.
Neyse ki forum öncesinde yayımlanan tek rapor bu değil. Gittikçe derinleşen eşitsizliğin, yoksulluğun, iklim krizinin ve pek çok sorunu görünür kılan başka raporlar da Dünya Ekonomik Forumu’nun öncesinde yayımlandı. Raporlardan biri Oxfam tarafından hazırlandı. Oxfam her yıl Davos’ta gerçekleşen Dünya Ekonomik Forum öncesinde küresel eşitsizliği görünür kılan bir raporu zaten yayımlıyor. Bu yılki raporun temasını kız çocuklarının ve kadınların ücretsiz verdikleri bakım hizmetleri oluşturuyor ve raporda küresel olarak yaşanan eşitsizlik çeşitli rakamlarla göz önüne seriliyor: “Dünyanın en zengin 22 erkeği Afrika’daki 325 milyon kadından daha fazla birleşik servete sahip”; “Dünyanın dört bir yanındaki kadınlar ve kızlar, küresel teknoloji endüstrisine günde 12,5 milyar saatlik ücretsiz bakım işi yürütüyor”; “Kadınların ve kız çocuklarının ücretsiz verdikleri bu hizmet, küresel ekonomiye tahmini 8,28 ton (10,8 ton) katkıda bulunuyor”; “2019 yılında dünya genelindeki en zengin 2 bin 153 kişinin serveti, en yoksul 4.6 milyar kişinin toplam servetini geçiyor”. Rapor ayrıca eşitsizliği şu ifadelere somutlaştırmaya çalışıyor: “Eğer herkes 100 dolarlık banknotlardan oluşan servetlerinin üzerinde otursaydı, insanlığın büyük kısmı yerde oturuyor olurdu. Zengin bir ülkede yaşayan orta halli bir kişi bir sandalye yüksekliğinde otururken, en zengin iki kişi uzayda olurdu.”
Davos öncesinde yayımlanan bir başka rapor ise Edelman Trust Barometer adlı kuruluş tarafından hazırlanan kapitalizmin nasıl algılandığına dair bir araştırma raporu. Bu rapor da ABD, Fransa, Çin ve Rusya dahil 28 ülkede 34 bin kişiyle yapılan araştırmanın sonuçlarını aktarıyor. Araştırmaya katılanların yüzde 56’sı “bugün varolan kapitalizm formunun dünyaya faydadan çok zarar getirdiğini” söylüyor. Rapora göre kapitalizme olan güvenin en düşük olduğu ülkeler yüzde 75 ve 74’le sırasıyla Tayland ve Hindistan. Öte yandan Fransa da yüzde 69’la onları izliyor. Yalnızca Avustralya, Kanada, ABD, Güney Kore, Hong Kong ve Japonya’da çoğunluk kapitalizminde faydadan çok zarar verdiği fikrine karşı çıkıyor. Anket ayrıca bir dizi benzer kaygıyı da doğrulamış durumda. Bunlar arasında teknolojik ilerlemenin hızına ve iş güvencesizliğine dair endişeler, medyaya güvensizlik ve hükümetlerin günümüzün problemleriyle ilgilenmediğine dair algı yer alıyor.
Raporu hazırlayan Edelman CEO’su Richard Edelman’ın tespiti ise çarpıcı: İş dünyası popülist ve partizan hükümetlerin bıraktığı boşluğa yerleşti. Hissedarların karlarına yoğunlaşan özel ilgiyle artık her zamanki iş anlayışı mümkün olamaz.
Edelman’ın bu ifadesi geçen hafta Ankara’da Sivil Düşün tarafından düzenlenen “İş Dünyası ve İnsan Hakları Forumu”nu hatırlattı. Şirketleri; insan hakları alanında bir fail ama aynı zamanda yükümlülük sahibi olarak gören bu yaklaşım devletlerin insan haklarıyla ilgili boşluğunu şirketlerin doldurmasının önünü açıyor yani örneğin; çocuk işçiliğinin önlenmesini şirketlere bırakmanın… “Artık dünyayı şirketler yönetiyor” cümlesinin insan hakları alanına bir yansıması belki de bu…
Failler yarattıkları küresel sorunları Davos’ta konuşurken neyse ki en az otuz yerde protestolar, isyanlar devam ediyor. Forumu bu protestolara karşı korumak için ise organizasyon 9 milyon euroluk ek güvenlik önlemleri alıyor.
Böyle olunca da “dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek” cümlesi “dünyayı berbat bir yer haline getirenlerin” ağzından çıktığında hiç inandırıcı olmuyor ve neyse ki feminist gazeteci Necla Akgökçe’nin Birartıbir’de 2020’de Sızan Işıklar derlemesinde* dediği gibi artık “düzene ilişkin hiçbir yapının dikişleri tutmuyor, sesler yükseliyor”. Bu sesleri daha iyi dinlemek ve katılmak zamanı…
*https://www.birartibir.org/a-dan-x-e/537-sizan-isiklar