Erdoğan Başbakan olduğu dönemde katıldığı bir canlı yayında, “Gündemi belirlemek için mi aykırı çıkışlar yapıyorsunuz?” sorusuna, “Gündemi ben oluşturmazsam Başbakan olamam” demişti. Erdoğan Cumhurbaşkanı olduktan sonra da, “Biz yatan, oturan değil koşan bir Cumhurbaşkanı olacağız” diyerek gündem yaratan çıkışlarına devam etti. Erdoğan gündem belirlerken önce bir konuda eleştiri yapıyor veya bir polemik başlatıyor. Ardından talimat almış gibi partinin sözcüleri ve ilgili bakanlar devreye giriyor ve konuyu dillendiriyor. Hemen ardından iktidarın medyadaki kalemşorları konuyu enine boyuna irdelemeye başlıyor. Peşinden egemen enformasyon kanalları olan televizyonlar, gazeteler, ajanslar, yani medya rolünü oynuyor. Bilinçli olarak seçilmiş konular üzerine muhalefetin de sazan gibi atlamasıyla gündem değiştiriliyor. Böylelikle siyasal partiler, sivil toplum kuruluşları ve kitleler oyalanırken, geri planda önceden planlanmış asıl işler kolaylıkla gerçekleştiriliyor.
Gündem oluşturma ve gündemde kalma yöntemlerinden dolayı siyasal bilimciler Erdoğan’ı, iyi kriz yöneten ve sürekli oyun planları olan bir parti lideri olarak niteliyor. Gündemde kalma becerisini ise her konuda konuşarak kitlelere tüm sorunlara vakıf olduğu imajı vermesine ve konuşmalarını hazırlayan 8-10 kişilik uzman bir ekibe sahip olmasına bağlıyor. Gündem oluşturma kavramı, 1968’de ABD Başkanlık seçimlerinde medya gündemindeki konuların önemlilik sıralaması ile aynı konuların seçmenlerin zihnindeki sıralamasının bilimsel araştırması ile tanımlandı. Sonraki süreçte dünyanın hemen her yerinde kullanılan gündem oluşturmak, başka bir deyişle kamuoyu oluşturmak ve günlük siyaseti etkilemek bir uzmanlık haline geldi. Özel aygıtlar, teknikler ve yöntemler geliştiren enformasyon şirketleri iktidarlara ve siyasal partilere izleyecekleri siyasal stratejisiler konusunda hizmet veriyor. Böylelikle siyasal iktidarlar gündemi ellerinde tutmak için bu şirketlere büyük paralar ödüyor.
Türkiye tarihi siyaseti yönlendirmek ve konjonktürü değiştirmek için medyanın bir araç olarak kullanılmasının en çarpıcı örnekleriyle dolu. Askeri müdahale dönemlerinde medya, kamuoyunda korku ve güvensizlik aşılayarak bir tür silah olarak kullanıldı. Bu yöntem, ara dönem iktidarlarından başlayarak normal koşullarda seçimle iktidara gelen düzen partileri tarafından uygulanabilir bir model oldu. En son 28 Şubat koşullarında gördüğümüz baskıcı rejim standartları Ecevit koalisyonu ve ardından gelen AKP iktidarı dönemi boyunca siyasal geçerlilik kazandı.
Askeri yönetimler medya patronlarına baskı yaparak medyayı kontrol altına alırken, AKP döneminde mülkiyet değiştirme yöntemiyle medyanın yüzde doksanının ele geçirilmesi ve merkez medya olarak yeniden düzenlenmesi ile gerçekleştirildi.
İktidar tarafından beslenen ve sahibinin sesine dönüşen merkez medya, boş haberler veya bir kişinin siyasi gündemi etrafında havanda su döver gibi kısır politik tartışmalar etrafından dönüp durdu. Merkez medyanın gücü ve etkisi o kadar büyüdü ki, kamuoyu oluşturmada ve gündem belirlemede tekel oluşturunca muhalefet kendini ifade etmekte ve alternatif bir medya oluşturmakta zorlanınca, siyasal söylemini ve duruşunu revize ederek iktidarla uzlaşma yolunu seçti. Oysa muhalefet kendi çizgisinde tutarlı ve kararlı olabilir, işin zor yanını seçerek alternatif medyayı geliştirmeye, elindekileri korumaya, güçlendirmeye çalışabilir ve özgür basına destek olabilirdi. Böylelikle iktidarın dümen suyundan gitmek zorunda kalmazdı.
Muhalefetin bu tutarsızlığı ve müesses nizam koruyuculuğundan kaynaklanan kolaycılığı, AKP’yi o kadar cesaretlendirdi ki, siyasal konjonktürün değiştirilmesini manipüle ederek muhalefeti neredeyse teslim aldı. “Güvensizlik ve istikrarsızlık” söylemi geliştirerek ve bunun sorumlusunun muhalefet olduğunu iddia ederek sürekli ve sistemli olarak mağdur rolü oynadı. İktidarı “mağdur”, muhalefeti “muzdarip” hale getirdi. Öyle ki, kimin iktidar kimin muhalefet olduğu konusunda kitlelerin kafası iyice karıştırıldı. Akil insanlar “böyle iktidara böyle muhalefet yakışır” demeye başladı! Tabi ki kastedilen CHP muhalefetiydi. İktidara boş laf yetiştirmekten perişan olan muhalefet ne kendi gündemini oluşturabildi ne de iktidarın oluşturduğu gündemlerin peşinden sürüklenmekten kurtulabildi.