Çocuk istismarı ve kaçırılma vakalarında artış yaşanırken, sorunun çözümü için yapay öneriler geliştiriliyor. Bu noktada itirazları olan yaşam savunucuları çocukların birey olduğunun kabul edilmesi gerektiğini vurguladı
Gülcan Kılagöz/İstanbul
Son yıllarda giderek artan kayıp çocuklar, çocuk istismarı ve çocuk cinayetleri toplumda infiale neden oldu. Kaybolmasının ardından istismar edilerek öldürülmüş halde bulunan Eylül Yağlıkara (Ankara) ve günler sonra cansız bedenine ulaşılan Leyla Aydemir’in (Ağrı) yaşadıklarının kamuoyuna yansıması nedeniyle oluşan duyarlılık, hadım ve idam üzerinden faile verilecek cezaya odaklı tartışmalar, çocukların bu vahşetten korunması noktasında oldukça yetersiz olduğunu gözler önüne seriyor. Konu gündemdeki sıcaklığını korurken, İstanbul’da yaşam savunucuları panel düzenledi. Bir parkta düzenlenen panele çok sayıda yurttaş da dahil oldu. Panelde çocukları korunmanın yolları ve çözüm önerileri tartışıldı.
‘İdam araçsallaştırıldı’
Burada konuşan İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, kamuoyunda oluşan duyarlılığın önemli olduğunu belirterek, “Böylesine önemli bir konu üzerinden çocukların bir kez daha istismar edilmesiyle karşılaştık. Özellikle sosyal medyadaki paylaşımlar ve medyanın genel yaklaşımı bizde böyle bir yansıma yarattı. İkincisi ise çocuklara yönelik cinsel saldırılar idam tartışması noktasında özellikle araçsallaştırıldı. Çünkü idam uzun süre terörle ilgili suçlar kapsamında tartışma konusu yapıldı ancak toplumda çok da kabul görmedi. Şimdi özellikle çocuklara yönelik istismar üzerinde yapılıyor” dedi.
‘Diyanet’in görevi ne?’
Çocuk Koruma Kanunu’nun çocukları korumadığının altını çizen Yoleri, “İçinde çocukları koruyacak mekanizmalar yok” dedi. Çocuk İzlem Merkezleri’ne (ÇİM) dikkat çeken Yoleri, toplam 31 ÇİM olduğunu ve hala bir yasasının olmadığını söyledi. İzlem merkezlerinin asla yeterli bir hizmetin sağlamadığını ve kuruluşlarında da pek çok sorun olduğunu belirten Yoleri, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Çocuk İzlem Merkezlerinde ne tür bir iş yaptığı konusunun hala tartışıldığını ve anlaşılmadığını vurguladı. Baroların ise bu merkezlere alınmadığına değinen Yoleri, ÇİM’lerin sayısının arttırılıp eksiklerinin giderilmesi gerektiğine işaret etti.
‘Sezgilerimiz zedeleniyor’
Psikolog Melek Bengü Şahin de insanların doğduğu andan itibaren yaşama tutunma içgüdüsüne sahip olduğunu söyledi. Bebeklerin derinlik algısı olduğunu ve kendisine zarar verecek olanı hissettiğinin altını çizen Şahin, “Bu bir süre sonra aile ortamında yaşadığımız kültürde, toplumda zedeleniyor. Ailelerin çocuklara hayır demeyi öğretememesiyle sezgimizden kopartılıyoruz” dedi. Çocukların ya çok baskıcı, otoriter ya da çok ihmalkâr ailelerde büyüdüğüne dikkat çeken Şahin, “En tehlikeli olanı da tutarsız aile yapısı. Çocuğun karar alma mekanizmasını etkiliyor. Çocuk tutarlı bir aile yapısına sahip değilse kendini güvende hissetmiyor ve tacize istismara açık hale geliyor” vurgusu yaptı.
‘Söz hakkı verelim’
Toplumun iyileşmesi gerektiğini dile getiren Şahin, “Sevgi nedir, yakınlık nedir çocuklara çok iyi anlatmamız lazım. Çocuklara duygularını, ne hissettiğini sormuyoruz. Söz hakkı vermiyoruz” şeklinde konuştu. Çocuklarla ilgili kararlar alırken onlarla ortaklaşılması gerektiğini belirten Şahin, “Sınırlarını belli ederek, nefes aldırarak yapmalıyız. Yöneterek iktidar olma güdüsüyle ve keyfi davranarak değil” diye ekledi.
‘Çocukları susturmayın’
Cinsel istismar ve engellilik arasında doğru bir orantı olmadığını ifade eden Özel Eğitim Öğretmeni Sinem Akyürek ise, “Birbiriyle ilişkilendirebileceğimiz bir oran yok ama çocuk istismarı vakalarına baktığımızda bu kişilerin büyük çoğunluğunu engelli çocukları seçtiğini görüyoruz. Zihinsel yetersizliği bulunan çocuklar, cinsel sömürüye maruz kaldığını anlamayabilirler” dedi. Engelli çocuklara sahip ailelere önerilerde bulunan Akyürek, çocuklara doğru cevaplar verilmesi ve susturulmaması gerektiğinin altını çizdi. Akyürek, çocukların istismara maruz kaldığında davranışsal belirtiler verdiğini de ekledi.
Eğitimin önünde devlet engel
Çocukların eğitimden sağlığa her alanda çok ciddi mağduriyetler yaşadığına dikkat çeken Yoleri, uzun süredir Çocuk Bakanlığı’nın kurulması gerektiğini söylediklerini ancak sonuç alamadıklarını söyledi. Çocuğun hem fiziksel hem de ruhsal olanaklara ihtiyacı olduğunu ifade eden Yoleri, “Çocuğun gelişimini sağlayacak anadilde eğitime ihtiyacı var. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ilgili maddelerine Türkiye çekince koymuş durumda. Bu sebeple de çocukların anadilde eğitimin önüne devlet bir engel koymuş durumda” diyerek, kamuoyunun bütün bu engellerin ortadan kaldırılmasını sağlamaya dönük basınç uygulaması gerektiğini söyledi.