HDP ulusal birliğin öncüsü değil destekleyicisidir.
Demokratik kamuoyu açısından çok önemli bir yılı geride bırakırken 2020 yılının ilk günlerini de bir yandan savaş tamtamları diğer yandan halk özgürlük eğiliminin kaynağa ulaşmak için akıntıya karşı mücadelesi her açıdan devam ediyor. Bu tablonun içinde, Kürt siyasal cephesinde, özellikle Ekim ayındaki Rojava işgal girişimi sonrası yaşanan kenetlenme hali, son düzlükte ulusal birlik konusunu tekrar en önemli gündem ve hatta ödev olarak önümüze koydu.
Sosyolojik ve siyasal olarak geçtiğimiz yüz yıl içinde Kürtlük adına büyük katliamlar, ihanetler, büyük direnişler gördük. Dört hattı deneyimledik.
Kürtlere karşı yürütülen kırım politikaları bu hatlar içinde ilerledi. Geldiğimiz aşama Kürtler açısından statü kazanacak ya da kaybedecek türden, kritik bir süreçtir. Olası parçalanma ve kaybı önlemek mümkündür ve bu panzehrin adı da ‘Ulusal Birlik’tir. Çünkü Kürtlerin Ortadoğu’daki durumu; en karmaşık ve belirleyici hakikatlerden biridir. Dört parçada yaşanan tıkanma ve kuşatılmışlık, ancak ortaklaşama ile nefes alabilir, elbet bu bir tespit değil, tarihin gösterdiği ve anlattığı gerçekliktir. Bu konu bağlamında bir diğer husus ise Ortadoğu’nun güncel temel sorunlarının altında ulus devletlerin kurgulanması yattığından, Kürt sorununu da bu kurgulamadan kaynaklanan sorunlar silsilesi içinde analiz etme gerekliliğidir. Yani ulus devlet çözümlemesi ve bu çözümleme şahsında yarattığı tahribatı görmek son derece önemlidir.
Ulusal birlik konusunda uzun süredir çalışmalar var. Yol ve yöntem konusunda daha çok tartışmamız gerektiği ortadadır. Fakat ilk ve elzem tartışma, bilince çıkarılmış, egemenin elinden alınmış ortak bir tanımıdır. Kürt olgusuna inkârcı, duygusal, objektiflikten uzak ve bilimsel olmayan yaklaşımlara karşı mücadele içinde olmak, her parçanın amentüsü olmak zorundadır. Geçtiğimiz on yıllık süreçte, hatırlanacağı üzere çok değerli adımlar atıldı ve deyim yerindeyse bir irade ortaya kondu. Cetvelle çizilen ve yüz yıla serilen sorunlar Ortadoğu’yu sadece derin bir bunalıma sürüklemedi, ortaya çıkan ulus devletler ile sorunlar derinleştirildi, geleneksel olana savaş açıldı ve sınırlar yepyeni savaşlara kapı araladı. Kürtler bu süreçte ağır darbeler aldı ve parçalandılar.
Bugün ağırlaştırılmış mutlak tecrit şartları altında tutulan Öcalan’ın önemli katkı ve çabaları ile Başûr ile ortaklaşılan toplantılar, daha sonra Newrozlarda milyonların onayı ile kitlesel bir karakter kazanarak Ankara ve Avrupa’ya taştı! Dört parçadan yüzlerce insan çalışmalara katıldı, öneriler ve konferanslar gerçekleştirdi. STK’lardan, siyasi partilere; gençlikten kadın oluşumlarına dek herkes tarafından bir emek ortaya kondu. Bunlar bugünün de yol haritasıdır aynı zamanda. Sırtımızı bu emeğe yaslıyoruz… Rojava, Başûr, Bakur ve Rojhilat’ta siyasal-sosyal karakter farklı olabilir, fakat bu ortak hafıza olmadığı, ulusal değerler konusunda yan yana gelinemeyeceği, kolektif bir üretim yapılamayacağı anlamına gelmiyor. Bunu iddia etmek, devletçi-iktidarcı kanadın dilidir. Kürtlerde ulusal birlik konusu tartışıldıkça, dayanışma artıkça bu duruma karşı farklı çevrelerce negatif konseptlerin geliştirildiği bir sır değil. Sadece bölgedeki ulus devletler değil, alakasız görünen devletler de bu birliktelik halinden memnun değil. Bunu sadece dış etkenler üzerinden tarif etmek de doğru değil, bir o kadar içeriden de ‘ipe un serenler’ oluyor, olacaktır. Ulusal birliğin esas aktörleri vardır ve her bir aktöre ertelenmesi mümkün olmayan görevler düşüyor. Çünkü konunun hayati öneminden kaynaklı, yarın çok geçtir. Bu birlik çalışmaları açıktır ki Kürt sorununun çözümüne katkı verecektir ve Kürt sorununun çözümü demek Ortadoğu halklarının demokrasi, özgürlük sorunlularının da çözümü demektir.
Bu çerçevede, ulusal birlik çalışmamaları herhangi bir partinin olamaz, kararları herhangi bir partinin kararı olamaz. Kürt toplumunun tümünü kapsayan, onun bütün eğilimlerini içeren bir çalışma olmak zorundadır. Kararların da bu temelde çıkması gerekiyor. Kararlarını demokratik tarzda geliştirmesi gerekiyor.
Her parçanın kendi içinde yaşadığı siyasal-ideolojik sorunlar var, olacaktır. Hakeza farklı yapılar, örgüt ve anlayışlar ile bunların siyaset yapma tarzları var. Bunların hiçbiri de engel olamaz, olmamalı bu çalışmaya. Bu çalışmanın özgünlüğü de buradan gelir.
Günümüzde Kürtler gerek kendileri ile komşuları arasında gerekse küresel çapta anlamlı bir diplomasiye şiddetle ihtiyaç duyuyor. Varlıklarını korumada ve özgürlüklerini sağlamada olumlu diplomatik faaliyetlerin büyük rolü olacaktır. Kapitalist modernite sürecinde belki de dünyada en çok diplomatik oyunlara kurban edilen halk Kürtler olmuştur. Haliyle Kürtlere ilişkin ulus devlet diplomasisi çözümleyici değil tıkayıcı, parçalar arası çelişkiyi artırıcı ve egemen ulus devletlere açık davetiye çıkaran birçok olumsuz role tanıklık etmiştir. Bu nedenle yeni bir diplomasiye, demokratik ulus diplomasisine şiddetle ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaç ortak platformları gerektiriyor.
Dolayısıyla Kürtler arasında bütünsel bir diplomasiyi geliştirmek belki de en temel ulusal görevlerdendir. Ulusal Birlik çalışmaları bu görevi başarma fikrinin ve yolunun adıdır!
Toparlarsak, burada ilkeler oluşturulmaya çalışılıyor. Ve bu ilkeler şüphesiz HDP’yi de bağlıyor. Ancak HDP’nin en önemli görevi Türkiye’deki hakim kılınan faşizm koşullarında şovenist dalgalara karşı Kürt ulusal birliğinin doğru anlaşılmasına katkıda bulunmak olabilir. Birlik her parti ve güce görev ve sorumluluklar yüklüyor. Bu, hem Kürt uluslaşmasının yaşadığı önemli bir eksiklikten, hem de gerek duyduğu zorunlu bir ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Eksiklik şudur: Uluslaşma, ortak bir zihniyet ve kimlik bilincini oluşturma işi olarak kabul edilir. Ortak bir dil, kültür, tarih ve coğrafyayı paylaşmak uluslaşmanın tarihsel temelini ve maddi zeminini oluşturmakla birlikte, bunlar ilkeler, değerler ve kurumlar temelinde ortak bir bilinç ve zihniyet düzeyine kavuşturulmadıkça uluslaşma gerçekleşemez. Bu anlamda ulusal birlik sorunu, sadece bazı pratik problemlerden kaynaklanan basit bir siyasi birlik meselesi değildir. Öyle olsa çoktan çözülürdü. Ulusal Birlik sorunu, ‘Ulusun’ siyasi, sosyal ve kültürel kesimlerinden fertlerine kadar, tüm toplumsal kesim ve bireylerinin temel bazı ilke ve değerler etrafında, ortak bir zihniyet ve bilinç oluşturma sorunudur. Ulusal birlik konusunda parçalar, siyasi partiler ve toplumsal güçler düzeyinde yaşadığımız sorunlar, sadece egemen güçlerin önümüze koyduğu engeller değildir; ulusal birlik konusunda yaşadığımız sorun ve engeller, aynı zamanda toplumsal durumumuzun yansımasıdır.
HDP de bu çalışmanın öncüsü değil ama önemli bir parçasıdır. Çünkü ulusal birlik sorunu, partilerin siyasal birlik sorunu olarak ele alınamaz. Bu bizi bir yere götürmez. Onun için öncelikle yapılması gereken şey, ulusun tüm sosyal, kültürel, dini, mezhebi ve siyasi kesimleriyle fertlerinin bu sürece katılmasını sağlamaktır. Bu da bizi en geniş ulusal birlik tanımına götürmüş olacaktır…
* HDP Van Milletvekili