Doksanlardaki baskı rejimini bugünle kıyaslayan Diyarbakır Barosu eski Başkanı Mehmet Emin Aktar, Meclis’in işlevsiz kaldığını, savunma imkanlarının daraldığını, AYM’nin görevini yerine getiremeyeceğini belirtti
Mahkemelerin 90’larda bugünkü mahkemelerden daha güvenli olduğunu belirten Diyarbakır Barosu eski Başkanı Mehmet Emin Aktar, “Politik ceza davalarında, artık savunmanın bir işlevi kalmayacak. Politik ceza davalarında kimi cezalandırmak istiyorsanız, cezalandıracaksınız” dedi. OHAL’in 1990’lı yıllardaki ve bugünkü uygulamalarını kıyaslayan Aktar, o dönem bölgede ifade özgürlüğü, toplantı, gösteri ve yürüyüş haklarının kısıtlandığını, uzun gözaltı süresi, sokak infazları ve işkencelerin olduğunu belirterek, “O dönem gözaltına giren herkes işkence görmeden çıkamazdı. Birkaç dosya dışında, işkencelerden kaynaklı cezalandırma ve yargılama olmamıştır. Ama yasalar, hep işkencenin suç olduğunu yazmıştır. Ancak gözaltında kaybedilmeler, işkence vakaları sürekli olmuştur. Bugün ise gözaltı süreçleri belli bir dönem uzatıldı ve sonrasından vazgeçildi. Ama 90’lardaki gibi yaygın bir işkence vakası ile karşılaşılmadı. 90’larda bundan emindik avukatlar olarak. Keyfi bir biçimde bile bir kişi gözaltına alınsa, mahkemeler beraat kararı çıkartırdı. Bugün ise bunu söyleme şansına sahip değiliz. Bugün en ufak bir paylaşım yaptığınızda derhal gözaltına alınıp mahkeme karşısına çıkartılıp, tutuklanabilirsiniz. 90’larda bu konularda mahkemeler daha güvenliydi” dedi.
‘Baskı rejimi altındayız’
HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in yargılandığı davaya dikkat çeken Aktar, “Mahkeme tahliye kararı verdi, ama savcılık tahliye kararını cezaevine göndermedi. Savcılık itiraz etti. Mahkemenin verdiği tahliye kararı, birkaç saat sonra başka mahkemenin eliyle tutuklama kararına çevrildi. Böyle bir baskı rejimi altındayız. Bu kadar yaygın düşmanlığın örgütlendirildiğine inanmak istemiyorum. Kesinlikle herkesin içinde bir korku var. Tüm bürokraside ihraç edilme korkusu var. Son derece keyfi bir şekilde bu insanlar ihraç edilebiliniyor” diye konuştu. 90’larda Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı verebildiğini hatırlatan Aktar, bugün bu iptal kararını verebilecek bir Anayasa Mahkemesi’nin olmadığını söyledi. “Buna cesaret edebilecek bir Anayasa Mahkemesi yok. Herkes korku ve güvensizlik ikliminde yaşıyor. Bugün haksızlığa uğradığınızda şikayet edemiyorsunuz. Bu ülkenin İçişleri Bakanı bir partinin eş genel başkanını arayıp tehdit edebiliyor. Kimse de çıkıp ne oluyor bize diye sormuyor” diyen Aktar, TBMM’nin de bir işlevi kalmadığını da sözlerine ekledi.
‘KHK’lerle yönetileceğiz’
OHAL’in kaldırılması yerine kalıcılaştırıldığını ifade eden Aktar, “2 yıllık OHAL sürecinde çıkartılan KHK’ler ne olacak? OHAL sürecinde çıkarılan kanunların iptal edilmesi gerekiyor. Ancak, bu yapılmadı. Ceza yargılama kanunlarında ciddi değişiklikler yapıldı. Ve bu değişiklikler kalıcılaştırıldı. Türkiye, artık KHK’lerle yönetilecek. KHK’ler ile yönetilmek ve parlamentonun devre dışı bırakılması büyük tehlikedir” diye konuştu. Yargıcın kendini güvende hissetmediği bir ortamda tarafsızlığını kaybedeceğine işaret eden Aktar, “Yargının tarafsız olmadığı bir yerde kimsenin güveni olmaz. Bizim açımızdan, savunmanın bir anlamı kalmayacak. Özellikle devlete karşı işlendiği iddia edilen suçlarda. Politik ceza davalarında, artık savunmanın bir işlevi kalmayacak. KHK’ler ile önemli ölçüde kısıtlandık. Yargı işlevsiz bir uygulama halini alacak. Politik ceza davalarında kimi cezalandırmak istiyorsanız, cezalandıracaksınız” dedi. Her şeye rağmen doğru bildikleri yoldan ayrılmayacaklarını ve mücadelelerini sürdüreceklerini ifade eden Aktar, “Kör kuyunun dibine itilmiş olsak bile yeniden kuyunun başına doğru tırmanacağız” diye konuştu.
Mehmet Şah Oruç-Diyarbakır/MA