Son genel kurulda HDK Eşsözcülüğü’ne seçilen Sedat Şenoğlu ve İdil Uğurlu, HDK’nin yeni dönem stratejisini anlattı. Kongrede özeleştirel yaklaşımların ortaya çıktığını söyleyen İdil Uğurlu, halkla zayıflayan bağların güçlendirileceğini vurguladı. Ankara’da 5 Ocak tarihinde 10. Genel Kurulu’nu gerçekleştiren Halkların Demokratik Kongresi ( HDK) Eşsözcülüğüne ilk defa seçilen İdil Uğurlu ve ikinci defa seçilen Sedat Şenoğlu, Kürt sorununda gelinen noktayı, tecrit, Ortadoğu politikası, ekoloji, kadın cinayetleri ve gündemdeki birçok konuyla birlikte HDK’nin yeni dönemde izleyeceği yol haritasını Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi. HDK’nin kurulduğu dönemde kendi programının en başında Kürt sorununun çözümünü koyduğunu dile getiren HDK Eşsözcüsü Sedat Şenoğlu, Kürt sorununun Türkiye’deki demokrasi sorununun ana ekseni olduğunu, Kürt sorununun demokratik, adil, onurlu bir barışla çözülemediği koşullarda Türkiye’deki siyasal yapının da değişmeyeceğini dile getirdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin eşitlikçi ve özgürlükçü bir şekilde kurulmadığını ifade eden Şenoğlu, Kürt ve diğer halkların haklarının bastırılması üzerine kurulduğunu ve bunun 100 yıldır devam ettiğini ifade etti. Şenoğlu, “HDK olarak biz Kürt sorununun çözümünü Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu’da yaşanan diğer sorunların halkası olarak görüyoruz. Dolayısı ile savaş siyasetine karşı etkin bir barış siyasetini hakim kılmak ve bunun için her türlü olanağı değerlendireceğiz” dedi.
Ortadoğu’daki gelişmeler
Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırılar, İdlib operasyonu, Libya tezkeresi ve son olarak ABD ile İran arasında Kasım Süleymani suikastı ile başlayan gerilimi değerlendiren Şenoğlu, Ortadoğu sahasında emperyalist güçlerin yüz yıllık hesaplaşmalarının yaşandığını söyledi. Bir bakıma yaşanan savaş ve yıkımların Ortadoğu’nun kaderiymiş gibi dayatıldığını ifade eden Şenoğlu, “Birinci, ikinci dünya savaşları ve soğuk savaş döneminde de bu politikalar sürdürülüyordu. 21. yüzyılda Ortadoğu bölgesinin bir savaş bataklığına çevrildiğini görüyoruz” dedi.
Halklara savaş dayatılıyor
Ortadoğu’da yaşanan savaşların birinci derece sorumlusunun ABD ve diğer emperyalist devletler olduğunu, 17 yıllık AKP iktidarının da bunun bir parçası olduğunu ifade eden Şenoğlu, Suriye’de TSK güçlerinin varlığının işgal olduğunu ekledi. İktidarın Yeni Osmanlıcılık mantığı ile başta Suriye olmak üzere, Irak ve Libya’yı kendi toprağı olarak gördüğünü ve bunu da işgal ve savaşla halklara dayattığını vurgulayan Şenoğlu, ABD, Rusya ve diğer güçlerin Ortadoğu üzerinde büyük hesapları olduğunu belirtti ve “Ortadoğu demek, petrol, para, jeostratejik olanak demek. Bunun için de göze alamayacakları hiçbir şey yok” dedi.
‘Direnişler de bitmedi’
Ortadoğu sahasında savaş ve yıkımların hiç bitmediğini ancak buna karşı halk direnişlerinin de hiç bitmediğini ifade eden Şenoğlu, Kuzey ve Doğu Suriye’de kurulan model ile emperyalist güçlerin planlarının çeliştiği bir noktada yeniden müdahalelerin yaşandığını ifade etti. IŞİD gibi örgütlerin ortaya çıkmasının, İran ve ABD arasında yaşanan gerilim ve Libya meselesinin tüm bu yaşananlardan bağımsız ele alınamayacağını dile getiren Şenoğlu, Kuzey Suriye’de yaşananlara bakıldığında Ortadoğu’da yaşanan çözümsüzlüğe karşı halkların çözümünü geliştirildiğini, Ortadoğu’nun kaderi için “Hayır böyle olmayabilir. Başka bir dünya inşa edebiliriz” diyerek ciddi mücadelelerin verildiğini ifade etti.
‘Özeleştirel bir kurul’
HDK’nin son genel kurulunda alınan kararları ve Türkiye’de yaşanan sorunlara karşı nasıl bir rol üstlenecekleri üzerine konuşan HDK Eşsözcüsü İdil Uğurlu ise özeleştirel yaklaşılan ve kadın tartışmalarının çok güçlü geçtiği bir genel kurul gerçekleştirdiklerin ifade etti. Hem katılım açısından hem de tartışmalar açısından verimli bir genel kurul olduğunu aktaran Uğurlu, “Kadınların kazanılmış haklarına dönük AKP-MHP blokunun saldırılarına karşı güçlü bir mücadele hattının oluşması için HDK kadın meclislerinin örgütleyici olması, en geniş kadın birliğinin sağlanması için üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmemiz noktasında kararlar alındı. Artan kadın cinayetleri, kadına karşı nefret söylemlerinin arttırılması, kadının toplumsal ve çalışma yaşamından uzaklaştırılmaya çalışılması, buna karşı kadın mücadelesinin hem Türkiye’de hem dünyada örgütlendirilmesi ve kadın direnişinin artırılması yönünde kararlar alındı” diye konuştu.
İşlevsel meclisler
Son yapılan genel kurulda HDK’nin varoluş fikriyatına dönmesi yönünde tartışmaların yürütüldüğünü dile getiren Uğurlu, “Daralması gittikçe küçülen bir kongre haline gelmesi, halkla olan bağlarının zayıflaması yapılan en önemli özeleştirilerden biriydi. Var olan meclislerin işlevli kılınması ve daha çok yaygınlaşması yönünde tartışmalar yürütüldü. HDK’nin 40’tan fazla bileşeni var ancak buna uygun bir çalışmadan söz edemeyiz. Yaşanan tüm bu eksiliklerin farkında olarak bir tartışma yürüttük ve bundan sonrasında HDK’nin kendi fikriyatına dönmesi yönünde hemfikir olundu” dedi.
Kadın cinayetleri
Çocuk istismarları ve kadın cinayetlerinin durdurulması için mücadelenin çok daha fazla büyütülmesi gerektiğine işaret eden Uğurlu, 2019 yılında 474 kadının katledildiğine dikkat çekti. Özgecan Aslan, Emine Bulut gibi kadınların vahşi bir şekilde katledildiğini anımsatan Uğurlu, şöyle dedi: “Kadın bedeni üzerinden tecavüzcü erk anlayışının uygulanması Şule Çet ya da Balıkesir’de bir babanın kendi kızını katletmesi ve bunu annesinden intikam almak için yaptığını söylemesi gibi bu örnekler arttırılabilir. Ne yazık ki Türkiye’de kadın örgütleri kitlesel bir ivme yakalayamadı. Bunda Türkiye’de yaşanan koşulların da etkisi var ama bu bunu açıklamaya yeterli değil. Zaman zaman kitlesel eylemler oluyor ancak bu yeterli olmuyor. Kadına dönük şiddeti IŞİD zihniyetinden ayrı tutamayız ve dünyanın neresinde olursa olsun kadın cinayetlerine karşı çok güçlü ses çıkarılmalı. Bu anlamda en fazla mücadele etmesi gereken kurumlardan biri de HDK’dir.”
‘Halkla bağı güçlendireceğiz’
Yeni dönemde meclis çalışmalarını güçlendireceklerini ifade eden Uğurlu, son olarak şunları söyledi: “Meclis tarzı örgütlenmeler ile sokağa inmek ve yaşam alanlarında var olmak ve bu sadece temsili düzeyde değil daha çok halkı katmak ve halka daha çok HDK’yi anlatmak ve toplumsal yaşamın içerisinde olmak, kongrede alınan kararlarımızı da en iyi şekilde ete kemiğe büründürmek çalışmalarımız içerisinde olacak.”
‘Ekolojik yıkıma karşı mücadele’
Türkiye ve bölgede yaşanan ekolojik tahribatlara değinen HDK Eşsözcüsü İdil Uğurlu, nükleer santral, hidroelektrik enerji santralleri (HES), madenler, İstanbul’da yapılmak istenen Kanal İstanbul ve Kürt illerinde yapılmak istenen güvenlik barajlarına karşı güçlü bir mücadele hattının örülmesi için acilen çalışmalara başlayacaklarını ifade etti. Dünyada yapılmak istenen doğa karşıtı her projenin emperyalist bağına bakılması gerektiğini dile getiren Uğurlu, “Mersin’de yapılmak istenen Nükleer Santral, HES projeleri, Kanal İstanbul, Hasankeyf ve Kaz Dağları birbirleri ile bağlantılıdır. Tüm bunların doğru bir şekilde bağını kurup ve mücadeleyi buna uygun büyütmemiz gerekiyor. Çünkü geleceğimiz söz konusu” şeklinde konuştu.
‘Öcalan’ın koşulları düzeltilmeli’
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 20 yıldır tecrit altında tutulduğunu ve bu durumun 2015 yılından itibaren de mutlak bir tecride dönüştüğünü kaydeden HDK Eşsözcüsü Sedat Şenoğlu, “Açlık grevleri ve ölüm orucu direnişlerinden sonra Sayın Öcalan’la avukat görüşü gerçekleşti. Öcalan’la yapılan görüşmeden sonra ‘Ben bu sorunu bir haftada çözerim kendime güveniyorum’ dedi ve ‘Devlet aklını da rasyonel davranmaya davet ediyorum’ dedi. Sayın Öcalan ‘Savaş politikasından dönülmezse Türkiye ve Ortadoğu’da çok daha ağır sonuçlar doğuracak’ şeklinde uyarılarda bulundu. Sayın Öcalan’ın oynayacağı politik rolü elinden tekrar alındı ve yeniden mutlak bir tecrit uygulanmaya başlandı. Türkiye’de Kürt sorununun çözümü Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasından geçiyor. Sayın Öcalan ile görüşmeler gerçekleştirildiği dönemde toplumda ciddi rahatlamaların olduğunu ve Sayın Öcalan’ın toplum içinde çok büyük bir karşılığı olduğunu gördük. Tecrit kendi başına ya da diplomatik ilişkiler ile kırılmaz, toplumun demokratik çözümü sahiplenmesi, barış mücadelesinin sahiplenilmesi ile devletin barış karşıtı politikası geriletilebilir. O bakımdan Sayın Öcalan’ın rolünü oynayabilmesi için uygun koşulların yaratılması gerekiyor” değerlendirmesi yaptı.
Erdoğan Alayumat/İstanbul-MA