Kasım Süleymani’ni ve yanındaki diğer İranlı askerlerin ABD tarafından öldürülmesi siyasi arenayı antiemperyalizm ile İran Molla Rejimi ekseninde derin bir tartışmaya itti. Herkes ya ABD tarafında ya da Molla Rejimi tarafında olmak zorundaymış gibi yapılıyor bu tartışmalar. Mollaların devrimcilere, yoksullara, Kürtlere, kadınlara yaptığı zulmü unutarak taraf olanlar ile ABD’nin silah gücüne güvenerek işlediği keyfi suikastlara molla gericiliğini bahane ederek taraf olanların İran halklarını pek önemsediği söylenemez. İdeolojik olarak hem mollalara ve ABD’ye karşı olan İran Komünist İşçi Partisi’nin (TUDEH) açıklaması durumu anlamamız açısından önemli bir veri. TUDEH: “İran’ın gerici ve halk düşmanı rejiminin liderleri ve ABD’nin, Ortadoğu’yu bir başka savaşın kriziyle ateşe ve kana sürüklemesine izin vermemeliyiz. Mevcut durumun en güncel ve en önemli meselesi; İran halkını ve İran emekçilerinin çıkarlarını korumak için, barışı kalıcı hale getirmek için çabalamak ve yıkıcı bir savaşın başlamasını önlemeye çalışmaktır.” diyerek Molla-ABD çatışmasının İranlılara ölüm ve zulüm getireceğinin altını çizmiş oldu.
K.Süleymani’nin ölümüne sevinenler ve üzülenler sosyal medyada kıran kırana bir tartışma yürütüyor. Sevinenlerin bir kısmı İran’ın, Suriye ve Irak’ta Selefilere karşı yürüttüğü savaştan dolayı, İsrail eksenli siyaset izleyenler İsrail-ABD çıkarları üzerinden, Mollaların dikta rejimine karşı olanlar Süleymani’nin dikta rejiminin önemli bir figürü olmasından dolayı, bazı insanlar Süleymani’nin Kürt katliamlarındaki rolüne vurgu yaparak sevinç duyduğunu belirtiyor. Üzülenler tarafı da epey karışık; İran-Şii eksenli siyaset yürütenler, İsrail ile hesap görmek isteyen Arap milliyetçileri, Irak’a tekrar egemen olmak isteyen Arap Sünniler, Esat yanlıları, ABD’nin çatışmaya girdiği her gücü “antiemperyalist” olarak adlandıran bir kısım solcular… Süleymani için üzülen ve sevinen tarafların epey karışık olduğu, her iki tarafta da birbirine düşman ya da karşı tarafta olup birbirine dost olan grupların varlığı her şeyi daha da karmaşıklaştırıyor. Hâlbuki IŞİD lideri Bağdadi’nin öldürülmesinin ardından bütün taraflar öfke-sevinç gösterileri yerine sonuçlarının ne olacağını konuşmayı tercih etmişti.
İran Molla rejimi iktidarı ele geçirdiğinde önce sosyalistleri katletmekle işe başlamış, sonrasında Kürtleri katletmiştir. Molla rejimi her türlü özgürlüğe düşman, dini (ambargolardan dolayı milli) kapitalist, otoriter bir sistemdir. ABD’nin desteklediği Şah’ı devirdiği için anti ABD’cidir ama asla antiemperyalist değildir. Bölgesel olarak yayılmacı, emperyal devlet olma hayalleri kurmaktadır. K. Süleymani Molla rejiminin bütün hatasını, günahını üzerinde taşıyan bir askerdir. ABD, Süleymani’yi sosyalistleri, Kürtleri katlettiği ya da otoriter bir rejimin askeri olduğu için öldürmedi. Artan İran etkisini kırmak, Rusya’ya fren yaptırmak ve ayrıca Trump’ın çatışmalar üzerinden içte siyasi etkisini artırmak amacıyla bu illegal suikast eylemini yapmış durumdadır.
Öldürme eylemi üzerinden sevinmek ya da üzülmek apolitik, ilkel bir tepkidir. Siyasette ölüm simgesel bir anlam taşır. Öldürülen kişi bir ideolojiyi ya da politik bir tarafı simgeliyorsa eğer söz konusu olan bir daha geri gelmeyecek bir insan bedeni değildir. Güçler dengesi, toplumsal psikoloji, sınıfsal çatışmaların düzeyine göre öldürülen beden sanki reenkarnasyona uğramış gibi aynı anda milyonlarca bedenle tekrar vücut bulur. Hz. İsa’nın Romalılar tarafından çarmıha gerilmesi üç-beş kişilik inanç grubunun fikrinin dünyaya yayılmasını sebebiyet vermiştir. Deniz, Mahir, İbrahimlerin ölümü Türkiye Sol Hareketini yeni mecraya taşırken, Diyarbakır zindanı işkenceleri, Mazlumların ölümü Kürt Hareketini küllerinden tekrar var etmiştir. Tersi durum olarak hayatta olduğu halde siyaseten ceset olanların sayısı oldukça fazladır. Dolayısıyla, Kasım Süleymani gibi Molla Rejimi için çok önemli bir figürün öldürülmüş olması, duygulardan ziyade siyasetin konusu olmalıdır. Eğer meseleye buradan bakabilirsek, yakın gelecek yaklaşık olarak şöyle görünüyor:
Mollalar yıllardır anlattıkları dinsel hikâyeler üzerinden ABD saldırısını Kerbela katliamına benzetecek ve siyasi propagandanın değerini dinsel metaforlarla güçlendireceklerdir. ABD saldırısı mollalar tarafından “Allah’ın lütfu” olarak siyasal alanın baskılanması için şimdiden kullanılmaya başlandı bile. Açlık, yoksulluk, yolsuzluk diyenler, özgürlük isteyenler ABD ajanı, terörist olarak suçlanacak ve anında cezalandırılacaktır. Mollaların sokağı susturduğu, Trump’ın azil sürecinde psikolojik üstünlüğü ele geçirdiği ortamdan ezilen halkların payına daha fazla baskı, idam, işkence dışında bir şey düşmeyecektir.