Türkiye’de gazeteciler 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nünü baskı, sansür ve tutuklama ile karşılıyor. The Economist Dergisi’nin raporuna göre, Türkiye, Çin’den sonra en çok tutuklu gazetecinin bulunduğu ikinci ülke
Özgür Gazeteciler İnisiyatifi’nin 2020 öncesine ait rakamlarına göre, şu an en az 130 gazeteci ve basın emekçisi tutuklu bulunuyor. Türkiye Gazeteciler Sendikası’na (TGS) göre ise, tutuklu gazeteci sayısı 91. Basın emekçileri, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü baskı, tutuklama ve sansür ile karşılıyor. 2016-2018 yıllarında 6 haber ajansı, 18 televizyon, 22 radyo, 50 gazete ve 20 dergi Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) kapatıldı. Buralarda çalışan gazetecilerin birçoğu işsiz kaldı. Britanya’da yayın yapan dünyaca ünlü ekonomi dergisi The Economist göre ise, 1 Aralık 2019 itibariyle cezaevlerinde en çok gazeteci bulunan ilk on ülkeyi sıraladı. Türkiye listede Çin’in arkasından cezaevlerinde en çok gazeteci bulunduran ikinci ülke oldu.
Gazeteciler içerisinde kadınlar daha dezavantajlı pozisyonda. Hem haber takibi sırasında hem de meslektaşları arasında zaman zaman ayrımcılığa maruz kalsalar da haber üretiminin her aşamasında yer alarak bu engelleri aşmaya çalışan kadın basın emekçileri, 10 Ocak’a ilişkin Mezopotamya Ajansı’na konuştu.
‘Kadınlar basın alanında bir çok şeyi başardı’
Kadın prodüksiyon ekibinde çalışan Durket Süren, kadın gazetecilerin mesleklerini yaparken yaşadığı zorlu süreçlerden bahsetti. Süren, kadınların basın alanında birçok şeyi başardığını, ancak çalışma koşulları içerisinde hep görünmeyen bir emek ve görünmeyen bir cins olarak varlığını sürdürme çabası harcadığını belirtti. Süren, “Basın alanında kadın gazeteciler az olarak bilinebilir ama bunun yanında çok sayıda kadın gazeteci olduğunu düşünüyorum. Sorun aslında o kadın gazetecileri görmeyen, her alana sahip olmak isteyen bir eril zihniyetin varlığıdır” diye belirtti.
‘Bütün hukuksuzluklara rağmen gazetecilik yapanlar var’
Devletin gazetecileri kendisi için tehlike olarak gördüğünü ifade eden Süren, böyle bir ortamda basın özgürlüğünden bahsedilemeyeceğinin altını çizdi. Süren, “Bugün hükümet kendine yakın yayın organı kuruyor ki kendisi için bir algı oluşturabilsin. Toplumun sesini ve gerçeği yazan gazeteciler tabi ki var, hep oldular ve olacaklar da. Uzun yıllardır bu alanda çalışmış ama halen iktidarın, gücün yanında olmaya çalışan gazeteciler var ama bunun yanında 90’lı yılların ateşten gömlek dediği o gömleği hala giyen, mücadelesini sürdüren, bütün hukuksuzluklara rağmen gazetecilik yapan gazeteciler de var. Gerçeği yazan gazetecilere ‘terörist’ diyen bir zihniyetle de karşı karşıyayız bugün ne yazık ki” dedi.
‘Gazeteciler çalıştırılmıyor’
Etkin Haber Ajansı (ETHA) muhabiri İsminaz Temel ise, muhalif gazeteciler ile havuz medyanın koşullarının çok farklı olduğu üzerinde durdu. Muhalif gazeteciler olarak baskı altında olduklarını, gözaltı, tutuklama, sahada çalışamama, haber kaynaklarına ulaşamama gibi pek çok sorun yaşadıklarını söyleyen Temel, “Dün gazeteciler katlediliyordu, bugün ise daha çok tutuklanıyorlar, gözaltına alınıyorlar. Daha doğrusu çalıştırılmıyorlar” dedi.
‘İşçinin emekçinin propaganda aracıyız’
Oluşan baskıyla medyanın taraflılık noktasında ayrıldığını söyleyen Temel, kendilerinin halktan ve gerçekten taraf olduğunu ifade etti. Temel, “Şimdi bu ekonomik krizin neden kaynaklandığını biz gidip halkın kendisiyle röportaj yaparak ortaya koyuyoruz. Bu sistemin yönetim şekli insanları bir şekilde gerçekten uzaklaştırıyor ve bunu ana akım medyanın eliyle yapıyor. Çünkü medya propaganda aracı ama biz iktidarın propaganda aracı değiliz. Gerçeklerin propaganda aracıyız, halkın propaganda aracıyız, sözünü söyleyemeyenlerin, işçinin emekçinin propaganda aracıyız” diye belirtti.
‘Kadınlar sektörün yarısını oluşturuyor’
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Akademi’de yer alan Gülfem Karataş da, Basın İlan Kurumu verilerine göre medya sektöründe çalışanların yüzde 50’sinin kadın olduğuna dikkat çekti. Sektör içerisinde oldukça güçlü olduklarını söyleyen Karataş, diğer yandan gazetecilerin ülkedeki savaş, ekonomik kriz ve darbe gibi konuları haberleştirdikleri için tutuklanabildiklerini dile getirdi. Karataş, gazetecilik tanımının iyi yapılması gerektiğini belirterek, “İlk olarak gazeteci kime diyoruz bu çok önemli. Kamu yararına çalışan hatta tüm gerçekleri yazmaya çalışan gazetecidir. Mesela, A Haber sunucusu Erkan Tan yaptığı haberden dolayı kamuoyuna karşı komik bir duruma düştü ve kendini itibarsızlaştırdı. Gazeteciler büyük çoğunlukla devlet yanlısı haberler yaptığı için artık insanlar gerçeği ortaya çıkarmaya çalışıyor” ifadelerini kullandı.
DFG: Baskı, sansür tutuklama etkisini yitirmedi
Öte yandan, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla yazılı açıklama yaptı. Türkiye’de 1961 tarihinden bu yana gazetecilerin bazı haklar ve yasal güvence sağlayan düzenlemenin yayınlanması vesilesiyle 10 Ocak tarihinin Çalışan Gazeteciler Günü olarak kabul edildiği hatırlatılan açıklamada, “Dönemin iktidarları tarafından gazetecilerin ‘bayram günü’ olarak gösterilmeye çalışılan 10 Ocak ne o günlerde, ne de bugün bir bayram havasında kutlanıyor. Basın alanında baskı, tutuklama, sansürün etkisini yitirmedi.”
‘Türkiye’de 100’ü aşkın gazeteci, cezaevinde karşılıyor’
Gazetecilerin yaptıkları haberler ve sosyal medya paylaşımlarının suç olarak kabul edildiğine dikkat çekilen açıklamada, “Gazeteciler hakkında soruşturma ve davalar açıldı. Tam da bu nedenle gazeteciler mesai saatlerinin büyük bir bölümünü ya hâkim karşısına çıkmak ya da arkadaşlarıyla dayanışmak amacıyla adliye koridorlarında geçirdi ve bu durum devam ediyor. Birçok kesim tarafından ‘en büyük gazeteci hapishanesi’ olarak tanımlanan Türkiye’de 100’ü aşkın gazeteci, 10 Ocak gününü cezaevinde karşılıyor. Özellikle muhalif ve Kürt medyasına yönelik baskı ve yıldırmalar daha da büyüyerek devam ediyor” ifadelerine yer verildi.