Suzan Demir
Matthias ile Maxime Kanadalı yönetmen Xavier Dolan’ın kendi sinemasında sık sık kullandığı karakter ve olay akışı içinde farklı olmayan ama tarzını büyük oranda yansıttığı bir film
Kanadalı Yönetmen Xavier Dolan sinema takipçilerini bir kısmının bayıldığı ya da nefret ettiği filmlerle bir süredir Cannes Film Festivali’nin demirbaşlarından olmaya doğru gidiyor. Bu yıl seçkide olacak mı bilinmez ama yer aldığı yıllarda sinefilleri ikiye, hatta üçe bölmeye yetecek tartışmalar yarattı.
Bakiye yer yer bitiyor
72. Cannes Film Festivali ana yarışmasında yer alan Matthias ile Maxime de seyirciyi bölen filmlerinden. Kimileri Dolan’ın çuvalladığını, kötü bir film yaptığını dile getirse de yönetmenin yer yer savrulan ama kendi sinemasının omurgasını oluşturan tüm ögeleri de barındıran bir film bu. Belki itirazın bir kısmı tam da bu noktaya; ama bu bir şekilde kendi sularında yüzmenin rahatlığı. Bu rahatlık filmin dağılan tüm parçalarını toparlamasa da Dolan filmi izlemenin o ilk tadını da veriyor seyirciye. Tanıdık bir evde olma hissi gibi. Tabii sinema ya da yeni bir eser ortaya koymada radikal, farklı beklentilerin oluşması kaçınılmaz. Ama seyirci olarak radikal değişimlerde çıta yüksek. Bazen tarzının dışına çıktı diye hayal kırıklığı yaratan yönetmenler de yok değil. O yüzden bu konu biraz fazla çıkmaza girmiş durumda. Ama her yönetmenin de belli bir bakiyesi var. Bakiyenin bittiği yerlerde de filmin dağıldığını görmek mümkün zaten.
Bir merkez belirlemek zor
Matthias ile Maxime’in de dağılan yerleri bu bakiye meselesine işaret ediyor. Hoş; Xavier Dolan, Cannes’da artık farklı projelerde yer alacağını söylediği için bakiyeden kalanları seyretmek için son şans da olabilir bu. Film, Maxime (Xavier Dolan) ve Matthias (Gabriel D’Almeida Freitas) adlı çocukluktan bu yana arkadaş olan iki kişinin yaşadığı ani duygusal değişimi anlatıyor. Aslında film konusunu böyle tanımlamak eksik kalıyor. Zira bakiyenin yetmediği yerler de biraz burada baş gösteriyor. Çünkü filme bir merkez belirlemek zor, savurulan bir anlatımı var. Konu, dramatik tüm aksiyonunu Matthias ile Maxime arasındaki o duygu değişimine bağlarken, çevreleyen kısımlarda çok fazla oyalanıyor. Bazen uzatıyor, farklı yerlere doğru ilerliyor ama sanki bir şey unutmuş gibi dönüp merkeze geri geliyor. Dolan’ın bunu bilinçsiz yaptığını söylemek elbette saflık olur. Ama bir daha aynı sulara dönmeme kararından mıdır bilinmez (onu da göreceğiz) kendi yarattığı bu tanıdık evrende oyalanmayı tercih ediyor.
Dans eden bir ritim
Dolan sadece Maxime’den değil filmin birçok karakteri üzerinden yan hikayeler yaratıyor. İlk başta değindiğim dağılma tam da burada gerçekleşiyor. Matthias merkeze takılmış çapa gibi filmi bir noktada tutsa da en az karakterleri kadar filmlerinde önemli bir yer tutan müziklerinde dans eden birinin savrukluğuna sahip genel ritim. Film duygularını açıklayamayan iki insanın, en azından birinin karakter bocalamasını, değişimini ve o bir türlü “olamayan” hissini seyirciye geçiriyor. Xavier Dolan’ın melodram açısından başarısı bir yana Matthias rolündeki Gabriel D’Almeida Freitas’ın da iyi oyunculuğunun katkısı büyük burada. Matthias ile Maxime eşcinsel bir aşktan öte kuir bir anlatıma sahip. Karakterlerin kendilerine dair bir arayışı olsa da bir tanımlamaları yok. Daha çok akışına bıraktıkları bir arayış bu. Dolan bu anlamda tandık bir hikâye anlatıyor, kendinden önce anlatılanlara ya da kendi anlattıklarına yeni bir şey katmadan. Daha çok şimdiye kadar kendi sinemasındaki öğeleri hatırlatarak yapıyor bunu.
Künye
Matthiasile Maxime
Yönetmen: Xavier Dolan
Oyuncular: Gabriel D. Freitas, Xavier Dolan
Süre: 119 dk.
Tür: Dram