Baskı, gözaltı, sansür ve oto sansürle mücadele ettiklerini, söyleyen gazeteciler zorluklara rağmen halka gerçekleri ulaştırma heyecanının kendilerine güç verdiğini söyledi
Türkiye’de her dönem baskı altında olan gazeteciler, baskı,sansür politikalarıyla ve cezaevinde 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü karşılıyor. TGS’nin internet sitesinde yer alan güncel bililere göre 108 gazeteci ve medya çalışanı 2020’ye cezaevinde girdi. Olağanüstü Hal (OHAL) Kanun Hükmünde Kararnameleri (KHK) ile 2016 ve 2018 yılları arasında 6 haber ajansı, 18 televizyon, 22 radyo, 50 gazete ve 20 dergi olmak üzere toplam 116 basın-yayın kuruluşunun kapatıldı.
Artı Televizyonu Haber Kameramanı Turgut Dedeoğlu, Jinnews muhabiri Habibe Eren ve Evrensel gazetesi muhabiri Burcu Yıldırım ile sahada karşılarına çıkan engelleri, işsizliği, gazetecilerin cezaevine atılmasını ve sansür politikalarına ilişkin konuştu
20 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL ile birlikte çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan İMC TV çalışanı olan ve daha sonra Artı TV’de çalışmaya başlayan Turgut Dedeoğlu, “Ana akım medya dahil olmak üzere bütün gazeteciler baskı ile karşı karşıya kalıyor” dedi.
‘Oto sansür en kötü şey’
Güvenlik güçlerinin ayrım yapmaksızın bütün gazetecilere düşmanmış gibi davrandığının altını çizen Dedeoğlu, polisin özellikle müdahaleli eylemlerde o anların belgelenmesini istemediğini belirtti. “Çünkü biliyorlar ki o belge ileride demokratik bir cumhuriyete ulaştığımız zaman karşılarına çıkacak” diyen Dedeoğlu, gazeteciler olarak gerçeğin peşinde olduklarını aktardı. Gerçeğin peşinde koşan gazetecilerin tüm baskıya rağmen gerçeği halka ulaştırdığını ifade eden Dedeoğlu, “Gerçeklerin peşinden gittiğiniz zaman devlet politikalarına ters düşebiliyorsunuz” dedi.
Türkiye’de bugün gazetecilerin en fazla sansür ve oto sansüre maruz kaldığına dikkat çeken Dedeoğlu, “En kötüsü oto sansür, çünkü size sansür uygulandığı zaman siz maruz kalıyorsunuz ama kendi kendinize sansür uygulamak korkunç bir şey. Gazeteciler tutuklanırım, işimden olurum korkusuyla devlet politikalarını savunmak zorunda kalıyor. Devletten yana olan gazeteciye gazeteci denilmez. Gazetecinin görevi doğruları halka ulaştırmaktır” dedi.
Gazeteciler çalışamıyor
Kadın odaklı haberciliği esas alan ve “Kadının kalemiyle, hakikatin izinde” sloganıyla 2017’de yayın hayatına başlayan Jinnews Muhabiri Habibe Eren, gazetecilik çalışma koşullarının siyasi süreçten bağımsız olmadığına dikkati çekerek, “Gazeteciler her zaman zor süreçte çalıştılar ama bugün baktığımızda çalışamaz duruma getirilmek isteniyor” dedi.
OHAL’den sonra gazeteciler açısından sancılı bir sürecin başladığını belirten Eren, “Bu süreçlerde birçok gazeteci adeta küllerinden doğarak yeniden çalışabileceğini gösterdi. Günlük hayatta insanların takıldığı kafeleri büro haline getirerek, çalışmalarına devam etti. Bu sürecin uzun süreceğini ve koşulların bir anda düzelmeyeceği belliydi, halka doğruları ulaştırmak adına yayıncılığa zor koşullarda olsa bile devam edildi” diye konuştu.
‘Kadın gazeteciler daha fazla zorluk yaşıyor
Gazetecilerin yaşadığı zorlukların yanında kadın gazetecilerin iki kat daha fazla zorluk yaşadığına değinen Eren, zorlukları şu şekilde anlattı: “Ataerkil zihniyeti derinden hissettiğimiz bir coğrafyada, çalışma sahamızda da bunu en derinden hissediyoruz. Habere gittiğimiz zaman polis engelinin yanında diğer gazetecilerin engelli ile karşı karşıya kalıyoruz. Kadın ajansı çalışanı olarak kadınların maruz kaldığı tecavüzü, şiddeti, tacizi duyurmaya çalışırken bir yandan da, kadın muhabirler kendileri bu uygulamalara maruz kalıyor.”
‘Halka gerçek haber ulaştırmak’
Uygulanan sansür politikalarını 2’nci Abdülhamit dönemine benzeten Eren, “Bu süreç ikinci Abdülhamit dönemine benziyor, o dönemde de baskı ve sansür çok fazlaydı ve yasaklı kelimeler listesi vardı. Bugünde kelimeler özünden değiştirilerek, yumuşattırılarak sunulduğunu görüyoruz. O dönemde iktidara yakın gazetelere yardımda bulunuyordu bugün de aynısı geçerli. Ana akım medya yaptığı çarpıtmalarla halkı manipüle etmek istiyor ama karşısında muhalif medya var ve halka gerçekleri ulaştırmak için elinden geleni yapıyor” diye belirtti.
Eren, “Çalışma koşullarının bu denli zor olmasına rağmen bize güç veren gerçekleri halka ulaştırma isteği ve direncidir” diyerek sözlerine son verdi.
‘Ayakta kalmaya çalışıyoruz’
Gazetecilerin neredeyse soru soramadığı bir iklim yaratılmaya çalışıldığını söyleyen Evrensel Gazetesi ve Ekmek Gül Haber Portalı çalışanı Burcu Yıldırım, “Hala ayakta kalmaya ve halkın haber alma anlayışının hakkından yola çıkarak haber yapan gazeteciler var” dedi. Ankara’da güvenlik güçlerinin baskıları yüzünden haber takip etmenin zor olduğunun altını çizen Yıldırım, son dönemlerde yükselen kadın eylemlerinde polislerin müdahale tarzını hatırlatarak “Kadınların güvenlik güçlerini tarafından engellenmesinden biz de nasibimizi alıyoruz. Karşımızda kadınların sesini duyurmamıza engel olan bir kolluk gücü var” açıklamasında bulundu. Yıldırım, gazetecilerin halkı bilgilendirdiği için cezalandırıldıklarını ifade ederek, “Gazetecilerin niçin cezaevinde olduğunun bir gerekçesi yok, iddianamelerin bir alt yapısı oluşturulmamış, neden içerde olduklarının bir cevabı yok. Gazeteciler bu ülkede soru sordukları için ‘terörist’ ilan ediliyorlar” dedi.
‘Umudumuz var’
Baskı politikalarına rağmen çalıştığını ve işini en iyi şekilde yapmak istediğinin altını çizen Yıldırım, “Biz gazeteciler işimizi iyi yapmak istiyoruz, rahat koşullarda çalışmak istiyoruz. Yarınlarımızı görmek istiyoruz. Biz gazetecilik yapmak zorundayız, ya bu deveyi güdeceğiz ya da bu diyardan göç edeceğiz. Bizim göç etme gibi bir durumumuz olmadığına göre gazeteciler, kadınlar, işçiler olarak daha güzel günlerde yaşama umudumuz var” diye konuştu.
Kaynak:MA