AKP iktidarının 2019 yılında temel önceliklerinden biri kendisinin öncülük ettiği yeni rejimi topluma kabullendirmeydi. Bu açıdan bakıldığında 31 Mart seçimi, iktidar açısından kritik bir eşikti.
AKP ve ittifak ortağı MHP, 31 Mart seçimini kazanmadıkları takdirde yeni rejime olan güvenin sarsılacağını ve yeni rejimin zaafa düşeceğini sık sık seçim süreci boyunca dile getirdiler. Kazanmak için de devletin olanaklarını sonuna kadar seferber ettiler. Buna rağmen kazanamadılar.
İktidar yeni rejimi topluma kabullendirmeyi demokratik temelde bir ikna, demokratik bir ortam ve ölçüler içinde değil de, alabildiğine baskıya ve şiddete dayalı bir uygulama temelinde yaptı, yapıyor. İktidarın yeni rejimi bu tarzda muhalefete ve halka dayatma politikası, halk tarafından kabul görmedi. Bu durum seçimde çok açık biçimde ortaya çıktı.
2019 yılında toplum büyük bir ekonomik yoksulluğa maruz bırakılırken, insanlar bir paket çay, bir kilo sebze ve evine ekmek almak için, soğuk havada saatlerce tanzim satış noktalarında beklemek zorunda kalırken, iktidarın bu durum karşısında özür dilemesi gerekiyorken, iktidar sözcüleri büyük bir aymazlıkla bunun yoksulluktan değil de varlıktan kaynaklı olduğunu söylüyordu. Gerçeklerin bu denli manipüle edilmesi halka yönelik ne kadar tehlikeli bir umursamazlık içinde olduğunun yanı sıra, yalan üstüne manipülasyon üretimi konusunda AKP iktidarının 2019 üretimi “Made in AKP” olarak her halde tarihte yerini alacaktır.
Yine iktidarın Suriye meselesinde kendisinden kaynaklı devasa bir çıkmazı ve başarısızlığı Türkiye’nin kucağına bırakırken ve bu durumun daha ne büyük felaketlere yol açacağı belirsizliğini korurken, bunu topluma bir zafer olarak sunma yaklaşımını yine aynı çerçevede ele almak gerekiyor. AKP ve ortağı MHP, 31 Mart yerel seçiminde kritik eşiği geçemedi ve toplumun kabulünü alamadı. Korktukları başlarına geldi.
AKP-MHP ittifakı ağır bir darbe aldı. Türkiye’nin büyükşehir belediyelerinin çoğunluğunu kaybetti. İktidar, Türkiye genelinde çok büyük kayıp yaşadı.
İktidar estirdiği korkuya ve yaptıkları baskıya güveniyordu. İktidar ve ortağı seçim süreci boyunca savaş diliyle konuştu. Baskı, şantaj ve tehdit günlük icraatları oldu ve buna rağmen kazanamadı.
İktidarın düşmanlaştırıcı politikası karşısında seçim sürecinde Kürt halkının duruşu ve hedefe odaklanma yoğunluğu hayranlık vericiydi. Kürt halkı büyük bir cesaret ve özgüvenle iradesini ortaya koydu. Halkın bu duruşu rejimin ve iktidarın stratejisinde kolay kolay kapatılmayacak bir yarılmaya yol açtı. İktidar aldığı yenilgiden dolayı daha da kıvranıp duruyor. Halkın iradesiyle kazanılmış tüm belediyelere kayyum atasa da seçimde aldığı yenilgi yine de kapanmayacaktır ve travmasını atlatamayacaktır.
HDP, 31 Mart 2019 yerel seçimlerine çok ağır koşullar altında girdi. HDP seçime giderken, iktidarın 5 yıl boyunca çok ağır saldırı ve düşmanlık politikalarına maruz kalan bir parti olarak seçimde tarihi bir sonuç ortaya çıkardı. Eğer bugün Türkiye’de muhalefet diye bir şeyden bahsedebiliyorsak, HDP’de ifadesini bulan demokratik muhalefetin ve Kürt halkının direnişinin ortaya çıkardığı seçim sonucu sayesindedir. Ortaya çıkan sonuç çok tarihi olmasına rağmen, diğer muhalefet güçleri ve partilerin edilgen tutumları nedeniyle AKP hala sürdürebiliyor.
Yargı süreçleri ve tavır
Yargı 12 Eylül sıkıyönetim mahkemelerinin ve MGK’nin temsilcisi gibi hareket ediyorlardı.
AKP iktidarının yargıya yönelik politikası; yargıyı kendi ihtiyaçları ve hedefleri temelinde kullanma politikasıdır. İktidar yargıyı 12 Eylül yargısını ve mahkemelerini aratan bir duruma getirmiştir. AKP iktidarı yargı kurumlarını demokratik muhalefet ve Kürt siyasetine karşı tam bir intikam alma aracına dönüştürmüş bulunuyor. Sudan sebeplerle onbinleri bulan gözaltılar ve binleri bulan tutuklamalar yaptırtmıştır. Artık herkesin malumudur, mahkemelerin verdiği tahliye kararlarına rağmen insanların tahliyesi engelleniyor, tahliye olanlar hakkında ise tekrar tutuklama kararı çıkarılıyor ve bunlar rutin hale getiriliyor.
AKP iktidarı Kürt siyasetçilerini, demokratik muhalefeti ve kendisine itaat etmeyen kim varsa, yıldırmak ve güçten düşürmek için yoğun bir çaba sarf ediyor. Ve bunu elbette yargı eliyle ve mahkemeler aracılığı ile yapıyor.
İktidarın hukuk dışı faşizan baskısına karşı Kürt siyaseti ve siyasetçileri çok onurlu bir direniş ve güçlü bir duruş ortaya koydular. Başta HDP Eşbaşkanları Sayın Selahattin Demirtaş ve Sayın Figen Yüksekdağ çok güçlü bir duruş sergiledi, çok güçlü savunma yaptı. Kürt halkına, Türkiye toplumuna ve mücadele içinde olan herkese savunmalarıyla, duruşlarıyla moral ve güven verdiler. Toplumun en çok ihtiyaç duyduğu şey cesaret ve direnişli bir tavrın ortaya konulmasıydı. Bu dönemde bunu çok güçlü bir biçimde ortaya koydular. Hakeza, tutuklanan diğer milletvekilleri, belediye eşbaşkanları, kurum temsilcileri ve parti yöneticileri faşizme karşı büyük bir direniş ortaya koydu.
Eğer bugün Türkiye’de faşizm zafer kazanmamışsa, cezaevlerindeki mücadelenin çok önemli bir payı var bunda. Barış, özgürlük ve demokrasi dinamikleri bu kıymetli direnişle yeni yıla, 2020’ye adım attı.
Halkımızın ve tüm dostların yeni yılı kutlu olsun…