Libya’daki asıl meselenin zengin petrol yatakları ve Akdeniz’deki doğalgaz rezervlerine hakim olmak üzerinden yaşandığını belirten gazeteci Ercüment Akdeniz, yalnızlaşan Türkiye’nin kendisini bölgesel bir iç savaşın içine sürüklediğini kaydetti
Türkiye ile Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti arasında 27 Kasım’da imzalanan deniz yetki alanlarının sınırlandırmasına dair mutabakat muhtırası sonrası bölgede tansiyon her geçen gün biraz daha yükseliyor. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu yöndeki beklentisini dile getirmesi akabinde Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin Türkiye’den asker talebinde bulunması üzerine hazırlanan Cumhurbaşkanlığı tezkeresi, 30 Aralık’ta Meclis’e getirildi.
Muhalefeti tezkere konusunda ikna etmek için Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu CHP ve İYİ Parti’ye ikna ziyaretlerinde bulundu. Bu görüşmelerin ardından CHP’den “olumsuz bakıyoruz” açıklaması yapılırken, İYİ Parti tezkerenin Meclis’te görüşülmesi sonrası tavrını açıklayacağını duyurdu.
Bu gelişmeler yaşanırken, Türkiye’nin ‘Suriye Milli Ordusu (SMO)’ adı altında toplanan bazı selefi gruplara mensup kişileri Libya’ya götürdüğü iddiaları gündeme oturdu. Bugün Meclis Genel Kurulu’nda görüşmelerine başlanacak tezkere konusunda nasıl bir karara varılacağı merakla beklenirken, Libya’da yaşanan gelişmeleri bölgeyi yakından takip eden bir isim olan gazeteci Ercüment Akdeniz, Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Ferhat Çelik’e değerlendirdi.
Mesele enerjiye kimin sahip olacağı
Gazeteci Akdeniz, Libya’da yaşanan gelişmelerin oradaki zengin petrol yataklarında hangi gücün, nasıl bir hakimiyete sahip olacağı üzerinde yaşandığını belirtti. AKP iktidara geldikten sonra arkasında yer alan Türk burjuvazisinin Afrika’ya dair ekonomik, stratejik vs. beklentileri olduğunu belirten Akdeniz, “Onun için Türkiye orada kendisine yer açmak istiyor. İkincisi Akdeniz’de doğalgaz gibi yeni rezervler ortaya çıktı. Bu yeni bulunan rezerv alanlarına herkes elini uzattı” dedi.
Türkiye’nin bölgede yalnız kaldığını ve kaybettiğini ifade eden Akdeniz, “Diplomatik alanda emperyalist yayılma istekleri yerine gelmeyince bu sefer silahları ve askerleri öne sürdü. Libya’da yaşananlar yeni doğalgaz yataklarını kim çıkaracağı, kimin şirketlerinin bunu çıkaracağı, bu şirketleri hangi güçlerin filoları koruyacağına ilişkindir. Akdeniz’de bunun kavgası veriliyor” sözlerini kullandı.
‘Kendisini iç savaşın içinde bulur’
Türk burjuvazisinin Akdeniz’deki pastadan pay almak istediğini belirten Akdeniz, diplomatik alanda bir başarı kazanamayan Türkiye’nin bu sefer agresif bir tutum aldığını ifade etti. Bu doğrultuda da Ulusal Mutabakat Meclisi’yle denizalanı anlaşması yapıldığına değinen Akdeniz, bu anlaşmayla Afrika’dan Türkiye’ye kadar uzanan bir güvenlik koridoru oluşturulmaya çalışıldığını kaydetti.
Libya’daki karışıklığın Türkiye’nin ulusal güvenliğine “tehdit” oluşturacağı gerekçesiyle iktidarın oraya asker göndermeye çalıştığının altını çizen Akdeniz, “Libya’da bir meşruiyet sorunu var. BM’nin Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni tanıması bir şey ifade etmiyor. Türkiye’nin de sadece buna yaslanarak asker göndermesi kendisini orada bir iç savaşın içerisinde bulması demektir” dedi.
‘Libya’da Kürt bir grup olsaydı…’
Asker gönderilmesi durumunda Türkiye’nin bundan çok kötü bir şekilde etkileneceğini dile getiren Akdeniz, partilerden destek almak isteyen iktidara değinerek, şu ifadeleri kullandı: “Doğrusunu söylemek gerekirse orada bir Kürt grup olsaydı, çok daha rahat destek alabilirlerdi. Ama buradaki denklemde Kürtler değil, Araplar ve bedeviler ve diğer halklar var. Sonuç itibariyle bugün batı sömürgeciliğine olan yerli Arap halklarının tepkisini bu sefer de Türkiye’nin emperyalist hedeflerine karşı bir isyan, bir direniş olarak karşımızda görebiliriz.”
Berlin konferansı
Akdeniz, birçok ülke liderinin katılımı ile Ocak ayı sonunda Almanya’da yapılacak ve “Berlin Süreci” olarak adlandırılan toplantı üzerinde de durdu. Sahadaki bütün güçlerin bu konferansa eli güçlü bir şekilde gitmek istediği ve buna oynadıklarını söyleyen Akdeniz, “Hafter’in ilerleyişinin sebebi budur. Aynı şekilde Ulusal Mutabakat Hükümeti de ‘Gelin beraber olalım. Tüm sahayı beraber dizayn edelim’ diyerek, yardım çağrısında bulunması elini güçlendirerek Berlin konferansına gitmesinden kaynaklanıyor. Diplomaside kaybetmiş Türkiye de, en azından tezkeresini çıkartmış, oraya askerini göndermiş silahlı bir güç olarak konferansa eli güçlü gitmek istiyor. Rusya, ABD, BM ülkeleri ve diğer birçok gücün katılacağı konferanstan sonra nelerin olacağını hep birlikte göreceğiz” diye konuştu.
‘Mülteci krizi ortaya çıkabilir’
Akdeniz, Türkiye’nin Libya’ya asker göndermesi ile yeni bir mülteci krizinin ortaya çıkacağı uyarısında bulunarak “Akdeniz’de barışı savunmak, enternasyonal bir dayanışmayı sağlamak lazım. Tüm demokratik güçler el ele verip, bu bölgeyi savaş bölgesi, yangın bölgesi, bir sömürgecilik bölgesi değil, demokratik, halkların yeniden el ele verdiği bir bölge olarak ve halkların barışı için mücadele unsuru olarak ele alması gerekiyor. Eğer bu başarılırsa Libya’nın da, Türkiye’nin de, Akdeniz’in de, milyonlarca mültecinin de geleceği için çok önemli bir adım olur.”