Garzan Mezarlığı’nda çıkarılıp Kilyos Kimsesizler Mezarlığına defnedilen Ferhat Can’ın ağabeyi Hanifi Can defin sırasında zorluk yaşadıklarını belirterek, ‘Kürtlerin yas ve gömme hakkını bile elinden alıyorlar’ dedi
Bitlis’in Yukarı Ölek (Oleka Jor) köyü kırsalında bulunan Garzan Mezarlığı 19 Aralık 2017 tarihinde iş makineleriyle yıkılıp, farklı tarihlerde buraya defnedilen 267 kişinin kemikleri mezarlarından çıkarılarak, İstanbul Adli Tıp Kurumu’na (ATK) gönderilmişti. Bunlardan iki yıl sonra DNA eşleşmesi sonucunda kimlikleri belirlenen 10 kişi arasında bulunan Ferhat Can (Ferhat Garzan) kemikleri, ailesi tarafından Kilyos Kimsesizler Mezarlığı’ndan alınarak, 14 Aralık’ta Bitlis’in Ahlat ilçesine bağlı Dilburnu (Dizirok) köyünde defnedildi. Can’ın kardeşi Hanifi Can yaşadıkları süreci Mezopotamya Ajansı’na (MA) Naci Kaya anlattı.
DNA’dan sonra Garzan’da defnedildi
Kardeşi Ferhat Can’ın Kürtler üzerindeki baskılardan dolayı 2005 yılında PKK’ye katıldığını ifade eden Can, kardeşinin 2012’de Bitlis’te çıkan bir çatışmada yaşamını yitirdiğini söyledi. Kardeşinin yaşamını yitirdiğini 2 yıl sonra öğrendiklerini aktaran Can, “2014 yılında Bitlis Savcılığı kardeşimin yaşamını yitirdiğinin ve Malatya Kimsesizler Mezarlığı’nda olduğuna dair bizlere bir evrak verildi. Daha sonra kardeşimin cenazesini almak için DNA testi yaptırdık. DNA testi sonrası cenazeyi alıp Garzan Mezarlığı’na defnettik” dedi.
Cenazeler dozerlerle çıkarıldı
Garzan Mezarlığı’na kardeşinin cenazesini resmi işlemlerin ardından defnettiklerini söyleyen Can, defin işlemlerinde devletinde kendilerine o dönemde bir sıkıntı yaratmadığını aktardı. 2017 yılında cenazelerin dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen bir şekilde Garzan Mezarlığı’ndan çıkarıldığını anımsatan Can, “Cenazeler dozerlerle çıkarıldı. Cenazelerin mezarlıktan çıkarılması ve çıkarılma şekli Anayasa’ya göre suçtu. Yalnızca Türkiye Anayasasına göre değil uluslararası sözleşmelere göre de suç işlendi. Bu işin sadece hukuki kısmı değil, dini açıdan da yeterince hassasiyet gösterilmedi. Özellikle Kürtlerin dine olan bağlılıkları düşünüldüğünde bu durum ciddi bir kırılmaya neden oldu” diye belirtti.
Uzun uğraşlar sonucunda defnedildi
Cenazelerin çıkarıldıktan sonra İstanbul’da ATK’ye DNA eşleşmesi için getirildiğini ve aileler olarak cenazelerin kendilerine teslim edilmesi için başvuru yaptıklarını söyleyen Can, “Uzun uğraşlarımız sonrasında ancak geçenlerde bazı ailelere cenazeler teslim edildi. Biz zaten daha önce DNA eşleşmesi yaparak, Malatya’dan cenazemizi almıştık. Neden bir daha DNA testine tabi tutmak için cenazelerimiz oradan çıkarıldı. Bu suçtur. Biz bunları onlara da söyledik” ifadelerini kullandı.
Cenazelerini Kilyos Kimsesizler Mezarlığı’nda aldıklarını hatırlatan Can, “Söylemekten bile utanıyorum. Bir çöplük içinde cenazelerimizi üst üste istifleyerek defnetmişlerdi. Üst üstte istiflenmiş bir şekilde gömülen yer mezarlık değildir. Bu toplu mezardır. Cenazenin bütünlüğü bozulmuştu. Bunu, hem insani hem de dini bakımından ağır olduğu için dile getirmek istemiyoruz. Bu dini açıdan ahlaki değildir” diye ifade etti.
Defnetmemize zorluk çıkardılar
Cenazelerinin almak için maddi ve manevi birçok sıkıntıyla karşılaştıklarını ifade eden Can, “Cenazemizi götürürken de çok ciddi sorunlarla karşılaştık. Sadece bir insandan bir parça kalmış. Onu bile defnetmemize zorluk çıkardılar. Mezarlıktan amcaoğlumun yanına gömmek istedik. ‘Olmaz 100 metre ilerisinde gömün aksi takdirde izin vermeyiz’ dediler. Bunlar kendi akrabalarının yanına gömülmeyecekse nerede gömülecek” diye konuştu.
Gömme ve yas hakkı yok
“Cenazenin ideolojisi olmaz. Gömme ve yas hakkını bizlere vermeniz gerekir” diyerek maruz kaldıkları uygulamalara tepki gösteren Can, “Gömme hakkı da yıllardır biz Kürtlerin elinden alınıyor. Şeyh Said, Seyit Rıza, Koçgiri vs. gibi Kürtlerin defnedilme hakkını aldıkları gibi bizlere de uygulanmaya çalışıldı. Niye bizi bir mezardan bile muaf tutuyorlar. Bu bizim insani hakkımızdır. İnancına göre her insanın bir mezarı olması gerekiyor. Mezar hakkı tanınmayan bir Türkiye’de nasıl yaşayalım. Bütün taleplerimiz insani ve hukuk çerçevesindedir. İdeolojik anlamda bir şey düşünmüyoruz. Eğer burada da böyle ciddi sorunlar yaşatıyorsanız. O zaman televizyon ekranlarında Kürt kardeşlerim demeyeceksiniz” ifadelerini kullandı.
‘Bundan neden korkulur ki’
Kardeşinin cenazesini götürürken onlarca noktada Genel Bilgi Toplama (GBT) uygulamasına tabi tutulduklarını söyleyen Can, şöyle devam etti: “Cenaze yanımızda olmadığı halde bize bu uygulandı. Yaşanan sorunlardan dolayı yasımızı bile yaşayamadık. Biz Türkiye Cumhuriyet’in bir yurttaşı değil miyiz? Neden bizlere bunu yaşatıyorlar. Bizlere yaşatılan sıkıntılardan dolayı çok zorlandık. ‘Ya bu saatte gömeceksiniz, oraya değil buraya gömeceksiniz’ söylemleriyle bizlere çok zorluklar çıkartıldı. İki kişiden fazla kimsenin katılmasına istemiyorlardı. Bir mezardır, bir taşın üzerine ölen kişinin bilgilerinin yazıldığı bir şeydir. Bundan neden korkulur ki.”
Dayanışma çağrısı
Ailelere cenazelerinin teslim edilmesi için başvuru yapma çağrısında bulunana Can, “Bir halkın varoluş kendi mezarlıklarıdır. Varlığımızı oluşturan mezarlıklarımızdır. Cenazelerin nasıl gömüldüklerini, nerede gömüldüklerini gördük. Aileler, cenazelerin üst üste istiflenen cenazelerine sahip çıkmalı. Başvuru tamamen yasaldır. Zaten devletin yetkili organları bizlere cenazelerin alması için başvuru yapın dedi. Dünya kamuoyu da duyarlılık göstermelidir. Bizde var olan bayramlarda kaybettiğimiz yakınlarımızın mezar taşının başına gidip, dua edip, yas hakkımızı kullanmak istiyoruz. Hiçbir siyasi parti fark etmeksizin biz ailelere cenazelerin teslim edilmesi ve cenazelerimizin dini vecibelerin yerine getirilerek, defnedilmesi için dayanışma bekliyoruz” çağrısında bulundu.