Emekçiler belirlenen 2 bin 324TL’lik asgari ücretile açlık ve sefalet koşullarında yaşamaya mahkûm edildi
Yadigar Aygün/ İstanbul
İşçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından, 2020’de geçerli olacak asgari ücreti 2 bin 324 lira 70 kuruş olarak belirlenen asgari ücrete işçilerden ve sendikalardan tepkiler büyüyor. Zorlu yaşam koşulları altında bu ücretle geçinmek zorunda olan işçiler, bütçelerini, buzdolabını ve faturalarını bizimle paylaşarak geçinemediklerini dile getirdi.
‘Günü kurtarma derdindeyim’
Evine gittiğimiz, 4 kardeşiyle birlikte Ataşehir’de yaşayan ve ismini vermek istemeyen kadın tekstil işçisi C.K. (28), asgari ücretle yaşamını idame ettirmediğini dile getiriyor ve ekliyor “pazara gitmek artık hayal oldu”. Tekstil işçisi, “4 kişiyiz evde 2 kardeşim sınava hazırlanıyor. Ablam işsiz şu an tek geliri olan benim. Dün en ucuza günü nasıl kurtarırım diye buzdolabımı açtığımda yoğurt vardı. Bir paket hazır mantı ile 4 kişi yemek yiyebildik. Ucu ucuna bile yetiştiremiyorum. Bu ücretle ay sonunu getirmem mümkün değil” diyor.
‘Bir faturamızı bile karşılamıyor’
İşçilerin sistem tarafından yoksulluğa itilmiş durumda olduğunu söyleyen işçi devamında şunları söylüyor: “Asgari ücret, ölüme terk etmek. Artık toplumda toplu intiharlar oluyor. Bazen o kadar çaresiz psikolojiye bürünüyorsun ki insanların neden intihar ettiğini anlayabiliyorum. Asgari ücrete 10 TL zam geldi. Fakat her şeye bunun kaç katı zam geldi. Asgari ücrete gelen zam bizim doğal gaz faturamızı bile karşılamıyor. 2500 bile yapsalar gene insanlar geçinemiyor ki.” Birçok temel gıda maddesini alamadığının altını çizen işçi, evde yaşadıklarını ise şöyle özetliyor: “Peynir alırken en ucuz peyniri alıyorum.
Dikkatli yemeye çalışıyoruz. Peynir, zeytin alma lüksüm pek yok. Meyve hiç alamıyorum. En son 3 ay önce meyve aldığımı hatırlıyorum. Domatesi, salatalığı bile kısıtlı alabiliyorken meyve almayı düşünecek durumda değilim. Tenceremiz boş kaynıyor. Bazen tek yemek olarak çorba, bazen makarna, yapabiliyoruz. Bizi ittikleri bu yoksulluktan utanmalılar.”
‘Mont başkasının’
Tekstil işçisi, ekonomik krizin giderek derinleştiğine dikkat çekerek, yaşadığı zorlukları şu sözlerle anlatıyor: “Çalışıyorum ama aldığım ücret yetmiyor. Aylardır tek bir parça kıyafet almadım. Kardeşlerimle birbirimizin eskilerini giyiyoruz. Bu sene kış gelmesin diye dua ettim. Giyecek montum kazağım yoktu. Arkadaşlarımın tanıdıkları mont, kazak verdi. Üzerimdeki mont başkasının.”
‘Temel gıdaları alamıyorum’
Telefonla görüşebildiğimiz, evli ve 3 çocuğu ile İstanbul-Sarıgazi’de yaşayan belediye işçisi Aliekber Erarslan ise, 2 bin 500 TL ile hayatını idame ettirmeye çalıştığını belirtiyor ve başlıyor anlatmaya: “Temel gıdaların hepsini alamıyorum. Şantiyede çalışan iş arkadaşlarımın çoğu icralık şu anda. İşçiler için artık 1 TL bile önemli. TÜİK enflasyon rakamları gerçeği yansıtmıyor. Çoğu ürünü alamadan eve dönüyoruz. İnsanlar artık birbirine bile gülmüyor. AKP’li olan da gülmüyor. Çalışma stresinden ölen arkadaşımız var.”
‘Ekmeği kartla alıyorlar’
AKP’nin ekonomiyi yönetemediğinin altını çizen Erarslan, asgari ücrete yapılan 300 TL’lik zamma tepkisini ise şu sözlerle anlatıyor: “300 TL zam yapıldı. Enflasyon karşısında maaş cebimize girmeden eriyor zaten. Açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşıyoruz. Savaşa bütçe ayırıyorlar emekçiye gelince bütçe yok. Ekonomik kriz artık kamuda bile baş gösterdi. AKP bizi yoksulluğa, açlığa mahkûm ediyor. AKP’nin artık tıkandığı, ekonomiyi yönetemediği ortada. 300 TL para, para değil. 300 TL’ye ne alabilirsiniz. Eskiden birbirimize yemek ısmarlardık. Çay olmuş 3 TL şimdi bir çay bile ısmarlayamaz hale geldik. Bir çay içsem 2. çayı içemiyorum. Ülke ekonomisi gibi ev ekonomimiz tepetaklak gidiyor. Abimin büfesi var mahallemizdeki insanlar bir tane ekmeği kredi kartından çektiriyor. Ay sonu borcunu ödeyemediği için başka sokaktan geçiyor. Aniden bir cenaze, hastane masrafı çıksa bir daha bütçemi toparlayamam. Sömürü sisteminde yaşıyoruz.”
‘Bize tankın fiyatını söylüyor’
KESK’e bağlı Sağlık ve SES Eşbaşkanı Gönül Erdem, AKP’nin, emekçiye değil savaşa bütçe ayırdığına dikkat çekti. Erdem, “Asgari ücret mevcut siyasal iktidarın bugüne kadar olan politikalarına, emekçiye, kadına olan yaklaşımına baktığımızda bu çıkan sonuca şaşırmadık aslında. AKP, uzun bir süredir ısrarla savaşa bir bütçe ayıran, ısrarla yolsuzlukların üzerini örten, ranta ve talana yol açarak bunun hukukunu oluşturan her türlü yasal zeminini oluşturdu. Çok açık bir şekilde emekçiye bütçe dediğimizde bize savaşı adres olarak gösteriyor. Bize kurşunun, tankın, bombanın ve mermini fiyatını söylüyor” dedi.
‘Emek sömürüsü’
Erdem, asgari ücretin emek sömürüsünün büyük örneği olduğunu belirterek, “Asgari ücret bir ülkenin refah düzeyini gösteren, gelir dağılımının adaletli dağılımını gösteren çok net ortaya koyan bir değerdir. Asgari ücrete baktığımızda bu ülkedeki gelir dağılımının nereye gittiği çok net ortaya çıkıyor” diye konuştu.
Jestle işimiz yok
Cumhurbaşkanın asgari ücrete jestimizi yapacağız sözlerine tepki gösteren Erdem, “Böyle jestlerle işimiz yok. Bugün çıkıp milli gelir ile Kanal İstanbul’u yaparız diyen AKP, söz konusu işçi olduğunda günlük 10 TL’lik zamma bütçe bu kadar el veriyor diyor. Utanmadan, sıkılmadan ifade edebiliyorlar. Sağlıkçılar olarak işçilerin sağlıklı olmasını belirleyen kriterlerden biri de insanın çalışmasının karşılığında insan onuruna yakışır uygun koşullarda çalışabilmesidir. Beslenme, barınma koşullarını sağlayacak bir ortam sağlanmalıdır” diye konuştu.
Kriz derinleşiyor
Dev Yapı Genel İş Başkanı Özgür Karabulut ise, Asgari Ücret Komisyonu’nun işçinin yanında tavır almadığını sermayenin yanında tavır aldığını vurguladı. Karabulut, “Bu komisyona baktığımız da işçi temsilcilerinin orada olmadığını çok açık görüyoruz. Ekonomik siyasal ve toplumsal kriz derinleşerek sürmekte. Buna karşı sıkışan siyasi iktidar içte ve dışta toplumu kutuplaştırarak süreci yürütmeye çalışıyor. Şu bir gerçek ki işçiler, emekçiler bir mücadele geliştirmeden büyütmeden toplumsallaştırmadan asgari ücret görüşmelerinden bir sonuç çıkmaz” diye belirtti. Asgari Ücret Komisyonu’nda antidemokratik bir şekilde patronların lehine sonuç çıktığını belirten Karabulut, “Asgari ücrete verilen zam işçileri yoksulluğa mahkûm eden bir zam oranıdır. Buna karşı toplumsal mücadeleyi yükseltemezsek emek hareketi olarak başarılı olamayız. Özü itibarıyla sermayeye teşvik yaratan iktidar, emekçilere sefaleti dayatmıştır” dedi.