2019 yılında hak ihlalleri zirve yaptı. Yargı verdiği kararlarla tartışmaların odağında yer aldı. Bir yıl böyle geçti: Yargı saraya taşındı JİTEM’ciler ‘AK’landı Gazeteciler tutuklandı Sokakta yasak vardı
Dünya yeni bir yıla girerken, geçmiş yılın neleri getirdiği, neleri götürdüğü de her açıdan irdeleniyor, ele alınıyor, değerlendirmeler yapılıyor. Geride bıraktığımız yıl Türkiye halkları açısından AKP-MHP blokuna karşı mücadele etmenin gerekliliğini daha yakıcı bir biçimde ortaya koyarken, bunun temel nedenlerinin başında insan hakları alanında yaşanan ihlaller, hukuk ve yargı sisteminin sorunları geliyor.
Türkiye’de 2019 yılında yaşam hakkı ve işkence yasağı başta olmak üzere birçok alanda hak ihlalleri yaşandı. Sivil toplum örgütlerine yapılan başvurular ve bu konuda yapılan araştırmalar durumun ne kadar ağır olduğunu gözler önüne sermeye yetiyor. TİHV’e 2019’un ilk 11 ayında işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldığı iddiasıyla toplam 840 kişi başvurdu. Başvuranların 422’si aynı yıl içinde işkence ve kötü muamele gördüklerini belirtti. İHD verilerine göre de aynı dönemde gözaltında ve gözaltı dışındaki yerlerde işkence ve diğer kötü muameleye uğradığını belirten kişi sayısı 830.
Binlerce gözaltı ve tutuklama
Yaptıkları konuşmalar, katıldıkları toplantı ve basın açıklamaları baz alınarak yüzlerce Kürt siyasetçisi gözaltına alındı, tutuklandı. Haklarında açılan kovuşturmalarda onlarca yıla tekabül eden hapis cezaları verildi. Bu durum ‘Yargı, Kürtlere dönük sopa olarak kullanılıyor’ eleştirilerine neden oldu. İktidarın Yargı Stratejisi Reformu kapsamında yasalaştırdığı 1. Yargı Paketi ise, beklentilerin çok gerisinde kaldı. Buna karşı hukukçular yargı sisteminin paketlerle düzelemeyeceğini ısrarla haykırdı. 2013 yılında başlatılan “çözüm süreci”nin etkisiyle birlikte yargıda birçok olumlu karar ve uygulamaya imza atılsa da, sürecin sonlandırılmasıyla birlikte 15 Temmuz 2016 sonrasında yargı, tamamıyla hükümetin güdümüne girdiği eleştirilerine hedef oldu. Hak ihlallerini görmezden gelen yargı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını uygulamamaya, yine zaman zaman Anayasa Mahkemesi ile çelişen kararlar verdi.
Yargı sınıfta kaldı
Türkiye’de uzun yıllardır tartışılan konuların başında gelen “yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı”, 2019 yılında da gündemden düşmedi. Tartışmaların ana eksenini adli yıl açılışının Saray’da yapılması oluşturdu. İfade ve düşünce özgürlüğüne ilişkin yaşanan hak ihlalleri, muhalif kesimlere ve Kürtlere yönelik açılan soruşturma ve kovuşturmalar, kadın cinayetlerine dair verilen kararlar ile yargı birçok tartışmalı uygulamaya imza attı.
Kolluk aklanıyor
Bölgede farklı tarihlerde kolluk görevlilerinin kullandığı zırhlı araçlar ve açtığı ateş sonucu yaşamını yitirenlere ilişkin etkili soruşturmalar yürütülmezken, açılan davalar ise kolluk görevlilerini aklayan kararlarla sonuçlanıyor. Diyarbakır’da 2006’da Enes Ata ve Mahsun Mızrak ile 2015’te öldürülen Ömer Koç dosyaları cezasızlıkla sonuçlandı. 2013’te Medeni Yıldırım ve Şahin Öner, 2015’te Helin Şen, 2017’de Kemal Kurkut, 2019’da Recep Hantaş ve 6 yaşındaki Efe Tektekin’in ölümüne ilişkin açılan soruşturma ve davalar ise halen sürüyor.
AKP kendi reformunu görmedi
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, HDP’nin önceki dönem Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş hakkında yeni çıkan yargı paketi kapsamında, 4 yıl 8 ay ceza aldığı davada tahliye kararı verdi. Demirtaş, Ankara’da yargılandığı ana davadan da daha önce tahliye edilmiş ancak bu davada hükümlü olduğu için cezaevinden çıkamamıştı. Bu yargı süreci devam ederken Demirtaş, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan ayrı bir soruşturma kapsamında 20 Eylül’de Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliği’nce yine tutuklandı. AİHM, Gezi Parkı davasının tek tutuklu sanığı olan iş insanı Osman Kavala’nın başvurusu hakkında ihlal kararı verdi. Mahkeme, Kavala’nın derhal serbest bırakılmasını istedi. Ancak Kavala bırakılmadı.
Cezaevlerinde tecrit
İşkencenin yaygın ve sistematik hak ihlalleri ile cezaevleri bu yıl da hep gündemde kaldı. Sürgünler, sağlık hakkı, işkence ve kötü muamele, disiplin soruşturmaları, tecrit etme, haberleşme, iletişim hakları gibi konularda tutukluların hakları ihlal edildi. Cezaevleri ile ilgili en önemli konu, çeşitli vesilelerle vücut bulan tutuklulara yönelik ağırlaştırılmış tecrit uygulamalarıdır. Cezaevlerinde tecrit temel bir insan hakları ihlali. Bunun en çarpıcı örneği ise İmralı’da tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ve aynı cezaevinde bulunan tutuklulara uygulanan ağırlaştırılmış tecrit.
50 tutuklu yaşamını yitirdi
Cezaevlerinde en önemli sorunların başında ise hasta tutukluların durumu geliyor. Cezaevlerinde bulunan hasta tutukluların sayısına her geçen gün yenileri ekleniyor. İHD verilerine göre cezaevlerinde 457’si ağır olmak üzere bin 333 hasta tutuklu bulunuyor. Birçoğu ATK ve hastane raporlarına rağmen serbest bırakılmıyor. Resmi olmayan ancak çeşitli sivil toplum örgütlerinin verilerine göre 2019’da adli ve siyasi olmak üzere toplamda 50 hasta tutuklu yaşamını yitirdi.
Haberler bu yıl da suç sayıldı!
Yüzlerce gazetecinin tutuklu olduğu Türkiye’de haber takibi ve yazdıkları haberler nedeniyle gazeteciler gözaltına alınmaya ve tutuklanmaya bu yıl da devam etti. İzmir’de tutuklanan gazeteciler Ruken Demir ve Melike Aydın’ın tüm gazetecilik faaliyetleri suç sayıldı. Gazeteciler Sadiye Eser, Sadık Topaloğlu ve Hacı Topaloğlu da tutuklanan gazetecilerden. Gazetecilerin mesleklerini yapmak için çıktıkları yurt dışı gezileri tutuklama gerekçesi yapıldı. KHK ile kapatılan DİHA muhabiri Ziya Ataman’a 14 yıl 3 ay ceza verildi.
Gazeteciler Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın haklarında verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının Yargıtay tarafından bozulmasının ardından yapılan yeniden yargılamada Ahmet Altan’a 10 yıl 6 ay ceza verildi, tutukluluk süresi göz önünde bulundurularak tahliyesine karar verildi. Nazlı Ilıcak da 8 yıl 9 ay ceza verilerek bırakıldı. Ancak Ahmet Altan yapılan itiraz sonucu yeniden tutuklandı. Bir başka davada da Fetullah Gülen cemaatine yardım ettikleri iddiasıyla yargılanan Sözcü gazetesi yazarlarından Emin Çölaşan, Necati Doğru ve Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz’ın da olduğu 7 gazeteciye ceza verildi.
Ankara cezasız bırakıyor
1990’lara ışık tutacak, faili meçhul cinayetleri aydınlatacak davalar 2019 yılında cezasızlıkla sonuçlandı. Kulp Davası, Vartinis Davası, Musa Çitil Derik Davası, Kızılağaç Davası, Görümlü Davası, Cizre Davası 2018’de cezasızlıkla, Ankara JİTEM, Kızıltepe JİTEM davaları da 2019’un son aylarında sanıkların beraatıyla sonuçlandı.
JİTEM davaları
Ankara’da 1993-96 yılları arasında Savaş Buldan, Medet Serhat ve Faik Candan cinayetlerinin de aralarında bulunduğu 18 cinayet nedeniyle Mehmet Ağar ve “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım başta olmak üzere 17 kişi hakkında açılan JİTEM davası, 14 Aralık’ta Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde karara bağlandı. Mahkeme heyeti, Mahmut Yıldırım’ın dosyasının ayrılmasına, diğer sanıkların tamamı hakkında ise beraat kararı verdi. Mardin Kızıltepe’de 1992-1996 arasında 22 kişinin zorla kaybedilmesi ve öldürülmesine ilişkin 4’ü asker, 5’i köy korucusu 9 sanık hakkında açılan ve “güvenlik gerekçesiyle” Mardin’den Ankara’ya nakledilen davanın 9 Eylül’de görülen son duruşmasında “zamanaşımı” gerekçesiyle tüm sanıklar hakkında beraat kararı verildi.
Toplanma ve gösteri engelleri
Toplanma ve gösteri hakkına yönelik müdahaleler, haksız gözaltı ve tutuklamalar, askeri operasyonlar nedeniyle meydana gelen ihlaller, düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, konut dokunulmazlığı, kadına ve çocuklara yönelik şiddet, ekonomik ve sosyal haklardaki kayıplar mevcut durumda artış göstererek devam etti. Toplanma, gösteri ve yürüyüş hakkı, valilikler ve kaymakamlıklar tarafından yasaklandı. Bölgenin pek çok kentinde açık hava toplantıları, demokratik gösteri, yürüyüş ve etkinlikler, “güvenlik” gerekçe gösterilerek süresiz veya her ay yenilenerek yasaklandı. Kolluk kuvvetleri tarafından düzenlenen operasyonlar sırasında gerçekleşen ev baskınlarında, yurttaşlar kötü muameleye maruz kaldı, darp edildi, keyfi biçimde kişisel eşyalarına zarar verildi.
Semiha Alankuş hazırladı