Geride bıraktığımız 2019 yılı, UNESCO’nun yıllık anmalar listesinde Gomidas ve Tumanyan’ın 150. doğum yıldönümü olarak işaretlenmişti.
Kütahya doğumlu müzik dehası ve rahip Gomidas ile Ermenistan’ın tarihi Lori bölgesinde, Tseğ köyünde doğan ozan Hovhannes Tumanyan yıl boyu düzenlenen etkinliklerle dünyanın dört bir köşesinde anıldılar.
Ermeniler için, trajik yaşam öyküsü ve müzikal mirası ile adeta bir ikon haline gelen Gomidas’a saygı anlamındaki etkinliklere Türkiyeli Ermenilerin katkısı oldukça büyük. Yıl boyu, özellikle de sonbahardan itibaren düzenlenen anmaları takip etmekte dahi güçlük yaşandı.
Hovhannes Tumanyan’ın şiirlerle, destanlarla, halk masalları ile yarattığı devasa edebiyat, ne yazık ki artık önemlice bir bölümünün anadilini konuşamadığı Ermeni toplumunda gereken yankıyı bulamadı. Günümüzde Ermeniler, değeri konusunda tereddüt yaşamadıkları Tumanyan’ı anlamakta ve anlatmakta yetersiz kaldılar. Yine UNESCO verilerine göre batı Ermenicesi, yeryüzünde yok olma tehdidi altındaki diller arasında sayılıyor.
Bugün, 2019 yılının bu son yazısında, Gomidas ve Tumanyan ile aynı yıl, yani 1869’da doğan, ama bu iki dev ismin arasında anmayı ihmal ettiğimiz bir başka isimden, Yervant Odyan’dan söz etmek istiyorum.
Türkiyeli okurun Aras Yayıncılık tarafından basılan ‘Yoldaş Pançuni’ adlı eseri ile tanıdığı Odyan, Hagop Baronyan’ın ardından Ermenicenin en önemli mizah yazarlarından. Ermeni kültürünün sanatta ve edebiyatta büyük bir atılım gerçekleştirdiği 19. yüzyılın son çeyreğinde, yazar tanımı, aynı zamanda gazeteci, yayıncı ve editör tanımlarını da içeren bir uğraştı.
Geçtiğimiz haftalarda, İstanbul’da adeta bir kültür aktivisti olarak çalışan Sevan Ataoğlu’nun girişimleriyle bir Odyan anması gerçekleşti. Getronagan Lisesi’nden Yetişenler Derneği’nin ev sahipliği yaptığı anmada edebiyatçı Sevan Değirmenciyan ve çevirmen Kevork Taşkıran, araştırmacı yazar Nesim Ovadya İzrael’in moderatörlüğünde bir panel düzenlediler. Burada Değirmenciyan, Odyan döneminin roman anlayışını tanımlarken, müelliflerin gazeteci, editör ve yayıncı olmalarına yol açan etkenleri de şöyle sıralamaktaydı: “Dönemin pek çok romanı, kitap haline gelmeden, gazete sayfalarında tefrika edilmişlerdir. Bu da romanın henüz tamamlanmadan, her gün bir ertesi gün basılacak olan bölümünü yazmak gibi oldukça tuhaf sayılabilecek bir roman üretimine yol açmaktaydı. Yazarlar, o günkü bölümü mürettiplere dönüp, ‘dün nerede kalmıştık’ sorusuna yanıt aldıktan sonra yazmaya başlarlardı. Bu durumda romandaki karakterlerin anlatıya girdikleri addan başka bir adla hikâyenin sonuna vardıkları olmuştur.”
Dönemin pek çok aydını gibi, Abdülhamid istibdadından yurt dışına kaçarak kurtulan Odyan, Meşrutiyet’in ilanı ile geri gelir, ama bu sefer daha büyük bir bela onu beklemektedir. 1915 felaketinden kıl payı hayatta kalmayı başaran Odyan’ın bundan sonraki yaşamı sürgünlerle geçmiş. Bir dönem kimliğini değiştiren, Müslüman gibi yaşayan yazar, Mütareke yıllarında yeniden İstanbul’a gelse de, bir süre sonra kendini Karaköy limanından Karadeniz ve Akdeniz’in kıyı kentlerine akın akın Ermeni ve Rum taşıyan gemilerden birine atarak Kahire’ye kaçmıştır.
2019 yılını bitirirken Odyan’ı anmamak eksiklik olacaktı. Aynı yıl, tıpkı Gomidas, Tumanyan veya Odyan gibi, önemli bir iş insanının, Kayserili Kalust Gülbenkyan’ın da doğumunun 150. yıl dönümüydü. Bakü petrollerinin işletilmesindeki yatırımlarıyla büyük servet edinen Gülbenkyan’ın mal varlığı dönemin TC hükümetinin ‘İstemezük’çü tavrı nedeniyle Portekiz’in başkenti Lizbon’a taşındı. İyi ki de öyle oldu. Türkiye hükümetlerinin inkârcı söylemleri, değeri ne denli büyük olursa olsun, bir Ermeni soyadına, ‘Gülbenkyan’a tahammül edemeyecekti. Hagop Martayan’ı Atatürk kendisine Dilaçar soyadını verdikten sonra A. Dilaçar, daha sonra da Adil Açar diye inkâr eden bir zihniyet Kalust Gülbenkyan’ı da kolayca Gülbenk ağaya çevirebilirdi.
Her şerde bir hayır vardır sözü çoğu kez doğru çıkıyor.
Yarın yeni bir yıla uyanacağız, olmayacak duaya amin denmez ama biz yine de safça iyi bir yıl dileyerek noktalayalım.