Başlıkta sorduğumuz soruya cevap elbette hepsi çok önemli olacak. Bunlara eklenebilecek yüzlerce örnek vermek de mümkün. Yukarıda sıraladığım 3 saldırıyı bir biriyle yarıştırmak gibi bir niyetim yok. Ancak popülerliğin nasıl ortaya çıktığına biraz bakmak gerekiyor, çünkü insanlar popüler bir olgunun etrafında çok çabuk toplanabiliyor. Bırakın insanları koca koca örgütler, birlikler, platformlar, odalar vb. yapılar itiraz dilekçesi peşine düşmelerinin nedeni bu popülerlik ve popülerliği yaratan gelişmeler olmalı. Bu olguda popülerliği ortaya çıkaran başlıca etken ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın direkt olarak Kanal İstanbul’a yönelik aldığı ve mutlak kararlılık içeren tutumu ve insanların artık iktidarın yıkıcı-yağmacı anlayışına dönük olarak sabırlarının taşma noktasına gelmesi olmalı.
Cumhurbaşkanının yaptığı bu çıkışın en önemli nedeni ise gündemi belirlemeye dönüktü. Buradan Kanal İstanbul’u yapmak istemediği sonucu çıkarılmamalı, ancak hızlıca kanalı gündeme getirip İDK toplantısı yapmaları Türkiye’nin hem içte hem de dışta yürüttüğü politikaları örtme işlevinin kanala yüklendiğine işaret ediyor. Asgari ücretin açlık sınırında belirlenmesi karşısında ciddi bir tepkinin ortaya çıkmasını bu örtü gürültüsüz patırtısız sağlamışa benziyor. Bir diğer olgu ise Libya’ya asker göndermenin son hazırlıkları yapılırken Libya tartışmaları gündemin epey gerilerine sürüklenmiş durumda. Libya’ya yönelik asker gönderme adımları hızlanırken Erdoğan’ın Tunus’u ziyaret etmesi de kanal gündeminin arasında kaynadı.
Herhalde kim iktidarda olursa olsun gündemi belirlemek ister ve başkasının belirlediği gündemin peşine düşmekten kaçınır. Sistemi değiştirmek gibi büyük hedefleri olanların da aynı bakış açısına sahip olmaları gerekirken sistemin belirlediği gündeme hapsolmak! işte sanırım burası biraz problemli. Mesela Gezi Direnişi’nde ve Kaz Dağları maden buluşmalarında gündemi iktidar değil direnişçiler belirledi. Bu belirleme hallerine Türkiye coğrafyasının tamamı için çok fazla ihtiyaç var. Bu durumlarda sistem tökezliyor ama boş durmuyor ve durup direnişlerin en zayıf anını bekleyerek müdahale etmeye hazırlanıyor. Maalesef o beklerken direnişçiler de aynı noktada beklemeye devam ederek saldırıya adeta davetiye çıkarılıyor. Oysa sistemin saldırılarını kesmek ve mevzi elde etmek için örgütlü direnişlere ihtiyaç var.
Kanal İstanbul’un yaratacağı ekolojik yıkımı artık soruna ilgi gösteren hemen herkes biliyor. Ekolojik yıkım yanında ciddi bir inşaat rantının ortaya çıkarılmaya çalışıldığı hatta Arap milyonerlerine dönük olarak Arap Tv’lerin de, kanal boyunda yaşamanın güzelliğine dönük reklamlar 250 bin liralık vatandaşlık fiyatı ile birlikte döndürülmesi, kanalın yapılmak istendiğini gösteriyor. Diğer yanda, 12 bin yıllık toplumsal yaşamın ve 300 bin yıl öncesine giden insanlık tarihinin izleri halkın anasına küfür eden sermaye sahibinin şirketi tarafından yok ediliyor. Bölge açısından inanılmaz bir ekolojik yıkımın ve bölge halklarına yönelik önemli bir silah yani suyun silah olarak kullanılma süreci bu ekolojik yıkımla birlikte ortaya çıkmaya hazırlanıyor.
Artvin Cerattepe’de maden karşıtı direniş Türkiye’nin gündemini belirleyebilmişti. Öncelikle Artvin halkının ve gençliğinin direnişi hafızalarımıza kazındı. Ancak maden açıldı ve altın ayrıştırmasının Cerattepe’de yapılmayacak sözü CHP gibi partilerin süreci kerhen de olsa desteklemesini sağladı. Bu maden de halkın anasına küfür eden adamın madeni. Şimdi bu madenden çıkaracakları hafriyat Murgul’a taşınıyor ve orada bakır ayrıştırılması yapıldıktan sonra kalan ve cevher pirit adı verilen malzeme olarak, Kastamonu’daki bakır madeni tesislerinde birikenlerle birlikte trenle non-stop Mazıdağı’na taşınarak burada siyanür havuzlarında altın başta olmak üzere değerli madenler için ayrıştırmaya tabi tutuluyor.
Yeni Yaşam gazetesi okuyucuları bilirler. Özgür basın geleneği uzun yıllardır arka sayfasını asla vazgeçmeden ekoloji sayfası olarak ayırmakta. Bu sayfanın manşetleri herhangi bir gazetenin haberleriyle genellikle çakışmaz.
Mazıdağı gerçeği, geçtiğimiz günlerde dosya haber olarak ekoloji sayfasında gündeme taşındı. Olayın en ilginç yönü ne biliyor musunuz, gidin Mardin’e ya da Mazıdağı’na herkes kahvelerde Kanal İstanbul’u konuşur ama yanı başında bölgeyi yaşanmaz hale getirecek olan siyanür havuzlarından bihaberdir. Kanal İstanbul yıllardır gündemde. Yıllardır gündemde olana kulak tıkayıp kanal boyunda yerleşik olan halkla ilişki kurulup bir örgütlü yapının ortaya çıkarılmamış olması durumumuzu özetliyor. Popülerse bakarız, değilse..!