Asrın Keleş/Ankara
Her geçen yıl daha da kötüleşen ekonomik gelişmelerden payını alan ve gündemden düşmeyen, adını bir çok kez sansasyonel bir şekilde ıspanak zehirlenmesinden tutun tarihinde ilk kez şeker ithalatına kadar bahsettiren ve ülke ekonomisinde hatırı sayılır derecesi olan tarımı birçok kez kaleme aldık. Yakın bir zamanda Tarım ve Orman Bakanlığı’nın bütçe görüşmesinin onaylanmasından sonra, Türkiye tarımı, tarım ekonomisi ve hayvancılığı nasıl bir noktada daha da aydınlatır bir biçimde gözler önüne serelim istedik. Meclis’te yeni onaylanan ve geçtiğimiz haftalarda yoğun tartışmalar altında geçen bütçe görüşmeleri çiftçilerimiz için hayra alamet mi, doğru diye bildiğimiz yanlışları değerlendirmek, halkı ve çiftçilerimizi aydınlatmak için HDP Milletvekili ve Tarım Komisyon Sözcüsü Rıdvan Turan’ı dinledik.
İktidar partisinin tarım ekonomisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunun çiftçiye karşılığı ne?
Tarlada üretim yapan, merada canlı hayvan yetiştiren tarımın her sektöründe uğraş içerisinde olan çiftçilerimiz çaresizler, ciddi bir yalnızlaşma duygusu içerisindeler. Daha önce üretimi sübvansiyon eden devletin artık yanlarında olmadıklarının farkındalar, büyük bir yüzdelik dilimi kapsayan çiftçilerimiz borç batağında hayatlarını idame ettirmeye çalışıyorlar. Girdi maliyetleri halledilebilir boyutta değil. Arazileri ipotek altında. Aslında çiftçiyi en fazla şaşırtan bu kadar problem varken Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli ve diğer bürokratların işlerin yolunda olduğuna dair bir problem yok fetvaları çiftçilerimizi daha çok yaralıyor. Üreticiler artık kendi haline bırakılmış giderek sönümlenmekte olan bir üretim olduğunu düşünüyor. Dolayısı ile bu çaresizlik iki noktaya işaret eder. Birincisi sorunların çözülmesi iradi çaba ile örgütlenmeye ve birlikte hareket etmeye, ikincisi ise iktidarın bitişine işaret eder. Şu anda kentlerde çiftçi çubuğu bırakmış kentlerde çalışan milyonlar var. İktidar politikalarına karşın, mücadele eden meydan okumak lazım diyen kitle var.
İktidarın bu kadar eksikliğine karşın partinizin çalışmaları neler? Eksiklikleri nasıl tamamlamaya hazırlanıyorsunuz?
HDP sorunların çözümü partisi. Türkiye’nin en ağır yapısal sorunlarının tam merkezine kendisini inşa etmiş durumda. Özellikle iki temel soruna değinmek istiyorum tarıma ilişkin. Birincisi süregelen neoliberal politikaların tarımı getirdiği nokta, ikincisi Kürt meselesinin çözümsüzlüğünden kaynaklı ortaya çıkan problem. Çünkü Kürt illerinde yayla yasakları, mera yasakları hayvancılığa çok ciddi bir darbe vurmuştur. Operasyonlarla beraber tarımsal faaliyetlerin sınırlandırılması, köylerin boşaltılması son derece korkunç sonuçlar doğurdu.
Tarım kredileri politikası ve diğer sorunlar hakkında HDP olarak değerlendirmeniz nasıl?
Türkiye’de uluslararası tarım tekelleri çiftçiyi karşısına almış, devlet kenarda seyirci olmuş. Örgütsüz, yan yana gelme iradesi zayıflamış, girdilerin yüksek fiyatlı olması başta olması ve daha bir çok konuda tek başına bırakılmış tarla bekçisi haline getirilmiş durumda. Çiftçinin en temel sorunu girdi maliyetlerinin yüksek oluşu değil. Çiftçilerimizin en temel sorunu örgütsüz oluşudur. Özellikle ve ivedilikle kooperatifleşme çerçevesi altında örgütlenme olması gerekir.
Belediye başkan aday adaylarımıza, perspektifimiz olan tarım manifestosuna imza atmadan aday olamayacaklarını söylüyoruz. Yerel yönetimin özellikle tarımsal üretim yapan halkımızın desteklenmesi önceliğimiz ama siz de biliyorsunuz kayyumlarla bunlar da zayıfladı ve yavaşladı. Konu başlıklarında tarım ayaklarını ayırdık, her ilde ihtiyaç doğrultusunda süt soğutma tesislerinden, tohum depolarına kadar her ilin ilçenin kendi özüne göre projelendirme yapılması gerekir. Halkın içinde tarladan tabağa kadar temas ederek yüreklere dokunarak sorunları belleyerek bu noktaya getirdik. Somut taleplerimiz de var. 160 milyar TL borcu olan çiftçimiz var. Biz diyoruz çiftçinin borçları silinsin kardeşim. Meclis’te söyledim bu cümleyi, ‘Nasıl sileceksin?’ diyorlar. Demirören Medya’ya 700 milyon dolar var da çiftçimize mi yok. Simit Saraylarına milyon dolarlar var, elektrik borcunu ödeyemeyen çiftçiye mi yok? Ali Ağaoğlu’nun bataktan kurtarılmasına var ama merada canlı hayvan yetiştiricisine yok öyle mi? Bunlar tercihtir çiftçimiz de bunu bilmeli, bilmeyene söylemeli anlatmalıyız.
Tarım eğitimi alanında eğitim projeleriniz var mı?
Biz bir kanun teklifi sunduk. İlk ve ortaöğretim okullarında tarım derslerinin tekrar konulması için. Çünkü korkunç durumla karşı karşıyayız. Çocuklar domatesi Migros’ta yetişiyor sanıyor. Biberi markette yetişiyor sanıyor. Film olsun diye söylenen şeyler değil gerçekten çok korkunç bir şey aslında. Toprağa ne kadar yabancılaştığımızı çok açık gösteriyor. Dünyadaki bütün devletler toprağa olan yabancılaşmayı kaldırmak için çaba sarf eden devletlerdir. Onun için çiftçiyi desteklerler, kooperatifi kurar desteklerler. Dünyanın en büyük kooperatif devleti Amerika Birleşmiş Devletleri’dir. Kapitalizmin kalesi. Hollanda’da bütün tarımsal üretimi yüzde 80’den fazlası kooperatifler eliyle yapılıyor.
Özellikle tarımsal girdide mutlak ithalatçıyız. Tarımsal üretimde de ithalatçıyız. Kafa kafayaydık, şimdi ithalatçı hale dönüşmüş durumdayız. Kendi köylümüzü de görüyoruz, İsviçre köylüsünü de. Çarık yok memlekette çarığa muhtaç durumda yalın ayak, başı kabak bir pozisyondayız. Koşullarımız son derece kötü olduğu için kentlere insanlar göçüyorlar buradan karşılaştıralım. Girdilerden karşılaştıralım en pahalı girdilerini kullanıyoruz. Kimse bunu sorgulamıyor. Mısır, Özbekistan, Kazakistan ve İran gibi ülkelerden düşük kalitede patates ve kuru soğan ithal etmek zorunda kaldık. Yüksek seyreden kırmızı et fiyatları, para etmeyen çiğ süt, tarlada kalan domates, depoda bekleyen patates…
Öte yandan tarladan markete yüzde 300 fark atan diğer meyve ve sebzeler…