Ne yazık ki hafızası zayıf bir toplumuz. Düzen de zaten zayıf olan bu hafızayı sayısız metot ve aygıtla törpüleyerek iyice köreltir.
Toplum olarak geçmişini unutmak, bazen geriye dönüp bakmamak denizde pusulasını yitirmiş nereye gideceğini bilmeyen bir gemiye benzer.
Geleceği yaşanır kılmanın bir yolu da geçmişten dersler çıkarmayla ilintilidir. Bu da güçlü bir hafızayla mümkündür.
Geçmişi toplumun hafızasına emanet etmek unutulmaya havale etmek gibidir. Onun için bazen külü eşelemek gerekir.
***
10 Ekim 2015’te Ankara’da bir araya gelenlere yönelik IŞİD’in düzenlediği saldırının üzerinden bin gün geçti.
Hani 10 Ekim 2015’te “Acil barış, acil demokrasi” şiyarıyla düzenlenen Emek, Barış, Demokrasi mitingi öncesinde yapılacak yürüyüş için binlerce emekçi sabah saatlerinde yürüyüş henüz başlamadan Ankara Tren Garı önünde toplanan kitlenin en kalabalık olduğu noktada birkaç saniye içinde iki patlama yaşanmış,
Hani saldırıda 103 kişi hayatını kaybetmiş, yüzlerce kişi yaralanmıştı. Üstüne üstlük saldırı sonrası yaralılara yardım etmek isteyenlere polis biber gazıyla ve coplarla saldırmıştı.
Aradan bunca zaman geçti, mevsimler değişti ama o kanlı iklim değişmedi.
“10 Ekim Davası Avukatlar Komisyonu”nda yer alan avukatlar katliamın üzerinden geçen bin günü, “Katliam anından başlayarak büyük hukuksuzluklarla ilerleyen, adaletin olmadığı bir süreç. Bin günü aşan yargılama sürecinde bunlar yokmuş, yaşanmamış gibi davranıldı. Ailelerin adalet çığlıklarına kulak tıkandı” sözleriyle özetliyorlar.
***
Ve bir kitap: Unutmamak ve unutturmamak için özveriyle hazırlanmış bir kitap.
10 Ekim 2015’te Ankara Katliamı’nda hayatını kaybedenler için hazırlanan ‘Barış Portreleri’ kitap olarak katliamın ikinci yıldönümünde yayımlandı. Kitabı yeni okuyabildim. P24 Hafıza Kitaplığı’nın kaybettiklerimize ortak hafızamızda yer açmak için hayata geçirdiği ‘Barış Portreleri’ Çalışma Ekibi olarak: E. Barış Altıntaş, Murat Şevki Çoban, Yasemin Çongar, Veysel Ok, Sibel Oral ve Metin Yener’in yanı sıra birçok yazar da katkıda bulunmuş. 62 yazarın gönüllü bir çalışmayla kaleme aldığı 85 portrenin yer aldığı bir kitap, 10 Ekim 2015’te kaybettiğimiz hayatlara bir bakış altbaşlığını taşıyor.
Kitabın sunuş metninde şu ifadelere yer veriliyor: “Kaybettiğimiz her insanı tek tek tanımak istiyoruz. Çünkü çabalarıyla, özlemleriyle, keder ve sevinçleriyle ayrı bir hikâyesi var her birinin ve biz o hikâyeye ortak hafızamızda yer açmak istiyoruz. Çünkü barış için haykırırken bu hayattan koparılanlara bir borcumuz var. Çünkü onların hatırasına sahip çıkmak, hayata sahip çıkmanın da bir yolu bizim için, katiller değil barış kazansın diye uğraşmanın da bir parçası. Çünkü unutarak değil, ancak hatırladıkça yeni katliamları önleyebiliriz, ancak hep birlikte hatırlayarak iyileşebiliriz.
Eksik portreler de var. Kimi aile acısını sessizce yaşamayı tercih etti; saygı duyduk. Kimilerinin yakın çevresine ulaşmayı denedik ama başaramadık. Ankara Katliamı’nda kaybettiğimiz ama ailesiyle buluşamadığımız, portresini yazamadığımız bütün kardeşlerimizi kitabın sonunda tek tek anıyoruz. Şayet aileleri, dostları fikir değiştirirse bu eksik portreleri tamamlamak ve bu kitabın yeni bir baskısında sizlere sunmak boynumuzun borcu olsun.”
Evet. Bu tür katliamlar sadece yıldönümlerinde hatırlanacak ve anılacak türden değil. Unutmamak ve unutturmamanın bir yolu da yazmaktır.
‘Barış Portreleri’ bu konuda iyi bir örnek. Tarihe düşürülen bir not gibi.