Asgari Ücret Tespit komisyonu yarın asgari ücreti belirlemek üzere toplancak. Emekçiler buradan çıkacak rakamı beklerken DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası ‘İşçiden fedakarlık beklemek, işçinin aklıyla alay etmek olur’ dedi
Ekonomideki krizle birlikte yükselen vergiler ve ardı ardına gelen zamanlarla geçinmekte zorlanan 7 milyona yakın çalışanın gözü Asgari Ücret Tespit Komisyonu’ndan çıkacak rakamda. 2020 yılına dair asgari ücreti belirlemek üzere son toplantısını 17 Aralık’ta gerçekleştirilen Komisyon’da, hükümeti Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın temsil ederken, işçi ve emekçileri Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş), işverenleri ise Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) temsil ediyor.
Şimdiye kadar üç kez toplanan Komisyon’da 2020 yılı asgari ücretine dair net bir rakam konuşulmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuda yaptığı “jestimizi yaparız” açıklaması bazı işçi sendikalardan tepki görürken, Türk-İş yoksulluk sınırı olan 2 bin 578 TL’nin altında bir rakamın gündeme gelmesi durumunda masadan kalkacaklarını açıkladı.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ise, asgari ücretin 3 bin 200 TL olması gerektiği yönünde görüş bildirdi.
Çalışanlar merakla yarın Komisyon tarafından açıklanacak rakamı beklerken, Mezopotamya Ajansı’ndan Ergin Çağlar’a değerlendirmelerde bulunanan DİSK’e bağlı Türkiye Genel Hizmetler İşçileri Sendikaları (Genel-İş) Mersin Şube Başkanı Kemal Göksoy, asgari ücret zammının enflasyondaki artışlar ve temel tüketim maddelerine zamlarla aynı oranda olması gerektiğini ifade etti.
Göksoy, bunun da sendikalarının belirlemiş olduğu 3 bin 200 TL’lik azami rakamın dikkate alınması ile sağlanabileceğini belirtti.
‘İşçiyi tehdit edemezsiniz’
Şu anki asgari ücretin yoksulluk ile açlık sınırının çok çok altında olduğunun altını çizen Göksoy, geçen yıla oranla bu yılki zamların neredeyse yüzde ellilere vardığına işaret etti. Göksoy, “Bu zamları pazarda satılan patatesten, soğandan ya da ekmekten biliyoruz. Geçen yıl yapılan alışverişi bugün insanlar yapamıyor. Bundan dolayı asgari ücret bu şekilde hesaplanması lazım. Sürekli iktidar işçiden fedakarlık bekliyor oysa asgari ücret zaten fedakarlık demektir. İşçiden daha fazla fedakarlık beklemek işçinin aklıyla emeğiyle alay etmektir. Bakanlığın yapmış olduğu ‘Mevcut istihdam alanlarının da korunması gerekiyor’ demesi tamamen talihsiz bir açıklamadır. Bu aslında işçiyi tehdit etmektir. İşçi ekmekle tehdit edilmez” dedi.
Göksoy, iktidarın işçiye emekçiye kaynak ayrılması gerekirken savaşa bütçe ayırdığını da dile getirdi.
İşçiler geçinemiyor
Asgari ücret alan Erdal Yılmaz isimli belediye işçisi de, zorlu yaşam koşullarını şu sözlerle dile getirdi: “Bugün 800 TL ev kirası. Elektriği, suyu derken kafadan bin 300 ile bin 400 TL gidiyor. Bunun içinde yeme, içme, çoluk çocuk, okul falan hiçbir şey yok. Benim çocuğum olmamasına rağmen ben yetiştiremiyorum. Bakıyorum bazı dört çocuklu arkadaşlarıma yahu insan sihirbaz olsa yetiştiremez. Biz bugün sadece yamayı kapatmaya çalışıyoruz. Bu şartlarda bırakın insan ayakta durmayı insanlar korkuyor artık. İnsanların kimselere el açmaması için bugün 4 bin TL alması gerekir ki ayakta durabilsin. 4 bin TL’nin altında para giren bir ev kesinlikle açtır. Ben enflasyondan anlamam cebime bakarım. Bu para ile nasıl geçinilir, varsa sırrı bize de söylesinler.”
Zamlar bizi zorluyor
Bir fabrikada asgari ücretle çalışan Bülent Derik (40) adlı işçi ise, asgari ücretin üstünde maaş almasına rağmen geçinemediğini ifade etti.
Yapılan zamlara yetişmekte zorlanmasına rağmen hükümetin çarpıtılmış enflasyon oranları ile ekonomideki durumu gizlemeye çalıştığını söyleyen Derik, “Ben şu halde çocuklarımın eğitimini, sağlığını yine pazar alışverişlerini çıkaramıyorum. Geçen sene pazara 50 TL ile girip çıkıyordum ama bu yıl çocuklarıma doğru dürüst meyve, sebze alamıyorum” dedi.