Yusuf Gürsucu
Tohumların genleriyle oynanıp patentlenen tohumlarla çiftçiler tekellerin birer kölesi haline getirildi. Üretim sürecinin kontrolü ise tamamen şirketlere devredildi
Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) ve Ekonomik İşbirliği Tohumcular Birliği (ECOSA) Başkanı Savaş Akcan 2019 yılında tohumculuk ve tarım sektörüne ilişkin yıl sonu değerlendirme toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan Akcan, “Bizim bitki ıslahında temel ihtiyacımız, o bizim yerel tohumlarımızdır. Yerli tohumun üretimiyle ve kullanılmasıyla ilgili sorunumuz yok. Biz şunun peşindeyiz; sertifikalı olmayan tohumun ticaretine karşıyız” dedi. Akcan’ın karşı olduğu uygulama Türkiye’de yıllar önce uygulamaya konmuşken böyle bir ifadeyi niçin kullandığı anlaşılamazken, çiftçilerin ancak hobi olarak ekebileceği patentsiz tohumların ‘bitki ıslahı’ adı altında peşine düştüklerini ifade etti.
‘GDO’lu tohum yok’
iddiası! Akcan, Türkiye’de yasak olduğundan GDO’lu ürünün olmadığını, üretilemeyeceğini ve ithal edilemeyeceğini söyledi. Akcan, “Buna rağmen oluyor mudur? Bize bir ihbar gelmedi. Bu ülkede uyuşturucu madde satışı da yasak, birileri yapıyor, o riski göze alıyor. Tohumculukta GDO’lu tohum sattığı için ceza alan kimse yok” dedi. Oysa GDO’lu ürünlerin Türkiye’ye girdiği ve gemilerle gelen GDO’lu mısır vb. ürünlerin tohumluk olarak getirildiği bilinmekte. Ayrıca hibrit tohumu savunan ve bunu açlığa çare olarak sunan Akcan, ‘Hibrit kısırlaştırır’ diye bir tane resmi evrağın önüne gelmediğini belirtmesi şaşırtıcıydı. Patentsiz tohuma niçin karşı olduğunu belirtmeyen Akcan, hibrit tohumların kısır olduğunu kabul etmemesi dikkat çekerken bir yandan tohumlar patentleniyor diğer yandan bu tohumlar gen merkezlerinin hizmetine sunuluyor. Büyük tohum tekelleri geri bıraktırılmış olan ülkelerin yerel tohumları ile ülkelerin kamu kuruluşlarına ait gen merkezlerindeki tohumlara istedikleri gibi ulaşabildiği bilinirken, AKP iktidarı bu süreci yasal hale getirdi.
10 bin yıllık tohuma gen!
Örneğin, on bin yıl önce Mezopotamya’da geliştirilen buğday bütün dünyaya yayılmasına karşın Anadolu halkı artık bu buğdayı değil genomik seleksiyonla elde edilmiş ve farklı bir tohum haline gelmiş olan patentli buğday tohumunu kullanabiliyor. Açlığa çare olarak sunulan patentli tohumlardan elde edilen üründen tohumluk ayrılması ise imkansız hale geldi. Patentli buğday tohumdan üretilen üründen tohumluk ayrılmasında ilk yıl yüzde 50 rekolte düşümü yaşanırken diğer yıllarda ise ürün almak imkansız hale geliyor ve çiftçi her yıl tohum şirketlerinin kapısına gitmek zorunda kalıyor. Oysa genleriyle oynanmamış ve patentlenerek hibrit haline getirilmemiş üründen tohumluk ayrılması düne kadar uygulanan bir yoldu.
Progen şirketi
Akcan Türkiye’de GDO’lu tohumun ithalatı ve üretiminin yasak olduğunu ve bu bağlamda bilgilerinin olmadığını belirtirken birçok şirketin ‘genomik seleksiyon’ ve ‘bitki ıslahı’ adı altında tohumların geniyle oynandığı biliniyor. Progen adlı şirketin web sitesinde yer alan ve kendisini anlatan bölümde, ‘genomik seleksiyon’ ve ‘bitki ıslahı’ yaptıklarını belirten Yön. Kur. Bşk. olan Ali Özbuğday’ın, “Daha önce ‘köylü-çiftçi’ olarak algılanan üretici profilinin yerini sanayi odaklı üretimle ilgilenen ‘profesyonel üretici’nin alması tohum firmaları için bitki ıslah çalışmalarını ve sürdürülebilir tarımı öncelikli hale getirmiştir” sözlerinden yok edilmek istenenin köylü-çiftçi kesimi olduğu anlaşılabiliyor. ‘Genomik seleksiyon’ ile bitki ıslahı yapılması bir GDO tekniği olarak görülüyor. Özbuğday sözlerinin devamında konvensiyonel yani geleneksel yolla bitkilerin yaşadığı çevreye uyum sağlamalarının uzun sürüyor olmasından dert yanarken, bunu hızlandırmak ve bu hızlandırma işlemi sırasında bitkiye uygulanan yeni genlerin neler olduğu şirketlerce gizli tutuluyor.
Genomik seleksiyon
Genomik seleksiyon ile elde edilen bitkilerin doğaya salınımı ve tüketimi ile ilgili düzenlemelerle elde edilen bitkilerin GDO olarak sayılıp sayılmayacağı, dünyadaki pek çok kuruluşun gündeminde yer alan bir sorudur. Uygulanan teknikten çok, ortaya çıkan ürünün sahip olduğu risklere yani meydana getirilen yeni özelliğin potansiyel riskine ve bu özelliğin insan sağlığına ve doğaya zarar verip vermeyeceğine odaklanılmış. Geleneksel tarım üretimlerini birer sanayi üretimi haline getirmenin kapitalizmin başlıca hedefi olduğu bilinmektedir. Uygulamalar tarım üretiminin tekeller eliyle yapılmasını sağlamak için önemli bir hedef içerir. Diğer önemli hedef ise tarım üretimi yapan çiftçileri tohum tekellerinin kölesi haline getirmek ve toprağı da aynı biçimde ürettikleri tohum ve ilaçlarla bağımlı kılıp onu da köleleştirmektir.