8 kişinin kaybedildiği Dargeçit JİTEM Davası bugün görülecek. Kaybedilenlerden biri olan Seyhan Doğan’ın ağabeyi, Kadri Doğan ‘Failleri tanıyoruz. Mutlaka kayıplarımızın faillerini yargılayacağız’ dedi
Mardin’in Dargeçit ilçesinde 29 Ekim- 8 Kasım 1995 tarihleri arasında gözaltına alınan 3’ü çocuk 8 kişinin kaybedildiği cinayetin yıllardır süren davanın karar duruşması bugün görülecek. Uzman Çavuş Bilal Batır’ın ifadelerinden sonra PKK’ye katıldığını ileri sürülen Dargeçit kayıplarından Süleyman Seyhan’ın (57) cenazesi 3 Mart 1996’da bir köy kuyusunda bulundu. Seyhan’ın cenazesinin bulunmasından sonra asker ya da korucu olduğu tahmin edilen gizli tanıkların ifadeleri doğrultusunda, yıllar sonra Davut Altınkaynak (13), Seyhan Doğan (14), Nedim Akyön (16), Mehmet Emin Aslan (19), Abdurrahman Olcay (20), Abdurrahman Coşkun (21), Hikmet Kaya (24) ve Bilal Batırır cenazeleri bulunabildi.
Kaybedilmelerle ilgili, dönemin Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren, Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire, Dargeçit Merkez Jandarma Karakol Komutanı Mahmut Yılmaz, Karakol Komutanı Yardımcısı Haydar Topçam ve Uzman Çavuş Kerim Şahin ile Faruk Çatak, Mahmut Ayaz, Naif Çelik, Ramazan Savcı, Kemal Kaya, Mehmet Acar, Faik Acar, Hüseyin Altunışık, Mehmet Emin Çelik, Sadık Çelik, Fethullah Çelik, Osman Demir, Bahattin Ergel hakkında, “taammüden öldürme” suçundan soruşturma başlatılmış, 30 Ekim 2014 tarihinde de ilk olarak Midyat’ta yargılama başladı.
Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Naci Kaya’nın haberine göre; “Güvenlik” gerekçesiyle Adıyaman’a nakledilen dava daha sonra Ankara 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Ankara’daki mahkemenin davayı kabul etmemesi üzerine Yargıtay dava duruşmalarının tekrardan Adıyaman’da görülmesine karar kıldı.
Bugün Dargeçit JİTEM Davası’nın 17’nci duruşması Adıyaman 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Dava öncesi Mardin’in Dargeçit İlçesinde gözaltına kaybedilen Seyhan Doğan’ın (13) ağabeyi Kadri Doğan ve Davut Altınkaynak’ın (12) kardeşi Davut Altınkaynak Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu.
Kardeşinin gözaltına kaybedilmeden önce 1993 yılında devlet tarafından köylerinin yakıldığını hatırlatan Kadri Doğan, köylerinin yakıldığı dönemde babasının ve amcasına işkence yapıldığını aktardı. Daha sonrasında 29 Ekim 1995’te gece yarısı evlerine askerler tarafından baskın düzenlendiğini belirten Doğan, “Düzenlenen baskın esnasında Seyhan Doğan, 9 yaşındaki kardeşim Hazni ile birlikte gözaltına alındı” dedi.
‘Annem her gün çocuklarını sormaya gitti’
Kardeşlerinin gözaltına alındıktan sonra annesi Asiye Doğan’ın her gün tabura kardeşlerini sormak için gittiğini ifade eden Doğan, “Annem ilk gün tabura gidip ‘Çocuklarım nerde?’ diye sordu. Aldığı cevap ‘Merak etme, gelirler’ oldu. İkinci gün yine tabura gitti. Bu sefer de, ‘Bir daha gelme, senin çocukları bıraktık’ oldu. Daha sonrasında kardeşim Hazni’yi serbest bıraktılar. Ama Seyhan ve yanındakileri serbest bırakmadılar” diye belirtti.
‘Oğlum nerede?’ dediği için gözaltına alındı
Serbest bırakılan kardeşi Hazni’nin gözaltında yaşadıklarını kendilerine aktardığını dile getiren Doğan, “Filistin askısıyla işkence yapılmış gözaltındakilere. Hazni birebir işkenceyi yaşamış ve diğer gözaltına olanlara tanıklık etmiştir. Hazni’yi serbest bıraktılar ama Seyhan’dan bir daha haber alamadık. Annem ise yine her gün gidip ‘oğlum nerede’ diye sordu. Annemde bir gün o zaman yanlış hatırlamıyorsam Med TV’ye telefonla bağlandı. ‘Benim oğlum nerede, devlet götürdü oğlumu devletten istiyorum’ dediği için gözaltına alındı. 11 gün boyunca annemden de haber alamadık” diye konuştu.
İşkenceye maruz kaldılar
Annesi Asiye Doğan’ın 11 günlük gözaltı sürecinde ağır işkenceye maruz kaldığını vurgulayan Doğan, şöyle devam etti: “Annemin gördüğü işkenceden sağlığı bozuldu. Seyhan’ın kemiklerine ulaşabilmek için çok mücadele etti. Hatta annem ‘ben ölürsem ve Seyhan’ın kemiklerini bulduğunuzda yanıma gömün’ derdi. Ve öyle de oldu. Seyhan’ın kemiklerini bulduğumuzda annem ve babamın naaşını İstanbul’dan alıp, Mardin’de bulunan Seyhan’ın yanına defnettik.”
‘Tutuklama talebi reddediliyor’
Görülecek davaya ilişkin de konuşan Doğan, “Sanıklar hakkında tutuklama taleplerimiz şuana kadar hep reddedildi. Edirne’de tutuklu olan Hazni duruşmalara SEGBİS’le bağlanıp olayın canlı tanığı olarak anlatıyor” diye ifade etti.
‘Adalet arıyoruz’
Geçen hafta Ankara 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve beraatla sonuçlanan “Ankara JİTEM Davası” için skandal diyen Doğan, aynı akıbetin bu davada da yaşanmasının kaygısını taşıyor. Doğan, “O dönem Dargeçit Karakolu yüzbaşı ve komutanı olarak görev yapanlar bu çocukların katledilmesinde sorumludurlar. Mehmet Ağar, Tansu Çiler, Doğan Güneş ve Süleyman Demirel’de katledilen bu insanların failidir. Gözaltında kaybedilen bütün insanların sorumlusu bunlardır. Annem Cumartesi Anneleri ile bu insanların yargılanması için çok mücadele etti. Annem vefat ettikten sonra babam geldi. Babam vefat ettikten sonrada şimdi de biz gelip adalet arıyoruz” diye konuştu.
‘Failleri tanıyoruz’
Yaşamı boyunca adalet arayan annesinin mücadelesini sürdürdüklerini ve faillerin hak ettiği cezayı almasını isteyen Doğan, şöyle dedi: “Umudumuz var. Belki bu hükümet döneminde değil ama elbet adalet yerini bulacak. Mutlaka kayıplarımızın faillerini yargılayacağız. Neden çünkü biz failleri tanıyoruz. Failler ya MİT ya da korucu başlarıdır. Topraklarımızda kan döken bunlardır.”
‘Gözaltına ağır işkence yapıldı’
Kaybedilen Davut Altunkaynak’tan 4 yıl sonra dünyaya gelen ve onun ismi verilen kardeşi Davut Altunkaynak da annesi Hayat Altunkaynak’ın kendisine anlattıklarını aktardı. Altunkaynak, “Olay günü bizim eve baskın yapılıyor. Eve gelen askerler, abimi soruyorlar. Annem onlara evde olmadığını söylüyor. Nerede olduğunu sorunca askerler, annemde amcasının evinde olabileceğini söylüyor. Askerler oradan amcamın evine gidiyor. Abim amcamın evinde uyuyormuş. Annem ve abim dahil 9 kişiyi gözaltına alınmış. Gözaltında çok ağır işkence yapılmış” dedi.
‘Anne bir bardak su’
Ağabeyine yapılan işkenceyi annesinin tanıklık ettiğini vurgulayan Altunkaynak, şöyle devam etti: “Abime işkence yapılırken anneme, ‘Anne bana bir bardak su ver’ demiş. Bu isteği annemi çok etkiledi. Daha sonrasında annem serbest bırakılıyor. Babaannem sürekli karakola gidip abimi soruyor. Onlarda her seferinde serbest bırakacağız diyor. Ama abimden gözaltına alındıktan yıllar sonra kemiklerine ulaştığımızda haber alabildik.”
‘Herkes bana abimin ismiyle hitap ediyordu’
Ailenin Nusaybin’e taşındığını ve kendisinin burada dünyaya geldiğini dile getiren Altunkaynak, şunları söyledi: “Orada herkes bana Davut, yani abimin ismiyle hitap ediyordu. Ama abim resmi kayıtlarda ölümü olmadığı için ismin resmi kayıtlara Ramazan diye geçti. İsmimi annem Davut koydu. İlkokula gidene kadar ismimi Davut olarak biliyorum. İsmimin Ramazan olduğunu ilkokulda öğrendim. Okula gittiğimde öğretmen ‘Davut Altunkaynak diye bir isim yok listede’ dedi. Ben de öğretmene ‘benim ismim Davut’ dedim. Öğretmen de, ‘Altınkaynak soyadında sadece Ramazan ismi var’ dedi. Ben de o zaman anladım ismimin Ramazan olduğunu.”
‘O isim bir umuttur’
“Annemin abimin ismini bana vermesi abimin bir gün gelecek olan umududur aslında. Bir annenin oğlunun kaybedilmesine razı gelmemedir” diyen Altunkaynak, şunları ifade etti: “Annem doğduğumdan beri bana Davut olarak seslenir. Bana her seslenişte neler his ettiğini çok iyi biliyorum. Resmi kayıtlara ismim Ramazan olarak geçti. Ramazan ismi geçici olarak bana bir emanet. Bir gün gerçek adalet yerini bulduğunda gönül rahatlığıyla gözaltında kaybedilen abimin ismini kullanabileceğim. İşte o zaman bir gözaltında kaybedilen Davut’un ismini resmi kayıtlara geçireceğim.”
‘Annem oğlunun kemiklerine kavuştu’
Annesinin yıllar sonra oğlunun kemiklerini bulmasına rağmen ağlamadığını kaydeden Altunkaynak, “Çünkü o gün annem için bayramdı. Çünkü yıllar sonra annem oğlunun kemiklerini bile olsa kavuştu” dedi.
‘Adalet yerini bulsun’
Geçen hafta “Ankara JİTEM Davası”da sanıklar hakkında beraat kararının bugün görülecek davada tekrar edilmemesini istediklerini ifade eden Altunkaynak, sözlerini şöyle tamamladı: “Bizim beklentimiz bu davanın da Ankara’da görülen dava gibi sonuçlanmamasıdır. Sebepsiz yere gözaltında kaybedilen 4’ü çocuk olmak üzere 8 kişi var. Çocuk yaşta biri ne suç işleyebilir ki. Temininiz o dur yıllardır sürdürdüğümüz adalet mücadelemizin yerini bulmasıdır.”