Şırnak’ta ilan edilen sokağa çıkma yasağı sırasında evini tek etmeyen 54 yaşındaki Mehmet Sadık Bozderi kolluk kuvvetlerinin roketli atışı sonucu hayatını kaybetmişti. Mahkeme ise Bozderi’nin ölümünü ‘hukuka uygun’ buldu
Şırnak’ın İdil ilçesinde, 16 Şubat-30 Mart 2016 tarihleri arasında uygulanan sokağa çıkma yasağının devam ettiği 23 Şubat günü kolluk kuvvetlerinin açtığı ateşle evinde hayatını kaybeden 54 yaşındaki fırıncı Mehmet Sadık Bozderi’nin öldürülmesine ilişkin İdil Cumhuriyet Savcılığı’nca yürütülen soruşturmada “Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı (KYOK)” verildi. Atakent Mahallesi Alhan Apartmanı’ndaki evini terk etmeyen Bozderi, kolluk kuvvetlerinin açtığı ateş ve yapılan roketli atışı sonucu hayatını kaybetmişti. Mezopotamya Ajansı (MA) haberine göre; 3 yıldır devam eden soruşturmada çıkan bu karar üzerine Bozderi ailesinin avukatları Şırnak Sulh Ceza Hakimliği’ne itirazda bulundu. Ancak KYOK kararının kaldırılması için yapılan itiraz da mahkemece reddedildi.
Delil yok ama ‘örgüt üyesi’ denildi
Sokağa çıkma yasağının devam ettiği 20 ve 21 Şubat 2016 tarihlerinde, hakkında kalp hastası olduğu ve evine ambulans gelmesini beklediği yönünde bilgiler yansıyan Bozderi’nin 23 Şubat günü yaşamını yitirdiği ortaya çıkmıştı. Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 54 yaşındaki Bozderi’nin evinde arama yapıldı.
Arama sonucuna dair ise, savcılıkça “… yapılan arama neticesinde, yerde sırt üstü yatar vaziyette göğüs kısmından vurulmuş 50-55 yaşlarında bir erkek şahsın bulunduğu, her ne kadar eks şahsın üzerinde ve yakınında ateşli silah bulunmamış olsa da telsiz kayıtlarında da görüldüğü üzere bir BTÖ mensubunun imha edilmesinden sonra da K414 sayılı adresten ateş edilmeye devam edildiği, dolayısıyla Mehmet Sadık Bozderi’nin kullanmış olabileceği ateşli silahın da diğer BTÖ mensuplarınca alınmış olabileceği…” değerlendirmelerinde bulunuldu.
‘Evde kalmak istediğini bildirmemesi’ gerekçe sayıldı
Telsiz kayıtlarına da yer verilen soruşturma dosyasında kolluk kuvvetlerinin bölgeyi önce silahla, sonra roket atışı ile ateş altına aldıkları ve bunun sonucunda Bozderi’nin öldüğü bilgileri yer aldı.
Bozderi’nin sokağa çıkma yasağı ilan edilmeden önce İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne İdil’de kalmak istediğini bildiren yurttaşlardan olmadığı ve elbisesinde “antimon bulunduğu” iddiasına yer veren savcılık, Bozderi hakkında olaydan sonra “örgüt üyesi olduğu” iddiası ile soruşturma başlatıldığını belirtti.
Savcılık devamında “BTÖ mensubu” ifadesini kullandığı 54 yaşındaki kalp hastası Bozderi’nin öldürülmesinin “Meşru müdafaa kapsamında ve hukuka uygun olduğunu” savundu.
Yapılan itirazı reddeden Şırnak Sulh Ceza Hakimliği de, gerekçesinde “Etkin soruşturma yükümlülüğünün ihlal edilmediğini” öne sürdü. Mahkeme yine savcılığın “hukuka uygunluk sebebi bulunduğu yönündeki değerlendirmesinde bir yanlışlık olmadığı kanaatine varılmıştır” değerlendirmesinde bulundu.
Avukat Vesek: Cezasızlık politikalarının sonucu
Ailenin avukatı Veysel Vesek ise, Mehmet Sadık Bozderi’nin tek suçunun sokağa çıkma yasağı sırasında evini terk etmemiş olması olduğunu söyledi.
Savcılığın ölüm olayını soruşturmak yerine öldürüleni soruşturduğunu kaydeden Av. Vesek, Bozderi’nin yaşı, mesleği ve hastalığının göz önünde bulundurulması durumunda bile basit bir şekilde sivil bir insan olduğunun açığa çıktığını vurguladı.
Vesek, “Savcılık ve mahkemenin Bozderi’nin sadece sokağa çıkma yasağında evinde bulunmasının gerekçe yapması kabul edilemez. Müvekkilim İdil’de herkes tarafından tanınan bir fırın ustası. Kaldı ki; ilk otopsi işlemleri sırasında ölü muayene tutanağında Bozderi’nin sivil olduğu söyleniyor. Yine antimon maddesinin elbiselerinde çıkması kadar doğal bir şey olamaz çünkü olay sırasında İdil’de yoğun çatışmalar var ve Bozderi patlayıcı madde veya ateşli silah yaralanması sonucu yaşamını yitirmiş durumda. Yasak döneminde bu madde havadan bile bulaşmış olabilir” diye belirtti.
Kararın Türkiye’deki “cezasızlık” politikalarının bir örneği olduğunu belirten Av. Vesek, “Bu tür kararlar kolluk kuvvetlerinin keyfi uygulamalarının önünü açıyor. Mahkemelerin bu tür kararları verirken vatandaşın yüksek yararını göz önüne alması gerekiyor” dedi.