DTP’li milletvekillerinin ‘Kürtlere ders olsun’ denilerek tek sıra halinde kelepçeli oldukları fotoğrafın servis edilmesinin üzerinden 11 yıl geçti. O karede yer alan Avukat Erbey, ‘Siyasetçiler bugün hala kelepçeli’ dedi
Demokrasi Partisi (DEP) milletvekilleri Orhan Doğan, Leyla Zana, Hatip Dicle ve Selim Sadak’ın tutuklanmasının üzerinden 15 yıl geçtikten sonra yeniden Kürt siyaseti hedef alınarak, “KCK/Türkiye Meclisi” adıyla operasyon başlatıldı. 14 Nisan 2009’da “2 yıl süren teknik takip” sonunda başlatılan operasyonun ilk gününde 52 kişi gözaltına alınarak tutuklandı.
Gözaltına alınıp tutuklananalar arasında Demokratik Toplum Partisi (DTP) Eş Genel Başkan Yardımcıları Kamuran Yüksek, Bayram Altun ve Selma Irmak da bulunuyordu. İlk operasyonun ardından 17 Haziran’da yapılan ikinci operasyonda, DTP’li yönetici ve il genel meclisi üyesi 18 kişi gözaltına alınarak tutuklandı. Üçüncü operasyon ise, sendikacılara yönelik yapıldı. Sendikaların bünyesindeki “KCK/TM üyelerinden oluştuğu” öne sürülen 35 kişi, 11 Eylül 2009’da gözaltına alınarak tutuklandı.
Belediye başkanlarına operasyon
DTP’li belediye başkanları ve Kürt siyasetçileri hedef alan dördüncü operasyon ise 24 Aralık 2009’da yapıldı. 36 kişiden 8’i savcılık ifadelerinin ardından serbest bırakılırken, dönemin Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak, Batman Belediye Başkanı Nejdet Atalay, Şırnak’ın Cizre ilçesi Belediye Başkanı Aydın Budak, Diyarbakır Kayapınar Belediyesi Başkanı Zülküf Karatekin, Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, Çınar Belediye Başkanı Ahmet Cengiz, Viranşehir Belediye Başkanı Leyla Güven, Suruç Belediye Başkanı Ethem Şahin, Kızıltepe Belediye Başkanı Ferhan Türk, Dicle Belediyesi eski Başkanı Abdullah Akengin, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanvekili Ali Şimşek, İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Muharrem Erbey tutuklandı. Tutuklananlar arasında daha önce 10 yıl cezaevinde kalan Kürt siyasetinin önemli isimlerinden Hatip Dicle de vardı.
Basına servis edilen fotoğraf
Bu operasyonda Kürt siyasetçiler, belediye başkanları ve insan hakları savunucuları adliyeye önünde elleri kelepçeli sıraya dizilerek çekilen fotoğrafı basına servis edildi. Fotoğraf büyük tepki topladı. Farklı tarihlerde tutuklananların da dahil edilmesiyle Diyarbakır’da “KCK Ana Davası” adı altında 154 kişi yargılandı.
205 gözaltı 147 tutuklama
Kürt siyasetçilerine yönelik operasyonlara 2010 yılında ara verilse de, 2011 yılının sonbaharında tekrardan düğmeye basıldı. 4-28 Ekim 2011 tarihlerinde yapılan iki büyük operasyonların merkez üssü bu kez İstanbul’du. İstanbul merkezli operasyonlarda aralarında yazar Ragıp Zarakolu ve akademisyen Büşra Ersanlı ile Kürt siyasetçilerinin bulunduğu 205 kişi gözaltına alındı, 147 kişi tutuklandı. “İstanbul KCK Davası” olarak başlayan yargılamalar hala da sürüyor.
Kürt siyasetçilerden sonra bu kez PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları hedef alındı. 22 Kasım 2011’de İstanbul merkezli 16 ilde yapılan operasyon sonucu 46 avukat gözaltına alındı. Gözaltına alınan Öcalan’ın avukatlarından 33’ü tutuklandı. Avukatların yargılanması 8 yıldır sürüyor.
Gazetelere baskın yapıldı
Siyasetçiler ve avukatlardan sonra Kürt gazetecilere operasyon yapıldı. 20 Aralık 2011 tarihinde Dicle Haber Ajansı (DİHA), Azadiya Welat ve Özgür Gündem gazete binalarının da aralarında bulunduğu çok sayıda basın kurumuna baskın yapıldı, 49 gazeteci gözaltına alındı, 36’sı tutuklandı. Kürt gazetecilerin “KCK Basın Davası” da devam ediyor.
“KCK” adı altında en son operasyon 13 Ocak 2012’de yapıldı. İstanbul merkezli 17 ilde Kürt siyasetçilerine yönelik yapılan operasyonda gözaltına alınan 39 kişiden 31 kişi tutuklandı.
Büyük “KCK” operasyonlarının yanı sıra 2009-2011 tarihleri arasında birçok Kürt kentinde de siyasetçilere yönelik operasyonlar yapılarak, kent dosyaları oluşturuldu, yargılamalar yapıldı, yüzlerce siyasetçi binlerce yıllara varan cezalar aldı.
AKP iktidarı kararıyla Fethullah Gülen Cemaati’nin kontrolündeki emniyet ve yargı tarafından yürütülen operasyonlar sonucu binlerce Kürt siyasetçi gözaltına alındı ve tutuklandı. O dönem “KCK” operasyonlarını yürüten emniyet yetkilileri, iddianameleri hazırlayan savcılar ve yargılamayı yapan hakimler, 15 Temmuz 2016 darbe kalkışmasından sonra “FETÖ üyesi olmaktan” tutuklandı.
Tüm bu operasyonlar tarihe “FETÖ yöntemi” olarak geçse de, Kürt siyasetçilerine yönelik kelepçeli uygulamalar bugün hala devam ediyor.
59 kişiye 475 yıl hapis
Diyarbakır’da 10 yıl süren yargılamalar sonucu “KCK Ana Dava”da 99 kişiye ceza verildi, 55 kişi beraat etti. Mahkeme toplamda bin 109 yıl 10 ay 22 gün ceza verdi. Yargıtay, Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi kararını kısmi olarak onadı. Yargıtay 59 kişiye toplamda verilen 475 yıl hapis cezasını onadı, Diğer cezaları ise bozdu.
HDP’li 2 vekilin cezası onandı
Yargıtay, HDP Diyarbakır Milletvekili Musa Farisoğulları’na “örgüt üyesi olmak” suçlamasıyla verilen 9 yıl, aynı suçlamayla DTK Eşbaşkanı ve HDP Milletvekili Leyla Güven’e verilen 6 yıl 3 ay hapis cezasını onadı. Yargıtay, “Örgüt yöneticisi olmak” suçlamasından HDP Van Milletvekili Tayip Temel’e verilen 18 yıl hapis cezasını, “Örgüt üyesi olmak” suçlamasından HDP Mardin Milletvekili Pero Dündar’a verilen 9 yıl hapis cezasını bozdu.
Belediye Başkanlarını tümüne ceza
Yargıtay, kapatılan Demokrasi Partisi eski Milletvekili Hatip Dicle, Kayapınar Belediyesi eski Başkanı Zülküf Karatekin, Ergani Belediyesi eski Başkanı Nadir Bingöl, Bağlar Belediyesi eski Başkanı Yüksel Baran, Nusaybin Belediyesi eski Başkanı Sara Aktaş, BDP yöneticileri Abbas Çelik, Ahmet Erden, Cibrahil Kurt, Nihayet Taşdemir, Pınar Işık, Elif Kaya, Pergüzar Kayğısız, Zahide Besi, Adil Erkek, Mahmut Okkan ve Burhan Karakoç’a “Örgütü üyesi olmak”tan verilen 9 yıl hapis cezası kararını yerinde buldu.
Yargıtay, “Örgüt üyesi olmak” suçlamasından dönemin Dicle Belediye Başkanı Abdullah Akengin, Şırnak Belediye Başkanı Ahmet Ertak, Cizre Belediye Başkanı Aydın Budak, Viranşehir Belediye Başkanı Emrullah Cin, Suruç Belediye Başkanı Ethem Şahin, Yenişehir Belediye Başkanı Fırat Anlı, Bostaniçi Belediye Başkanı Gülcihan Şimşek, Batman Belediye Başkanı Hüseyin Kalkan, Bağlar Belediye Başkanı Yurdusev Özsökmenler, Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak, Dersim Belediye Başkanı Erol Abdil, Lice Belediye Başkanı Şeyhmus Bayhan ve Mazıdağı Belediye Başkanı Nuran Atlı Söyler’e verilen 6 yıl 3 ay hapis cezasını haklı buldu.
4 Kasım darbesi ve kayyumlar
Kürt siyasetçilerine yönelik operasyon AKP iktidarı döneminde hiç durmadı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılarak, tarihe “4 Kasım darbesi” olarak geçen operasyon sonucu tutuklanmalarıyla devam etti. 2016’da Kürt siyasetinin kazandığı 102 belediyeden 96’sına kayyum atandı, belediye eşbaşkanları gözaltına alındı, bazıları ise tutuklanarak hapis cezasına çarptırıldı. 31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimlerinde de HDP’nin kazandığı belediyelere yeniden kayyum atamaları başlatıldı. Seçimler üzerinden geçen 8 buçuk ayda HDP’li 32 belediyeye kayyum atandı.
Kürt siyasetini sindirmek
“KCK operasyonları” sırasında Türkiye’de yaklaşık 10 bin kişi gözaltına alındı. Kürt siyasetine yönelik 2015 yılında başlatılan operasyonlar kapsamında HDP’nin verilerine 15 bin kişi gözaltına alındı, 6 bin kişi tutuklandı. “KCK Ana Davası”ndan 6 yıl 3 ay hapis cezası verilen Avukat Muharrem Erbey, DEP’ten HDP’ye süren operasyonları değerlendirdi. 6 yıl 3 aylık ceza süresi tamamlanana kadar avukatlık haklarından men edilen Erbey, “KCK Ana Davası Kürt meselesinin bir özeti niteliğindedir” dedi.
Erbey, şunları söyledi: “Kürtler, kendi coğrafyasında dillerini, kültürlerini ve temsiliyetlerini sağlayabilmek için uzun yıllardan bu yana bir mücadele veriyor. 200 yıldan beridir verilen mücadele sırasında Kürtlere, Kürtlerin siyasal temsilcilerine yönelik her türlü ilkel yöntemler kullanıldı. Dolayısıyla yakın dönemde Kürtlerin siyasal ve demokratik talepleri çok dilendirildiğinden dolayı devletin bir refleksi gelişti ve legal alanda oldukça güçlü hala gelen Kürt siyasetini sindirmek amacıyla böylesi bir operasyon düzenlendi.”
O dönemde İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı olduğunu, KCK operasyonları kapsamında gözaltına alınanlara yönelik kötü muamelenin siyaset üzerindeki baskıyı anlatmak amacıyla dosyayı takibe aldığını ve dosyada müvekkillerinin bulunduğunu ifade eden Erbey, 24 Aralık 2019’da ise kendisinin da aynı suçlamalarla gözaltına alınarak tutuklandığını ve 4 yıl 6 ay cezaevinde kaldığını hatırlattı. Hakkında açılan davada, İnsan Hakları Derneği nedeniyle yürüttüğü faaliyetlerin örgütsel faaliyet olarak konulduğunu ve bununla yargılandığını kaydetti.
Kürtlere ikili hukuk
KCK Ana Davası’nın amacını “Kürtleri susturmak, sessizleştirmek, hak talebinde ve değişim talebinde bulunan Kürtlerin tamamını sessiz hale getirmekti” sözleriyle açıklayan Erbey, şöyle devam etti: “Bir taraftan devletin zaman zaman Kürtlere dağ yolunu sonlandırıp gelip siyaset yapmasını istediğini duyuyorduk, bir yandan da demokratik siyaset üzerinde böylesi devasa bir davanın açıldığını görmekteyiz. KCK Ana Davası’nın başından sonuna kadar takip ettiğimden dolayı dava dosyası içerisinde bir çakı ve bir tabanca bulamazsınız. Ama ne hikmetse oradaki insanların büyük çoğunluğu ağır cezalar aldı. Ergenekon, Balyoz dosyalarına baktığımız zaman işte ağır silahlar, lav silahları, tabancılar dünya kadar silah çıkmasına rağmen o dava dosyalarının içi boşaltıldı. Sanıkların büyük çoğunluğu salıverildi ve dosyalar bozuldu. Yeniden yargılama yapıldı ve insanlar beraat ettirildi. Dolayısıyla Kürtlere yönelik her zaman ikili bir hukuk olduğunu her dönem biliyorduk, bu davayla bir kez daha ortaya çıktı.”
‘FETÖ ve AKP birlikte yaptı’
“Bu davanın açıldığı dönemlerde doğrudur, polisinden savcısına, hakimine kadar tüm kadrolar FETÖ’cüydü. Ve o dönem FETÖ-AKP birlikte bu işi yaptılar” diyen Erbey, şunları kaydetti: “Daha sonra bizi gözaltına alan polisten tutun da polis müdürüne, savcısına, hakimine kadar dava sürecindeki herkes FETÖ’cü oldukları iddiasıyla tutuklandı. Fakat davamız düşmedi, ne hikmetse davamız yine devam etti. Dolayısıyla devlet içerisinde zaman zaman krizler yaşanıyor, siyasi partiler arasında farklı görüşler olabiliyor ama uç noktalarda olsalar bile mesele Kürt meselesi olduğu zaman herkes birleşebiliyor. Yani Kürt’e atılan dayak, Kürt’e atılan sopanın yanlış olmadığı yönünde bir uzlaşma söz konusu. Kürtler üzerinde, Kürt siyaseti üzerinde uzlaşan bir devlet refleksi söz konusudur. Bu açıdan bizim için fark etmiyor. Bizi yargılayan ve gözaltına alan insanların tamamı şu anda ‘örgüt üyesi’ sıfatıyla içerideyken, biz de aynı şekilde ceza aldık ve işimizi yapamaz hale geldik. Dolayısıyla Türkiye’de artık adalet mekanizması tümüyle ortadan kalmış durumda. Uluslararası endekslerin tamamında Türkiye en sonlarda yer alıyor. AİHM yargılamasına baktığımız zaman yine durum vahim. Avrupa parlamentosu baktığımızda tümüyle Türkiye’de adaletin ve hukukun işlemediği, yargının siyasetin gölgesinde olduğu yönünde çok ciddi tespitler söz konusu. Haliyle Cumhuriyetin kuruluşundan beridir Kürtlere zaten hem resmi hem de fiili olarak ikili bir hukuk sistemi uygulanmaktaydı. Bu dönemde de yasalar Kürtler aleyhine çok sert cezalar vermek suretiyle harekete geçirilmiş oldu.”
Bekledikleri olmadı
Operasyonu yapanların beklediği sonucu elde edemediğini dile getiren Erbey, şöyle konuştu: “Beklenen sonuç gerçekleşmedi. Tam tersi devletin temel refleksi Kürt meselesini elinden geldiğince geniş bir zaman dilimine yaymaktır. Kısa süre içerisinde çözmeyi düşünmüyor. Bu süreç içerisinde asimilasyon politikaları devam ediyor. Kürt dili unutuluyor. Siyaset yapan, yapabilen, yapma ihtimali olan herkes cezaevinde. Şu an Diyarbakır’da ve bölgede siyaset yapabilecek kimse yok. Çünkü hemen hemen herkesin 3-5 dava ve soruşturması var. Ama tabi yeni insanlar çıkıyor, çünkü milyonlarca nüfusu olan bir halktan bahsediyoruz. Temel amaç, insanları işlevsiz hale getirmekti. Konuşmayan makbul yurttaş haline getirmekti. AKP’nin aradığı makul yurttaş, konuşmayan, itiraz etmeyen Kürt yurttaş yaratma düşüncesi vardı. Tabi bu anlayış hayat bulmadı. Hala insanlar itiraz ediyor. Hala insanlar Kürtlerin temel hak ve hürriyetlerinin verilmediğini ve Kürtler siyaseten kendi kendini yönetmeye meyilli ve istekli olduklarını dillendiriliyor. Tabi ki baskıyla bu iş olmadı. İşte 200 yıldır Kürtler hem Osmanlı döneminde hem Cumhuriyetin kurulduğu dönemden beri 29 kez isyan etti. Meseleyi silaha, şiddete indirgeyen bir anlayış, Kürt meselesini çözmeyecek anlamına gelir. Dolayısıyla umulan şey gerçekleşmedi. Kürtlerin hala özgürlük, barış ve demokrasi arayışı devam ediyor.”
‘Zihniyet değişmedi’
KCK davasını hafızalarda yer edinmesine neden olan Kürt siyasetçilerin kelepçeli fotoğrafına değinen Erbey, şunları söyledi: “Zihniyet değişmiyor maalesef. Hala insanlar kelepçeli. ‘Zor durumda gösterirsek belki gururları incinir, siyaset yapmazlar. Seçtiğiniz siyasetçileri, temsilcileri ne hale getirdik. Biz size siyaset yaptırmayacağız’ düşüncesine inat, demokratik siyasette ısrar etmek gerekiyor. Dolaysıyı devlet o ceberut anlayışını, katı sert anlayışını göstermeye devam edecek. Burada dirençli, sabırlı olmak gerekiyor. Uzun süre aynı söylemde ısrar etmek lazım. Kürtler zaten bunu yapıyor. İşte çok sayıda milletvekili, belediye başkanı ve on binlerce üyesi cezaevinde olmasına rağmen Kürt siyaseti, HDP hala barışta ve Kürt meselesinin demokratik çözümümde ısrar etmesi, devletin başarısız olduğu ve Kürtlerin başarılı olduğu anlamında gelir. Kürt siyasetinde temel mesele meşruluktur. Uluslararası arenada Kürtlerin meşruiyeti her geçen gün artıyor; ama AKP’nin, Türkiye siyasetinin meşruluğu uluslararası arenada, bölge düzeyinde sürekli düşüyor. Kürtler o meşruluk kriterini her geçen gün kendi lehine, Ortadoğu’daki halklar lehine artırıyor.”
‘Hala işkence ve kötü muamele var’
KCK davasından aldığı ceza nedeniyle 18 ay daha mesleğini icra edemediğini, cezaevinde edebiyatla uğraşmaya başladığını ve ilk romanını cezaevinde yazdığını dile getiren Erbey, “Hala aynı yerdeyiz. Savunduğumuz görüşleri, fikirleri ortaya koyduğumuz için mahkum edildik, cezaevinde kaldık. Bölgede hala işkence ve kötü muamele var. Hala hak ihaleleri devam ediyor. Ama düşüncelerimizden, fikirlerimizden, duruşumuzdan ödün vermeden bu siyaseti sürdüreceğiz ve bu düşüncecinin takipçisi olacağız” dedi.
DBP Eşbaşkanı: Değişen bir şey yok
KCK Ana Davası’nda yargılanıp beraat eden Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Diyarbakır İl Eşbaşkanı Garip Kandemir ise, Kürt siyasi aktörlerinin kelepçelenerek, cezaevlerine götürülmesinin toplumun hafızasında derin bir yer edindiğini belirterek, şunları söyledi: “Türkiye’de değişen bir şey yok. Siyaseten devleti yönetenlerin Türkiye’de yaşanan sorunlara bakış açıları açısından değişen bir şey olmadığını yakın zamanda yaşananlar bize tekrar hatırlattı. Gelinen aşamada her gün gözaltı ve tutuklamalar devam ediyor. Bu da değişen bir şey olmadığını gösteriyor.”
‘Karanlığa işarettir’
KCK soruşturması yürüten hakim ve savcıların hemen hemen tamamının hukuksuzluk yaptıkları iddiasıyla tutuklandıklarını hatırlatan Kandemir, bu tutuklamalarla Ergenekon ve Balyoz davalarının düştüğünü, ancak KCK davalarının sürdürüldüğünü kaydetti. En temel meşru hakların gasp edildiğini ifade eden Kandemir, “Bugün seçilmiş milletvekillerinden tutalım belediye başkanlarına birçok arkadaşımız hala cezaevinde. Kürt sorununun önde gelen aktörlerinin cezaevinde olması Türkiye’nin geleceği açısından bir karanlığa işarettir” dedi.
‘Tutuklamalarla sorun çözülmez’
AKP ve MHP’nin bu tutuklamalardan medet umarak ömürlerini uzatma çabası içinde olduklarını dile getiren Kandemir, “Ama bu tutuklamalarla sonuç alınmayacağını gün gibi görebiliyoruz. Geçmişte de bu tür uygulamalar yapıldı. Bunlarla sorunun çözülmeyeceği aşikar. Neticesinde yapılması gereken demokratik, barışçıl mücadelenin önünün açılması ve bu da siyasal zemini güçlendirerek mümkün olabilir” diye konuştu.
MA / Aydın Atay – Arjin Dilek Öncel