Genç, kadın, ‘lider’ Geçtiğimiz haftanın konuşulan haberlerinden birisi de Emine Erdoğan’ın katıldığı 50 kişilik bir kahvaltı organizasyonuna 1 milyon 163 bin TL harcanmasıydı. Kulağa bir hayli fazla gelen bu bütçe aslında tek bir kahvaltı için değildi. Emine Erdoğan, kızları ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı (AÇSHB) Zehra Zümrüt Selçuk’un birlikte katıldığı program İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Kadın Danışma Konseyi’nin katkılarıyla gerçekleştirilen ALLY for Future: Genç Müslüman Kadınlar Liderlik Programı’nın açılış etkinliğiydi. Dikkatli okurlar teyid.org’un da katkısıyla 1 milyon 163 bin liralık harcamanın 37 ülkeden 48 genç kadının katıldığı çok sayıda atölye ve etkinlik içeren bir program için yapıldığını öğrenebildi. Bu programın ev sahipliğini AÇSHB yapıyor. Programı düzenleyen İİT Kadın Danışma Konseyi’nin başkanı Esra Albayrak, programın destekçilerinden birisi de Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın başkan yardımcısı olduğu KADEM.
1 hafta süren Müslüman Kadınlar İçin Liderlik Programı kapsamında farklı ülkelerden genç kadınlara liderlik, iletişim, teknoloji, kültür, sanat, girişimcilik, proje geliştirme ve proje yönetimi gibi başlıklarda eğitim ve atölye çalışmaları düzenlenmiş. Gelen katılımcıların yol ve otel masrafları da karşılanmış.
Böyle bir çalışma için 1 milyon 163 bin lira fazla mı? Cumhurbaşkanı’nın iki kızının içinde aktif olarak yer aldığı bir organizasyona bakanlığın sponsor olması ne kadar doğru gibi sorular yöneltmek elbette mümkün. Bu sorularla beraber benim canımı sıkan bir başka nokta daha var. Tüm bu akıl almaz harcamanın son yılların gözde kavramlarından birisi olan liderlik dahası “kadın liderliği” konusunda yapılmış olması. Liderlik kavramının çalışma hayatında bilhassa plazalar dünyasında kurulan hiyerarşi ve eşitsiz düzenekte bir mit olarak anlamı ve işlevi ayrı bir yazıya konu olsun. Ben bugün başka bir noktaya eğilmek istiyorum.
Sadece Türkiye’de değil dünya ölçeğinde neoliberalizm-yeni muhafazakarlık ittifakının güçlendiği koşullarda kadınlara yönelik her düzeyde saldırı artıyor. Kadın düşmanlığı, ataerkiden güç alan iktidarlar aracılığıyla yukarıdan aşağıya örgütleniyor, kadınların kazanılmış hakları gasp edilmeye çalışılıyor. Mesela yazımıza konu olan bu liderlik programına sponsor olan bakanlığın adı: Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmet Bakanlığı. Biliyorsunuz işin aile kısmı Kadın Bakanlığı’nın adı silinerek oraya eklendi. Şimdi kadına adında bile yer verilmeyen bir bakanlık genç kadınlar için liderlik programına sponsor oluyor.
Fikri ve zikri kadınların toplumsal konumunu ikincil hale getirmek olanlar böyle bir etkinliği bir de tutup bakanlık bütçesinden yapıyor. Hangi bakanlık bütçesinden? Çalışma hayatından sorumlu bakanlık bütçesinden. Hani şu resmi verilerde bile kadın istihdamının yüzde 34 olduğu çalışma hayatından sorumlu olan. Toplumun en işsiz katmanını üniversite mezunu kadınların oluşturduğu bir ülkede genç kadın işsizliğinin Eylül 2019 itibarıyla yüzde 40 olduğu koşullarda 50 genç kadının liderlik becerilerini geliştirmek için 1 milyon 163 bin lira harcanması tam bir ikiyüzlülük.
Güvencesiz çalışma rejiminin kadın emeğinin çifte sömürüsü üzerine inşa edildiği genç kadınlara “kutsal aile” masalıyla anneliğin dayatıldığı, esneklik adı altında güvencesiz çalışmanın büyük bir avantajmış gibi sunulduğu bir dönemdeyiz. Kadınların en güvencesiz ve niteliksiz işlere düşük ücretlerle mahkum edildiği, nitelikli işlerde cinsiyet ayrımcılığının adeta resmi bir çalışma politikası olarak benimsendiği koşullarda kadın liderliği kavramı sermayenin ve iktidarın bu niyetin üstünü örtmek üzere parlatmaya çalıştığı içi boş bir vitrin görseli olarak öne çıkıyor.
Türkiye’de kadınların toplumsal hareketlerin, siyasi kurumların öncüsü olarak öne çıktığı örneklere baktığımızda kadın liderliğinin kadınların güçlü öznelik konumlarına sahip olduğu eşitlikçi, ekolojist, feminist toplumsal hareketlerin doğal karakteri olduğunu görmek mümkün.