Yalnızca bir katliam değildi Maraş’ta yaşanan. Gencecik insanlar, canlarını dişlerine takıp binlerce insanın sorumluluğunu üstlendiler o günlerde, ellerinden ne geliyorsa yaptılar
“Akşamları nöbetle geçiyordu. Benimle beraber birkaç arkadaşımız vardı. Onlar aşağıyı kontrol eder, haber getirip götürürdü. Her an gelebilecek saldırıya karşı tetikte bekliyorduk.”
Tahsin Kozanoğlu anlatıyor… Yıl 1979, aylardan aralık… Maraş, Yörükselim Mahallesi’ndeyiz. Şimdi anlatılsa rivayet sanılır, bir avuç insan, üç beş tabanca, bir otomatik tüfek ve sade yürekle dayanıp o korkunç kıyımın hiç olmazsa bir bölümünü engellediler o günlerde.
Cenaze ve mahalleye çekilme
İşin başlangıcı biliniyor. Meşhur sinema olayı ve sonra ikisi öğretmen üç kişinin faşistler tarafından katledilmesi ve cenaze törenine yapılan saldırı… “Buna hazırlıklı değildik” diyor, direnişçilerden Hamit Kapan, iki-üç defa aramadan geçmişlerdi ve kadınlar, çocuklar, yaşlılar vardı aralarında. “Yörükselim’e çekilme kararı verildi. Her tarafından yağmur gibi mermi yağıyor, adam bir şey bulamasa üzerimize sehpasını, masasını, televizyonunu atıyor. Sığınacak, saklanacak bir yer de yok. Kafamız gözümüz paramparça bir şekilde Yörükselim’e çıkmak zorunda kaldık.”
Yörükselim, o günlerde devrimcilerin etkin olduğu, faşistlerinse korktuğu bir mahalle ve cenazedeki 10 binden fazla insanın çekilebileceği tek yer orası. Bu arada, büyük bir saldırının günlerdir hazırlanmış olduğunu fark ediyorlar. Belediye hoparlöründen ‘Allah için savaşın’ anonsları yapılıyor, Alevi ve komünist kesmeye hazırlanan kitleler birikiyor, mahallelere saldırılar başlıyor.
Ağır sorumluluk
Yörükselim’de bir araya gelen devrimciler, mahalleyi koruma kararı alıyorlar. Sadece mahalle de değil, cenazenin de bütün kitlesi orada ve onları da evlere yerleştiriyorlar. Sonuçta 30 bine yakın bir nüfusun sorumluluğunu bir avuç insan üstleniyor.
“Elimizde küçük silahlar vardı sadece” diyor Tahsin Kozanoğlu, birkaç kişiyi Pazarcık’a silah bulmaya gönderiyorlar ama onlar da yolda yakalanıyor. Sonunda, bir arkadaşlarının akrabasından bir tek kalaşnikof buluyorlar, 500 de mermi. Hepsi o kadar…
O noktadan sonrası inanılır gibi değil ve bir yandan da linç kitlesi denilen şeyin ne kadar korkak olduğunu kanıtlıyor. Faşistler, günlerce, büyük kitlelerle ve çeşitli yönlerden defalarca mahalleye girmeyi deniyorlar, hatta zaman zaman kısmen giriyorlar da. Direnişçiler ise tek kalaşnikof’u hızla ayrı ayrı yerlere aktararak, zaman zaman çatılardan soba borusu içinden ateş edip ağır silah havası vererek günlerce her saldırıyı püskürtüyorlar. “Stratejik noktalardaki damların üstünde bekliyorduk. Bir hareketlenme olduğunda ona göre konum alıyorduk.”
6 direnişçi yitiriliyor o direniş boyunca. Dehşet atmosferi içinde çabalıyorlar. “Herkes ölüm korkusu içindeydi ve güvendikleri kişiler de bir düzine insandan daha fazlası değildi. Biz de evleri dolaşarak herkesin evinde su kaynatmalarını, kızgın yağ bulundurmalarını ve eğer bizi de öldürüp gelirlerse bunları kullanmalarını tembih ediyorduk.”
Elinden geleni yapmak
Aslında baştan gidip diğer mahallelerden bazılarını da Yörükselim’e çağırıyorlar ama bu denli büyük katliam beklemeyen insanları ikna edemiyorlar. Böylece faşistler daha korunaksız yerlerde asıl korkunç kıyımları gerçekleştiriyorlar. Katliamları duyuyor Yörükselim’dekiler ama güçleri o kadarına yetmiyor. “Tek bir silahla onlara yardım edebilmemiz mümkün değildi. Tek silahla dışarı çıksaydık bu kez Yörükselim’deki binlerce insanın toptan imhası sonucu doğacaktı” diye hala hayıflanıyor Kozanoğlu.
Bir de Karamaraş Mahallesi var kısmen direniş örgütlenebilen. Devrimci muhtar Mehmet Mengücek, haberi alır almaz düğün için gittiği köyden mahalleye geliyor ve otomatik silahıyla birkaç gün neredeyse tek kişilik ordu gibi elinden geleni yapıyor. Sonunda, yaralıyken bir yüzbaşı tarafından çok yakından ateş edilerek öldürülüyor ve sonra orada da katliam başlıyor.
Tek tek, isim isim sayarsak belki kimilerine haksızlık etmiş oluruz herhalde. Bütün öyküyü burada anlatmak da mümkün değil. Hepsi de ağır bedeller ödedi bu insanların. Sonraki yıllarda katliamı devrimcilere yıkmak için hepsi çok ağır işkencelerden geçirildiler ama direndiler. Yalnızca Maraş ve o gün o mahallelerde olan insanlar değil, hepimiz teşekkür borçluyuz hepsine… Beklemek yerine harekete geçmenin daha doğru olduğunu gencecik yaşta, hayatın içinde öğrenip bize de öğrettikleri için…
* Konunun ayrıntılı anlatımları için şu kaynaklara bakılabilir: “40. yıldönümünde Maraş Katliamı: Tahsin Kozanoğlu; bir direnişçinin tanıklığı, bir özsavunma öyküsü – Orhan Gazi Ertekin (sendika.org)”, “Maraş’ta vahşet, direniş ve işkence (gazeteduvar.com.tr)”, “Vahşet, direniş ve “Endonezyalaşma”: 40. yılında Maraş Katliamı – Orhan Gazi Ertekin (sendika.org)”, “1915’ten 1978’e: Maraş Katliamı’nın tanığı Aziz Tunç anlatıyor. (gazetekarinca.com)”