Erdoğan diktatörlüğü ırkçı, işgalci, fetihçi, soykırımcı iç ve dış siyasetiyle uluslararası alanda her gün peş peşe mevzi yitirirken Türkiye ve Kürdistan’ın devrimci ve demokratik güçlerinin uluslararası dayanışma zeminleri genişliyor.
Avrupa Sol Partisi’nin (ASP) 13-15 Aralık’ta, İspanya’nın Malaga sahilinde, Benalmádena kasabasında toplanan 6. Kongresi, “Sonuç Bildirisi”nde “Türkiye halklarının, Kürt halkıyla birlikte Erdoğan rejimine karşı verdiği demokrasi kavgasına desteğini” açıkça ilan etti. “Erdoğan’ın Kuzey Suriye istilasını kınadı.” Aynı zamanda, Suriye’de demokratik seçimlere dayalı bir hükümet kurulmasının “bölgede barışın tesisisinin vazgeçilmez bir koşulu” olduğunu vurguladı. “Suriye halkının bütün kesimlerinin kendi kaderini tayin hakkı ile insan haklarına ve siyasal ve kültürel haklara eksiksiz sahip olması” gerektiğini karar altına alan Kongre, “Suriye barışı için Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde barış müzakerelerinin başlatılması dışında bir yol olmadığını” ortaya koydu ve BM’ye de çağrıda bulundu: “Müzakerelere silahtan arınmış grupların yanı sıra Kürt özyönetimlerinin temsilcilerini dahil edin. Suriye’ye yabancı güçlerin müdahalelerine karşıyız.”
ASP bugün itibariyle 12 ülkeden 16’sı tam üye 26 partinin meydana getirdiği bir uluslararası siyasi birlik. Üyeler arasında Çek Cumhuriyeti’nden Demokratik Sosyalizm Partisi, Estonya Sol Partisi, Finlandiya Komünist Partisi ile Sol İttifak, Fransa Komünist Partisi, İspanya Komünist Partisi’nin yanısıra Birleşik ve Alternatif Sol (Katalonya) ile Birleşik Sol, İtalya’dan Komünist Yeniden Kuruluş Partisi ile San Marino Komünist Yeniden Kuruluş Partisi, Danimarka’dan Kızıl-Yeşil İttifakı, Yunanistan’dan SYRIZA, Almanya’dan Die Linke, Avusturya Komünist Partisi, Belçika Komünist Partisi, İsviçre İşçi Partisi, Macaristan İşçi Partisi, Romanya Sosyalist ittifakı ve Portekiz’den Sol Blok ve Türkiye’den ÖDP de var.
ASP, sermayenin Avrupa Birliği’ne (AB) karşı “başka bir Avrupa projesi kurmak ve AB’ye başka bir içerik kazandırmak” hedefiyle 1990’lar boyunca süre giden hazırlıkların ardından 2004’te kuruluşunu ilan etti. Manifestosunda kendisini şöyle tanımladı: “Hem ulusal hem uluslararası ölçekte, sosyalizm, komünizm ve işçi hareketinin, feminizm ve toplumsal cinsiyet eştiliğinin, çevre ve sürdürülebilir kalkınma hareketiyle barış ve uluslaarası dayanışmanın, insan hakları, hümanizm, ve antifaşizmin, ilerici ve özgürlükçü düşüncenin değer ve geleneklerine dayanıyoruz.”
ASP’nin isabetle öngördüğü gibi günümüz Avrupası’nın temellerini oluşturan Maastricht, Amsterdam ve Lizbon anlaşmaları toplumsal, demokratik, ekolojik ve barış içinde bir Avrupa ortaya çıkarmadı. AB ülkelerinin gayri safi hasılası 10 yıl içinde 15 trilyon Euro’dan 17 trilyona çıkarken çok uluslu şirket kârlarının yüzde 40’ı vergilendirme dışı kaldı. İşçiler yoksullaşırken, ekolojik denge yıkıldı, iklim krizi kıtayı kuşattı. Avrupa zenginliğinde boğulurken, her bir AB ülkesi, birliğin yığdığı birikimden diğerleri aleyhine pay kapma peşinde.
Ne var ki, geçen 30 yıl, solun kendisiyle ilgili öngörülerini de henüz doğrulamış sayılmaz. ASP 6. Kongresi’nin de kabullendiği gibi solun neoliberalizme yönelik eleştirisi halkların gözünde başarılı bir alternatif siyasal projeye dönüşebilmiş değil. ASP, solun 2019 Avrupa seçimlerinde sağa ve ırkçılığa karşı kendi dilini kurmakta başarısız kaldığını da tespit ediyor. 2015’te Troyka’nın Yunanistan’da SYRİZA’nın boğazına sarılmasına elle tutulur bir karşılık verilememesi de bir başka özleştiri olarak kayda geçiyor.
İyi haber, ASP 6. Kongresi’nin “Sonuç Bildirgesi”nde Kasım 2019’da Brüksel’de kıtanın önde gelen bütün radikal demokratik, sol ve yeşil güçlerini bir araya getiren “3. Avrupa Forumu”nun ortaya koyduğu hedefleri gerçekleştirmek üzere bütün üyelerini ve bağlı güçlerini seferber etme kararlılığını açıkça ilan etmiş olması. Rejiminin sınır tanımayan iktidar kavgasının giderek sertleşeceği bir dönemde ASP ve Avrupa Forumu, HDP ile Türkiye ve Kürdistan’ın toplumsal ve demokratik muhalefet güçlerinin mücadelesi için kayda değer dayanışma dinamikleri barındırıyor.
Kısacası, enternasyonalizm candır!