Cenazesi 7 gün sokakta bekletilen Taybet Ana’nın ölümünün üzerinden 4 yıl geçti. İnan’ın kızı Halime Akın, başındaki siyah tülbenti 4 yıl boyunca çıkarmadığını belirterek, ‘Devlet bize 7 gün boyunca acı çektirdi’ dedi
19 Aralık 2015’te katledilen ve 7 gün boyunca cenazesi sokak ortasında bekletilen Taybet İnan’ın kızı Halime Akın, “Devlet bize 7 gün boyunca acı çektirdi. Annemin cenazesi 7 gün boyunca sokak ortasında kaldı. Aradan 4 yıl değil 4 asır da geçse biz yasımızı tutacağız ve unutmayacağız. Bu başımızdaki siyah tülbentte yasımızın ve acılarımızın kanıtı olarak duracak” dedi.
JinNews’ten Rojda Aydın’ın haberine göre; Taybet İnan hafızalara ‘Taybet Ana’ olarak kazınsa da tüm dünya kamuoyu onu 7 gün boyunca sokak ortasında bekletilerek nasıl katledildiğiyle tanıdı. 1993 yılında çocukların oyun oynadığı bir alanda yaşanan mayın patlaması sonucu iki çocuğunun yaşamını yitirmesine tanıklık eden Taybet Ana aradan geçen 23 yılın ardından bu kez kendisinin katledilme anlarına çocuklarının tanıklık edeceğini bilmeden Silopi’deki mahallesini terk etmemişti. 19 Aralık 2015 tarihinde sokağa çıkma yasağının olduğu ilçede keskin nişancılar tarafından vurulan Taybet İnan’ın katledilişinin üzerinden 4 yıl geçti. Taybet Ana saatlerce yaralı şekilde çocukları, eşi ve kayınbiraderi tarafından sokaktan alınmaya çalışıldı ancak her kafalarını kaldırdıklarında açılan ateş sonucu tek bir adım dahi atamadılar. Cenazenin alınmaması için keskin nişancıların odak noktası olan Taybet Ana’nın cenazesini almak isteyen kayınbiraderi Yusuf İnan da bu sırada vurularak katledildi.
4 yıldır bitmeyen yas…
Taybet Ana’nın cenazesi tam 7 gün boyunca yerde kaldı. Beyaz bayraklarla almaya giden herkese ateş açıldı ve eşi de kolundan yaralandı. 23 gün sonra defnedilen cenazesine eşi ve çocuklarının katılmasına dahi izin verilmeyerek sessizce defnedildi. Aradan geçen onca zamana rağmen Taybet Ana’nın katledilmesine ilişkin hiçbir gelişme yaşanmadı. Geriye Taybet Ana’nın kızı Halime Akın’ın, “Biz hiç uyumadık, kuşlar ve köpekler gelir diye. Annem orada yattı biz ise onun hemen bir kaç metre ötesinde öldük. Devlet bize 7 gün boyunca acı çektirdi” sözleri ve 4 yıldır dinmeyen yasları kaldı.
Taybe İnan’ın 1993’te iki çocuğu katledildi
Halime, yaşananları anlattıkça bütün aile fertleri uzağa dalarak 19 Aralık’ın karalığına gömülüyor adeta. “Bu ilk değil” diyen Halime, 1993 yılında kardeşleri 12 yaşındaki Esmer ve 4 yaşındaki Botan’ın katledilişini anlatarak sözlerine başlıyor. Halime o süreci şu cümlelerle dile getiriyor: “Annemin hayatı hep acılar içinde geçti. Annem gördüğü onca zulüm ve baskıya rağmen hiçbir zaman mücadelesinden vazgeçmedi. 93 yılında 2 kardeşimi öldürdüler. Çocuklar dışarı oyun oynamaya çıkmıştı. Gelmeyince annem ve yengem onları aramaya çıktı. Mahallenin başında askerlerin toplandığını görmüş. Onlar da o kalabalığa doğru yürümüş. Gidip askerlere sormuşlar çocuklar kayıp, ama askerler onlara silahları doğrultmuş. Annem o ara askerlerin arasından girmeye çalışmış ama izin vermemişler. Askerler engel olunca içlerinden biri sormuş hangi asker Kürtçe biliyor? Aralarından biri çıkarak Kürtçe konuşmuş. Asker sormuş, ‘ne istiyorsunuz?’ diye annem de ‘çocuklarım kayıp’ demiş. Asker de ‘aralarında sünnetsiz olan var mı?’ diye soruyor. Yengem ‘evet benim oğlum sünnetsiz’ demiş. Asker tekrar anneme sormuş ‘Senin kızının saçları uzun mu?’ O da ‘evet’ demiş.
O arada zırhlı araç gelmiş ve onlara bağırmışlar ‘geri çekilin’ diye. Araç hareket halindeyken büyük bir ses gelmiş ve annem ile yengem bağırmaya başlamışlar. 5 çocuk bizim aileden, 2 çocuk ise komşunun olmak üzere 7 çocuk mayın patlaması ile katledildi. Esmer’in saçları elektrik tellerinin üzerine kadar gitmiş. Annem eve geldi bağırdı. Sorduk ‘ne oldu’ diye. Çocukların hepsinin öldüğünü söyledi. 7 çocuğun cenazesini yıkayamadan tek mezara gömdük. Mezarın başına gelen asker bize ‘PKK yaptı değil mi?’ diye sordu. Bizde ‘PKK yapmadı devlet yaptı’ dedik.”
‘Taybet Ana sadece bir anneydi’
“Her anne dediğimde yüreğime ateş düşüyor” dediği anda gözyaşlarına hakim olamayan Halime, Taybet Ana’nın tüm çocuklara kendi evladıymış gibi yaklaştığının altını çiziyor. Annesinden söz etmeye başlayan Halime gözyaşlarını elinin tersiyle silerek annesini, katliam anını, hissettiklerini anlatmaya başlıyor. Halime anlatıyor biz dinliyoruz…
“Annemin bir duruşu vardı. Onunla oturup kalkan herkes ona saygı gösterirdi. Annem sürekli sohbetlerde ön planda olurdu. Sürekli evi dolu misafir olurdu. Taybet Ana okumuş, kültürlü ve bilinçli biri olduğu için herkes ona saygı gösterirdi. Hiçbir zaman evi ve sohbeti boş kalmazdı. Bilgelik konusunda da ne ben ne de ailemizden biri Taybet Ana’nın yerini dolduramıyor. Taybet Ana’nın yeri hiçbir zaman dolmaz ve sürekli bizimle yaşıyor. İsmini dahi duyduğumda ona olan özlemim bir kat daha artıyor. Biri annesine ‘anne’ diye seslendiğinde içim parçalanıyor. Hala anlamış değiliz, annemiz Taybet Ana bu devlete ne yapmıştı da kurşuna dizdiler? Annemiz şervan mıydı? Elinde silah mı vardı? O sadece bir anneydi anne.
Son sözü: ‘Üşüyorum, çok susadım’
Sabah kahvaltı yaptıktan sonra dışarı çıktı komşunun evine bir şeye ihtiyacı var mıdır diye gitti. Annem her zaman gittiği komşusunun evine gitmişti. Komşudan eve geleceği anda evin yandığını görüyor. Evinin yandığını seyreden annem ‘evim yansın, bu kadar ölen gençlerden değerli değil’ dedi. Ama sonra yangını söndürmek için çıkıyor. Komşularımız onu durduramadı gitmemesi için. Ertesi gün sabah komşumuz ineğine bakmak için dışarı çıkıyor ve o esnada sokak ortasında annemin vurulduğunu görüyor. Ardından telefonum çaldı ve Taybet Ana’nın evinin orda yaralıların olduğu söylendi. Biz annemin olduğunu düşünemedik. Ardından annem olduğunu öğrendik. Annem ayağından ve kolundan yaralanmıştı. Babam onu kurtarmaya gitti. Babam annemi kurtarmaya gittiğinde, annem babama ‘gelme seni de vururlar’ diyordu. Babam anneme ‘sana ip atacağım, tutabilirsen seni çekip kurtaracağım’ dedi. Babam ipi attığı sırada yine ateş açıldı ve kurşun babamın eline isabet etti. Annem babama ‘üşüyorum, çok susadım’ diyordu. Amcam Yusuf ta dışarı çıktığı sırada keskin nişancılar onu da vurdu.
Babam 155’i aradı ve ‘eşim caddede kalmış, kardeşim de yaralı’ dedi. Ambulans talep ettik. ‘Ambulansı verin biz kendimiz getireceğiz’ dedik. Onlar da beyaz bayraklarla çıkmamızı istediler. Biz de beyaz bayraklarla çıktık, tekrar taradılar. 3 defa aynı şekilde taradılar. Çıkanı hedef alıp tarıyorlardı. 7 gün böyle geçti. Eğer o kadar ateş altında olmasaydı annemi kurtarabilirdik. Ama günlerce o sokak ortasında ateş altında olduğu için annem orda can verdi ve günlerce cansız bedeni sokakta kaldı. Biz öylece çaresizce kaldık.
‘7 gün 7 gece pencereden annemi izledim’
7 gün 7 gece mahsur kaldığımız komşumuzun evinin penceresinden annemi izliyordum. Biz hiç uyumadık, kuşlar ve köpekler gelir diye. Annem orada yattı biz ise onun hemen birkaç metre ilerisinde onunla öldük. Devlet bize 7 gün boyunca acı çektirdi. Annemin cenazesi 7 gün boyunca sokak ortasında kaldı. Ben uzaktan anneme her baktığımda sanki derin bir uykudaymış gibiydi. Bir elini yüzünün altına bırakarak yan duruyordu, sanki uyuyor gibi. Asla bu zulmü ve vahşeti unutmayacağız. Biz bu devlete ne yaptık bizi annesiz, bizi Taybet Anasız bıraktı. Annemin yaşadıklarını bizler yaşadığımız sürece hiçbir zaman unutmayacağız. Bizler annemin davasından asla vazgeçmeyeceğiz. Sonuna kadara bu yolda olmaya ve davanın takipçisi olmaya devam edeceğiz. Bizler bu davası çocuklarımıza ve torunlarımıza anlatacağız ki unutulmasınlar. Annem çocuklarının, bizde annemizin ölümünü izledik. Cenazesini defin etmemize bile izin vermediler. Annemin son sözü ‘Kardeşlerin Meryem ve Süleyman sizlere emanet’ oldu. Aradan 4 yıl değil 4 asır da geçse biz yasımızı tutacağız ve unutmayacağız. Bu başımızdaki siyah tülbentte yasımızın ve acılarımızın kanıtı olarak duracak.”