İşçi Partisi bu seçimi fazlasıyla işçi sınıfı partisi olduğu için değil, fazla sayıda yerde çok az öyle olduğu için kaybetti. Mücadele devam ediyor – ve şimdi bir sonraki kavga için güç toplama zamanı.
Bu gecenin [12 Aralık] sonuçları hareketimiz için ülke çapında ancak bilhassa can damarı bölgelerde son derece kötü. Binlerce aktivistin katıldığı haftalar süren canlı bir kampanya sonrasında bunu sineye çekmek zor. Ancak en önemli yansımalar parti dışına olacak. Beş yıllık Muhafazakar iktidarı sendikalara ve işçi sınıfına, kamusal hizmetlere ve yaşamak için devlet yardımlarına bel bağlamış olanlara daha fazla saldırı anlamına gelecek. Bu gibi anlarda tarihten bir perspektif çıkarabilmek önemli. Bu ülkede emek hareketi derin yenilgiler yaşadı ve bunların ardından kendisini toparladı. 1926’da genel grevde büyük bir mücadeleyi kaybettik. 1929’da İşçi Partisi parlamentodaki en büyük partiydi. 1930’larda parti lideri Ramsay MacDonald, onca insanın on yıllarca uğraşarak inşa ettiği partiyi neredeyse ortadan kaldırdı. 1945’te o parti ülkeyi yeniden inşa ediyordu. Bu tarihsel an farklı. Ancak bu an, sağın elinin altındaki tarihsel analoji olan, bir kuşak nezdinde solu ön saflarda siyasetten silen 1983 yenilgisindense yukarıda değindiğim anlara daha yakın. Sosyal demokrasi yerine bize neoliberalizm, ekonomik büyüme vaadi ve yıllar süren ekonomik krize bir çözüm sunulmuştu. Bugün o gün değil. Yönetici sınıf halkın refahını artıracak yeni bir model bulmadı ve kapitalizm kriz içinde. Tory zaferi kayda değer, ancak İşçi Partisi ve sol doğru dersleri çıkarırsa dönemsel olmak zorunda değil.
Sınıfın Batı toplumlarında merkezi bir unsur olarak yeniden ortaya çıktığı ve yeniden kapitalizm hakkında konuşabileceğimiz bir momentte Corbynizmin görevi açık biçimde İşçi Partisini, iş dünyası seçkinlerinin liberal kesimlerine esir düşmemiş, Westminster karşısında isyankar bir güç olan ve temelde bu ülkenin işçi sınıfından müteşekkil çoğunluğunun, yaşamak için ücretlerine bel bağlamış insanların kendi şanslarını artıracağına inandığı bir işçi sınıfı partisi olarak yeniden inşa etmekti. Bunda başarısız oldu. Sürecin parçası olan hepimiz bunda başarısız olduk. Ancak Tribune dergisi olarak bizler Avrupa seçimlerinden sonra en zarar verici tavizlerden birisi olan İşçi Partisi’ni demokratik olarak alınmış Brexit kararına karşı çıkan bir partiye dönüştürmekten imtina edilmesi için girişimde bulunduk. O zamanlar solun büyük kısmındaki popüler bakış, partinin kolayca, partiye derin bir şekilde bağlı İşçi Partili “ayrılma” taraftarlarını yanında tutmaya devam edebileceği, asıl tehlikenin “kalma” yanlısı seçmenleri kaybetmek olduğuydu.
Bu düşüncenin ölümcül biçimde hatalı olduğu ortaya çıktı. On yıllardır siyasal müesses nizamın görmezden geldiği post-endüstriyel bölgelerdeki işçiler, İşçi Partisi’nin kendilerini hafife aldığını haklı olarak fark ettiler. Bizim için oy kullanmayarak ya da muhafazakarlara oy vererek aynen yanıt verdiler. Bunun derin sonuçları oldu. Eğer sadakat anlatısında herhangi bir doğruluk varsa o da İşçi Partisi’ne yıllarca oy vermiş ayrılma taraftarlarının ikna oldukları için değil alışkın oldukları için bunu yapmış olduklarıdır. Bu alışkanlık artık ortada yok. Bunu yeniden hayata geçirmek devasa bir mücadele gerekiyor. Durum ne yazık ki Corbynizmdeki başka bir derin soruna bizi götürüyor: İşçi Partisi’nin ekonomik gündeminin vaat ettiği dönüşümlere en fazla ihtiyaç duyan bölgelerin çoğunun bu projenin kendilerine ait olduğunu hiçbir zaman hissetmemiş olmaları. Londra ve Güneydoğu’da parti üyeliğinde patlama yaşanırken, bugün kaybettiğimiz “can damarlarında” üyelikler çoğunlukla durağandı. Artık gizlenemiyor. İşçi Partisi fazlasıyla işçi sınıfı partisi olduğu için değil, fazla sayıda yerde çok az öyle olduğu için kaybetti.
Bunun bir ölçüde nedeni Corbynizmin geçtiğimiz on yıllarda yenilgiye uğramış solun damgasını fazlasıyla taşıması. 1990’larda sosyalizm gözden düştüğünde, geride kalanlar fazlasıyla yalıtılmışlardı. Cesur mücadeleler sergilediler ve onlar olmaksızın -Jeremy Corbyn olmaksızın- sadece Britanya’da değil uluslararası alanda da sosyalist hareket bugün olduğundan daha kötü bir durumda olurdu. Ancak sosyalizm tekrar yükselişe geçtiğinde sol çok uzun süre kenarda kalmıştı. Kitle siyasetiyle teması asgari düzeydeydi. Hızlı öğrenmek zorunda kaldı. Yeterince hızlı öğrenemedi. İşler sertleştiğinde, acınası iş olanakları, öğrenci borcu ve aşırı yüksek kiralar altında ezilen daha genç bir neslin rahatlatıcı kucaklamasını esas aldı. Ne yazık ki bu kuşakçı ilerici siyaset sınıfın ikamesi değildi. Avrupa seçimlerinin hemen ertesinde getirdiğimiz eleştiri-“ilerici toplumsal görüşlere sahip olanları birleştirerek çoğunluk inşa etme projesi olarak” ilericiliğe meylettiğimiz eleştirisi- ilerici görüşleri eleştirmemizden kaynaklanmıyordu. Bu görüşler sınıf siyasetinin temeli olmadığı için projeyi eleştiriyorduk. Toplumu gitgide daha küçük parçalara ayırarak her birine seslenme uğraşını değil; çoğunluğu, insanları birleştiren maddi koşullar temelinde sağlama çabasını savunuyorduk. Eleştirdiklerimiz maalesef bir alışveriş listesine benzeyen manifestoda yansımasını buldu. Önerilen politikaları çoğu popülerdi. Aslında bu Corbynizmin miraslarından ve başarılarından birisi. İşçi sınıfının olanaklarını artıracak bu politikaları korumak için mücadele etmeye devam etmemiz gerekiyor, Tribune tam da bunu yapacak.
Ancak politikalar silsilesi, topluca bakıldığında, bir perakende teklifi gibiydi. Gitgide daha fazla unsur. Bunları gerçekten satacak bir birleştirici vizyon olmaksızın, İşçi Partisi iktidarında toplumun hikayesini anlatmadan yeterli değildi. Esasen halk bize inanmadı. Onyılların neoliberalizmi sonrasında bunun böyle olması şaşırtıcı değil. Ancak yenilginin boyutları göz önünde bulundurulduğunda durumu neden değiştiremediğimize ilişkin ciddi sorular sormalıyız. Cevaplar, yeterince bölgede, yeterince sayıda işçi sınıfı mensubunun hayatlarında mevcut bulunmamamızda yatıyor -ayrıca Corbynizmin daha fazla sayıda insanı saflarımıza katacak biçimde sınıf mücadelesinin yükselişine denk düşmemesinde.
Yarın neyi kurtarabilirsek onu kurtarmanın mücadelesi başlayacak. Sosyalist hareket daha önce de yenilgi gördü ve daha güçlü bir şekilde bunu atlatacağız – hakiki olanın niteliği yangın sırasında belli olacak. Ancak peşimize düşecekler. Fakat bu gece, kapitalist sistem var olduğu müddetçe bir sosyalist harekete ihtiyaç olacağını ve mücadelemizin devam ettiğini hatırlamalı, bir sonraki kavga için güç toplamalıyız.
*PolitikYol’dan alınan yazıyı Ali Rıza Güngen çevirdi.