Seçimlerin ardından tek adam rejiminin devreye girdiği yeni sistem başladı. Kadınlar açısından şartlar hem daha zorlaşacak hem de mücadele daha da keskinleşecek gibi görünüyor. Yeni sistemin değerlendirmesini çeşitli çevrelerden kadınlarla konuştuk
Nevin Cerav/İstanbul
Türkiye’de tek adam rejiminin uygulanmasını sağlayan yeni sistem önceki gün yapılan yemin töreniyle hayata geçirildi. Birçok örgüt, kurum ve kuruluş ile muhalif çevrelerin eleştirdiği tek adam rejimine en başından itibaren kadınlar da karşı çıkmış ve çeşitli eylemlerle protesto etmişlerdi. Yeni sistemin başlatılmasıyla birlikte kadın örgütleri, endişe ve eleştirilerini açıklayarak mücadelelerini de yükselteceklerini ifade etmeye başladılar.
Kabinede 2 kadın var
“Cumhurbaşkanlığı Sistemi”nin 16 bakanlıktan oluşan kabinesinde sadece 2 kadına yer verilmesi dikkat çekti. Yayımlanan KHK ile 16’ya inen bakanlıklardaki görev dağılımında, Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı Zehra Zümrüt Selçuk’a, Ticaret Bakanlığı ise Ruhsar Pekcan’a verildi.
Kadın bakanlar kimdir?
Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığına getirilen Zehra Zümrüt Selçuk, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’ın başkan yardımcılığını yaptığı Kadın Demokrasi Derneği’nin (KADEM) Ankara Temsilciliği’ni yapıyor. Eski Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’un da kızı. Ticaret Bakanlığı’na getirilen Ruhsar Pekcan ise, 2005 yılında altyapı projelerine içme suyu, sulama, petrol ve doğalgaz boruları, santrallere elektromekanik aksamı temin eden Karon Mühendislik ve Ticaret Ltd. Şti.’nin kurucu ortağı ve yönetici müdürü. Ayrıca, başkanlığını M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun yaptığı TOBB Kadın Girişimciler Kurulu’nun Başkan Yardımcılığı’nı yürütüyor.
Bakanlıklar birleştirildi
Yayımlanan 703 sayılı KHK ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı olarak değiştirildi. Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’da, 2011 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak değiştirilmişti. Kadınların topladığı on binlerce imzaya rağmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Biz muhafazakar bir partiyiz” söylemi eşliğinde geri adım atılmamıştı. Öte yandan kadınlar son zamanlarda artan kadın-çocuk katliamı, cinsel istismar ve cinsel saldırılara karşı da, “Kadın ve Çocuk Bakanlığı” kurulması için defalarca çağrı yapmış, bunu yaptıkları eylem ve etkinliklerde de dile getirmişti.
‘Denetim aracı kalmadı
Tek adam rejimini, açıkladığı kabineyi ve yeni sistemin kadınlar açısından yansımasını DİSK Basın İş’ten Özge Yurttaş’a sorduk. Sözlerine; “TBMM’nin yürütme üzerinde denetim aracının kalmadığı, yasama konusunda Cumhurbaşkanı’nın bizzat kendisinin en az Meclis kadar yetkili olduğu ve eski sistemde Meclis ya da bakanlar kuruluna ait tüm yetkilerin ‘tek elde toplandığı’ bir dönem yasal olarak başladı” diyerek başlayan Yurttaş, şöyle devam etti: “Kabine’de TOBB Kadın Girişimciler Kurulu’ndan Ruhsar Pekcan’ın atanması, Milli Eğitim Bakanlığına Ziya Selçuk’un atanması kabineye dair vitrini güçlendirecek tercihler. Bu isimler hem özel sektörden gelen hem de alanında vizyoner bulunan isimler olduklarından kabinenin ‘liyakata değil sadakata dayalı atama’ kriteriyle düzenlendiği ve partizanca düzenlendiği algısını ‘düzeltme’ amacı taşıyor.”
Baskıcı çözümler
Çalışma hayatına dair değerlendirmelerine, adı Çalışma Sosyal Hizmetler ve Aile olan bu bakanlığın başına AKP’nin kurduğu kadın örgütü KADEM’in Ankara temsilcisinin getirildiğini hatırlatarak başlayan Özge Yurttaş, iki bakanlığın birleştirilmesinin bürokratik işlevini anlamanın zor olduğunu, Türkiye’nin iki büyük sorununun sınıf ve kadın sorunundan oluştuğunu ve son on yılda iktidarı en zorlayan konuların başında bunların geldiğini söyleyerek şöyle devam etti: “Çalışma hayatının kuralsızlaştırılması ve güvencesizleştirilmesi, kadınların kazanılmış haklarının gaspı ve artan kadına yönelik şiddet gibi temel çatışma alanlarını kapsayan iki hizmet alanını tek bir çatı altında toplamanın anlamı, Erdoğan’ın bu büyük eşitlik ve talep hareketleri karşısında söyleyecek bir sözü, hayata geçirecek nitelikli bir politikası olmamasıyla açıklanabilir. Daha da kötüsü bu konulara dair de çözümü İçişleri-Milli Savunma bakanlığı aracılığıyla, biz diyelim “güvenlikçi”, siz anlayın “baskıcı ve otoriter” araç ve kurumlarla çözeceğini düşünmek kaçınılmaz.”
Sadaka politikaları
Özge Yurttaş son olarak, yeni sistemin kadın emeğine yönelik zorlaştırılmalarıyla ilgili şu ifadeleri kullandı: “Kadının ev içi konumu annelik ve eş olma vazifelerinin esnek ve güvencesiz çalışmanın temel dayanak noktası ve payandası yapılması göz ününe alındığında, çalışma ve aile bakanlığının birleştirilmesi kadınların çalışma hayatında güvencesizleştirme kıskacına daha fazla alınacağına işaret ediyor. “Ayrıca bakanlık adından sosyal güvenliğin çıkarılması ve yerine sosyal hizmet kavramının getirilmesi de, sosyal güvenlik hizmetlerinin yerini sosyal hizmet adı altında dilencileştirme ve sadaka politikasıyla ikame ettiklerinin itirafı olmuş.”
‘Bu rejime hayır demeliyiz’
Tek adam rejimine gündeme getirildiğinden beri karşı çıkan isimlerden biri de feminist Handan Koç. 2012 yılında yayımlanan “Muhafazakarlığa Karşı Feminizm” isimli bir kitabı olan feminist yazar Handan Koç, tek adam rejimini kadınlar açısından şöyle yorumladı: “Yeni rejimin başı, size nasıl hitap edeceğiz diye soran gazetecilere, ‘başkan diyebilirsiniz’ demiş. Feminist olunca ne onu, ne kadın ya da erkek, onun düşüncelerine sahip herhangi bir kişiyi başkan olarak göremeyeceğimiz çok net. Zaten, elbette bir başkan tarafından değil, kendimizi yani toplumun ezilen ve sömürülenlerini temsil edenlerce yönetilmek istiyoruz. Dolayısıyla, bu Meclis’i de Meclis olarak görmek benim için mümkün değil. Bence kadın erkek eşitliğine tahammülü olmayan, insanları ancak ona boyun eğince seven, parayı ve gücü ona biat edenler ve mümkünse kan bağı olan yakınlarından başkasına kaptırmak istemeyen bir erkeği, başkan olarak görmemek için toplumun çoğunluğunun sebepleri var. Biz kadınlarınsa tamamı bu rejime hayır demeli, çünkü artık hukuksal eşitlik eşiğinin de gerisine gittik. O yüzden şu bence çok önemli: Kendini eşitlik, özgürlük davamızın içinde gören her kadın yeri geldiğinde eşitlikçi ve laik yasaları, erkek egemen şeri yasalara tercih ettiğini söylemekten çekinmemeli. Yeni kabinedeki başkanlarının sadık vekili olan kadın siyasetçileri özel olarak takip etmekse, önümüzde politik bir görev olarak duruyor.”
Muhatap kurum kalmadı
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile birleştirilmesiyle var olan sorunların daha da derinleşeceğini belirten çeşitli çevrelerden kadınlar, “Başkanlık sistemi şeriatın ön adımıdır” dedi. Aylin Nursal, 24 Haziran seçimlerden sonra “başkanlık sistemi” nin resmi olarak başlamış olduğunu hatırlatarak, kadınlar için olumlu hiçbir şeyin olmayacağını dile getirdi. “Kadınlar elbette özgürce yaşamak istiyorlar. Bunun için ne yapılması gerekiyorsa yapıyorlar. Meydanlarda olmaya devam edeceğiz. Kadın hareketinin yanında yetkilileri de göreve çağırıyoruz” dedi. Ece Devrim, “Başkanlık Sistemi”nin şeriatın ön adımı olduğunu dile getirerek, “Kadınları ve çocukları korumaktan ziyade evlere kapatmaya çalışan bir sistem. Çocuğa yönelik istismarın üzerini örtmeye çalışıyorlar. Zamanında Adalet Bakanı ‘çocuğun rızası var’ demedi mi? Kadın bakan ‘Bir kereden bir şey olmaz’ demedi mi? O zaman bunlar neyin mücadelesini veriyorlar?” diye sordu. Olağanüstü Hal (OHAL) ile birlikte kadın cinayetleri ve şiddetinde bir artış söz konusu olduğunu ifade eden Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan Gülsüm Kav ise, şiddetin nitelik değiştirip daha vahşi bir hal aldığını vurgulayarak, “Bütün bu süreç boyunca kadın hakları ihlalleri artmış olduğu halde sadece bu meseleler için çalışan bir kurum ihtiyacı vardı. Bununla ilgili Aile Bakanlığı tek görevliydi o da pek çok görevinin yanı sıra bunu yürütüyordu. Şimdi biz biliyoruz ki Aile Bakanlığı’nı Çalışma Bakanlığı ile birleştirmek suretiyle kadınlar daha da geriye itilecek. Dolayısıyla başkanlık sistemiyle ilgili bizi bekleyen ilk şey bizim sorunlarımızı çözecek bir muhatap kurum kalmadığıdır” dedi.