“Savaşı zenginler çıkarır, yoksullar ölür.” (Jean-Paul Sartre)
***
Tüm gazetelerde haber başlıkları asgari ücretle ilgili bu aralar. 8 milyon vatandaşın gözü kulağı asgari ücrete yapılacak zam oranında. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun kararını bekleniyor.
Yorumsuz deyip geçmek olmuyor. Bu haberin yanı başında bir başka haber: “Türkiye’de 191 bin 916 kişi milyoner, 65 milyon kişi yoksul.” Ekonomik kriz işçiyi, emekçiyi, işsizi yakıp geçiyor. Birileri ihtişam içinde yaşarken toplumun çoğunluğu açlık ya da yoksulluk sınırlarında yaşamaya çalışıyor. Asgari ücret 2020 TL, açlık sınırı 2103 TL ve yoksulluk sınırı 6850 TL. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre yoksul sayısı her geçen gün artıyor. Öte yandan Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’na göre (Türk-İş) dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 2 bin 102 olarak belirlenmiş. Ayrıca Tüketici Hakları Derneği de yaptığı araştırmada toplumun yüzde 20’sinden fazlasının (yaklaşık 16.5 milyon kişi) açlık sınırının altında, yüzde 60’dan fazlasının yoksulluk sınırının altında olmak üzere, yüzde 80’den fazlasının (yaklaşık 65 milyon kişi) açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşadığını belirtiyor. Nazım’ın dizelerinde ifade ettiği işsizlik, açlık ve yoksulluk her gün çığ gibi büyümekte: “Değil birkaç, değil beş on / Milyon milyon aç bizim./ Açlar dizilmiş açlar / Ne erkek, ne kadın, ne oğlan, ne kız / sıska cılız eğri büğrü dallarıyla eğri büğrü ağaçlar / Ne erkek, ne kadın, ne oğlan, ne kız / açlar dizilmiş açlar./ Kimi deri deri / Yalnız yaşıyor gözleri.”
***
Türkiye, zenginin giderek daha zengin yoksulun her geçen gün daha da yoksullaştığı bir ülke. Sınıflar ve katmanlar arasında gelir bakımından uçurumun giderek büyüdüğü bir ülke. Adaletli bir üleşim ve paylaşımın olmayışının yanında savaş için devasa harcamaların da büyük etkisi var yoksulluk üzerinde… 2019 yılında Türkiye’nin savunma harcaması adı altında gerçekleştirdiği harcamalar milyar dolarlarla ifade ediliyor. Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SİPRİ) bu yıl yayımladığı rapora göre; Türkiye dünyada en fazla askeri harcama yapan 15 ülke arasında yer alıyor. Ayrıca “Türkiye hızlı askeri teçhizat teslimatı konusunda giderek daha fazla harcama yapıyor ve bir yandan da yüklü miktarda silah satın alıyor bu da çok fazla paraya mal oluyor. “Bunlar bilinen harcamalar. Bu alanda yeterince bir şeffaflık yok. Çünkü harcamalar Sayıştayın bile denetimine kapalı tutuluyor.
***
Yeni 2020 bütçesinden de halkın yaşadığı bunalıma çare yok deniyor. Ekonomik eşitsizliğin derinleşerek kronik bir hal aldığını, aralıksız yoksullaştığımızı ve yaşam koşullarının giderek ağırlaştığını belirtiyor ekonomistler. Savaş ve silahlanma süreçleri; açlık, yoksulluk ve işsizliğin arttığı ve insan haklarının rafa kaldırıldığı dönemler olmuştur hep. Türlü yöntemlerle yoksulluk bir kişisel sorun olarak kadere kısmete ya da üretim yetmezliği gibi sebeplere dayandırılmaya çalışılsa da aslında yoksulluk sayıların da gösterdiği gibi bir toplumsal adalet sorunudur. Nobel ödüllü ekonomist Amartya Sen, çalışmaları sonucunda hükümetlerin halkları tarafından sorgulanabildikleri ülkelerde açlık olmadığı sonucuna varıyor ve ekliyor: “Açlığın temel nedeni gıda ya da toprak eksikliği değil, demokrasi eşitlik ve adalet eksikliğidir.” Sözün özü: Demokrasinin varlığı bir yönüyle hak ve hukuka, adalete ve emeğe verdiği değerle ölçülüdür.