Soma Davası’nda kararın ertelenmesi üzerine başlatılan nöbet eyleminde kararlı olan aileler, “Yaramızın kabuk bağlayacağını mı sanıyorlar” diyerek sitemlerini dile getirdi.
Türkiye tarihinin en büyük iş cinayeti olarak kayıtlara geçen ve 301 madencinin yaşamını yitirdiği Soma Katliamı davasının görüldüğü Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nin bir heyet üyesinin “rahatsızlığı” gerekçesiyle 11 Temmuz’a ertelendi. Bunun üzerine aileler, avukatlar ve destekçileri nöbet eylemi başlattı. Duruşma salonunun önünde bulunan Umut Parkı kısa bir sürede, yeme-içme ihtiyaçları ve gece yatmak için minderler hazır edildi. Aileler, avukatlar ve destekçileri bekleyişlerini sürdürüyor. Nöbete katılanların hepsinin talebi ortak. “301 Can İçin Adalet” pankartında yazdığı gibi herkes adalet talebini dillendiriyor.
Bir grup duruşma salonunun demir parmaklıklarla kapatılan kapının önünde oturuyor. Parmaklıklar önündeki nöbet vardiyalı bir şekilde sürüyor. Mahkemeden kimsenin beklentisi olmasa da umutlar yitirilmiyor. Çıkacak kararın hiçbir şekilde kendilerini ve kamuoyunu tatmin etmeyeceğinin bilincinde olduklarını belirten madenci annesi Elmas Kaya, “Ben burada kararın ne olacağını biliyorum” diye konuştu.
‘Umudumuzu kaybedersek ölürüz’
Madende yaşamını yitiren Hakkı Doğan Sal’ın eşi Gülizar Sal, “Yaramızın kabuk bağlayacağını mı sanıyorlar” diye belirterek, “Bu davanın buraya kadar gelmesi dahi anlamsızdı. Bizden ne bekliyorlar, ne yapmamızı bekliyorlar bilmiyorum. Bu kadar insan öldü bunların cezasını kesmek zor mu? Adalet yoksa bir ülkede zor oluyor. Bir şey beklemiyoruz ama umudumuzu da yitirmek istemiyoruz. İnan umutsuzluk çok zor. Umudumuzu kaybedersek biz de ölürüz. Umutla geliyoruz her duruşmada buraya, sonra umudumuzu yanımıza alıp gidiyoruz evimize” sözleriyle 4 yıllık bekleyişini özetliyor.
‘Sonuna kadar gideceğiz’
Aileler nöbeti sürdürmekte olduğu kadar, kamuoyunu tatmin edecek bir karara ulaşmakta da kararlı olduklarını söylüyor. Eşi Erdoğan Köse’yi kaybeden Gülfidan Köse’nin “Sonuna kadar gideceğiz. Bir kişi de kalsak biz buraya geleceğiz. Buradan iyi bir karar çıkmasa Anayasa Mahkemesi, Avrupa Mahkemesi. Sonuna kadar gideceğiz. Bu davayı kapatmak yok. Yaşadığım sürece peşindeyim. Bizim canımız yandı, başkalarının canı yanmasın” sözleri ailelerin kararlılığını gösteriyor.
‘Kan ağlıyorum’
Tek çocuğu Sadık Akdağ’ı kaybeden Nurcan Akdağ’ın “Offf” çekerek dökülen sözleri ise yitirilen çocuğa ve adalete olan özlem ile öfkeyi anlatıyor: “Kan ağlıyorum. Hep oğlum gelecek diye bekliyorum. ‘Anne ben gelirim. Soğuğu yarar yine gelirim’ diyordu. Ama gelemedi. Kapıları kapattılar yüzümüze. Yine kapatıyorlar kapıları. Bir avuç insandan korkuyorlar adalet vermek için. O adalet ki nasıl bir adalet.”
‘Şirvan ve soma arasında bir bağ kurulabilirse’
Gün batıyor ve çekiliyor kızgın güneş Umut Parkı’nın üzerinden ama nöbetçiler adalet istemeye devam ediyor. Kimisi bir ağaca sırtını dayamış haberleri takip ediyor, kimisi bir kuytuda bir araya gelmiş nöbete ve davaya ilişkin kritik yapıyor. Davadan çıkacak karar üzerine tahminler yürütülüyor. Tahminlerin ortak noktası, çıkacak kararın her haliyle eksik kalacağı yönünde. Çünkü Soma’nın siyasi failleri ile üst düzey kamu yöneticileri yargılanmıyor bu davada. Buna rağmen önemli görülüyor bu dava ve mücadele ediyor nöbetçiler. Avukat Can Atalay, Türkiye işçi tarihi için önemli bir dava olduğu için direndiklerini söylüyor ve “Türkiye halklarının tarihine yazılacak bir dosya. Bütün eksikliğine rağmen yazılacak” diyerek ekliyor: “Umut olmadan yaşanmıyor. Bu insanlar direnmeyi tercih ettiler. Eğer bir umut türeyecekse Şirvan’da ekmeğini kazanırken öldürülen işçi ile Soma’da ekmeğini kazanırken öldürülen işçinin mücadelesi arasında somut bir bağ kurabilir bunun hattını oluşturabilirsek; umut oradan neşet edecektir.”
MA / Ahmet Kanbal – Ruken Demir