Türkiye’de kuruyan birçok göl ve akarsulara her geçen gün yenileri ekleniyor. Gölleri kurtarmak adına farklı havzalardan su transferleri yapılıp yeraltı suları çekilirken, suyu çalınan bölgelerde yeni susuz alanlar ve ekolojik yıkımlar ortaya çıkıyor
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Eğirdir Gölü’nün son 10 yıl içerisinde aşırı kayıpla birlikte su seviyesi 6-7 metreye kadar düşerken Eğirdir Gölü’ne tabandan bağlı olduğu Beyşehir Gölü de tamamen kuruma eğilimine girmiş durumda. 5 milyon yılı aşkın süredir doğasına müdahale edilmeyen ve su çevrimiyle döngüsünü sürdüren suların akış yönlerinin değiştirilmesi, yapılan barajlar ve aşırı su kullanımı ile gelişen iklim krizi göllerin kurumasına yol açan en önemli etkiler olduğu belirtiliyor. Beyşehir Gölü’nde 20-25 metrelerde olan derinlik 2-2.5 metrelere düşmüş durumda. Konu, Beyşehir Belediyesi’nin aralık ayı toplantısında da meclis gündemine gelmişti.
Beyşehir’i öldürme politikası!
Beyşehir Belediye Başkanı Adil Bayındır yaptığı konuşmada, gerekli önlemler alınmazsa Beyşehir Gölü’nün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağı uyarısını yaparak, “1991 yılında 50 bin kişinin katıldığı göl mitingini yaptık, basın yoluyla gölümüzün sorunlarını sürekli gündemde tutmaya çalıştık. Bu mücadelemizde 90’lı yıllarda yine girişimlerimiz sonucu mahkeme kararıyla regülatör kapaklarını mühürleterek köprüden su akışını kapatmamızda yine geçmiş mücadelelerimiz için vereceğimiz örneklerden sadece bir tanesidir. Sonraki yıllarda Beyşehir Gölü bir oyalama ve geçiştirmeyle su alma yapısı gibi göründü, yani Soğla Gölü’nün, Apa Barajı’nın stoku tamamlandı, ayrıca stoktakiler dururken arazinin de Beyşehir Gölünden sulanması sağlandı. Ben, buna su alma politikası değil Beyşehir Gölü’nü öldürme politikası diyorum!
Çok sayıda baraj ve gölet yapıldı
Bayındır konuşmasının devamında, “Benim ömrüm Beyşehir Gölü’nde geçti. Geçmişte Beyşehir Gölü’nde bütün balıklar vardı. Sirazı, göğcesi, yağ balığı, yılan balığı, kaya balığı, kızıl kanatı, sazanı, akbalığı yani dahası 13-14 tane tür vardı. Bunların hepsi ot yiyen balıklardı. Et yiyen türler yoktu. Beyşehir Gölü’nün altında suya dalan insanlardık. Beyşehir’in iskenderin de, soğlasında kumluk vardı. Gölümüz berraktı, istediğiniz yerden göle girilirdi. Gölü besleyen yüzey sularının üzerine çok sayıda baraj ve gölet yapıldı. Bugüne kadar uygulanan yanlış politikalardan bir an önce vazgeçilmesi için çaba göstermeye devam ediyoruz. Bilinmesini isterim ki: Gölümüzün içinde barındırdığı canlı çeşitliliğinin, eşsiz doğasının, bereketli suyunun yok olmaması ve korunması için neredeyse ömrümü harcadım” diye belirtti.
Kuyucuk Gölü’ne yeraltı suyu basılacak!
Göç yolu üzerinde bulunması dolayısıyla birçok kuş türüne ev sahipliği yapan ve bir süre önce tamamen kuruyan Kuyucuk Gölü, Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından açılan sondaj kuyusundan saniyede 20 litre su basılarak kurtarılacağı iddia edildi. Türkiye’nin 13. Ramsar alanı olarak koruma altına alınan Kuyucuk Gölü, ülkenin önemli sulak alanları arasında yer alıyor. Yaklaşık 245 hektarlık göl ve 416 hektarlık Ramsar alanına sahip kuş cenneti, deniz seviyesinden 1627 metre yükseklikte bulunuyor.
Dereler özgür bırakılmalı
Kars Valiliği öncülüğünde yürütülen proje kapsamında, 1100 metre uzaklıktaki, bölgede açılan sondaj kuyusundan çıkarılan su, borularla göle getirilecek. Ancak yer altı suyunun alınıp göle aktarılması, devridaim işlemi dışında bir etkisinin olması beklenmiyor. Gölü besleyen dereden yoğun su kullanımı yapıldığı ve göle ulaşmadan önünün kesilmesi sorunun önemli nedenlerinden sadece birisi. Doç. Dr. Çağan Şekercioğlu yaptığı açıklamada, “Yapılacak en acil eylem Kuyucuk köyü içinden geçen taze suyun önünün açılması ve göle verilmesi, gölü besleyen derenin serbest bırakılması” diye belirtti.
Birçok kuş türünün yuvası
Kuyucuk Gölü, göç halindeki birçok kuş türüne ev sahipliği yapan en önemli göller arasında yer alıyor. Kuyucuk Gölü, Kafkasya ve İran-Anadolu biyolojik çeşitlilik noktalarının kesiştiği konumda bulunuyor. Kars Çayı üzerinde yapılan Kars Barajı bir yandan tarımsal sulama için bir gereklilik olarak ele alınsa da Kuyucuk Gölü’nün kurumasına yol açan bir baraj özelliği taşıyor.
Transfer yeni sorunları yaratıyor
Havzalararası su transferi projeleri, yeni bir olgu değil. İhtiyaç duyulan bölgelerde mevcut su kaynaklarının endüstriyel, tarımsal ve kentsel su ihtiyacını karşılayamadığı pek çok bölgede su temin sisteminin esnekliğini artırmak, enerji üretmek vb. gerekçeler ile havzalararası su projeleri yapılmıştır. Güney Afrika, İspanya, Almanya, ABD, Çin, Japonya, İran, Libya, Türkiye ve daha birçok ülkede geniş çaplı su transfer projeleri hayata geçirilmiştir. Özellikle 1900’lü yılların son yarısına damgasını vuran baraj yapımı sürecinden bu yana, küresel düzeyde 364 büyük ölçekli su transferi projesi hayata geçirildi. Bu projelerle her yıl 400 milyar m3 su transfer ediliyor. Yapılan araştırmalar, 2020 yılı itibarıyla bu projelerin sayısının 760 ila 1240’a yükseleceği ve her yıl yaklaşık 800 milyar m3 suyun transfer edileceği belirtiliyor.
Taşıma suyla değirmen dönmez
Gümüşhane’de yok edilen Dipsiz Göl’de ne yaşandıysa suların taşınmasıyla aynı şey her bölgede yaşanır. Amik, Avlan, Meke, Akşehir gibi kuruyan/ kurutulan diğer doğal göller gibi Dipsiz Göl de Türkiye coğrafyasında yer almamaktadır. Buralara dünyanın suyunu taşısanız bile artık buralar birer su birikintisidir. Çünkü bu doğal gölleri göl yapan sadece su değil içerisinde yaşayan canlılardır. Milyonlarca yılda ortaya çıkmış olan ekolojik yapı ve hidrolojik denge taşınan sularla adeta katlediliyor.
Sular transfer edilmemeli
Havzalararası su transferleri, genel olarak nehir sistemlerinin bağlantılarını keser ve bu nedenle balıkların yumurtlamalarını ve göçlerini kesintiye uğratır. Yaşamı suyun varlığına bağlı olan canlılar, alınacak suyun miktarına ve mevsimine bağlı olarak yaşam alanlarını kaybeder. Özellikle akarsuyun denize döküldüğü deltada yaşayan başta kuşlar ve balıklar olmak üzere bu durumdan etkilenir. Deltaya ulaşan su miktarının azalması, zaman içerisinde deltanın ekolojik yapısını da değiştirir. Ayrıca doğal yapı değişir, tuzlanma ve kıyı erozyonu oluşur. Nehir havzaları arasında istilacı yabancı türlerin transferi ortaya çıkabilir. İklim değişikliğinden kaynaklanacak etkiler, suyu veren ve alan havzadaki sıcaklık/yağış/buharlaşma ve akış değişimleri, su transferi projelerinin çevresel ve ekonomik risklerini arttırmaktadır.
2020’de 800 milyar m3 su transferi
Havza içerisinde diğer doğal kaynaklarla birlikte bir bütünü oluşturan su kaynaklarının yapay yollarla bir bölgeden bir başka bölgeye transfer edilmesi ekolojik, sosyal ve ekonomik sorunları da beraberinde getirmektedir. İspanya’da Tarus – Segura, Avustralya’da Snowy Nehri ve Güney Afrika’da Lesotho su projelerinin alıcı havzada su için giderek artan bir açlık yaratmıştır. Suyu alınan havzalarda, özellikle su akımındaki azalma nedeniyle verici havzanın hidrolojik düzeninde meydana gelen değişimler, geri döndürülemez ekolojik zararlara neden olmaktadır.
Sular tarım için mi taşınıyor?
Konya’da susuzluk tarımsal üretimleri adeta durdurmaya zorlarken bölgenin taşıma suyla ayakta tutulmaya çalışıldığı belirtiliyor. Ermenek Çayı’ndan 462 milyon, Akçay’dan da 155 milyon metreküp olmak üzere toplam 617 milyon metreküp suyun Konya Kapalı Havzası’na getirilme çalışmaları sürerken bu suyun tarımdan çok Karapınar bölgesinde kurulmaya başlanan Enerji İhtisas Sanayi Bölgesi için taşındığı iddiaları yapılıyor. Karapınar uzun süredir susuzluğu yakıcı biçimde yaşayan bir yer. Her yıl ağustos eylülle birlikte tarımsal üretim yapılan alanlara ve özellikle bahçelere su verilemiyor. Buna karşın bölge, enerji üretim merkezi haline getirilmek istenmesi iktidarın su ve tarım politikalarının temel göstergesi.
Havzalararası su transferi
Türkiye’de su havzaları; sanayi, enerji, maden ve kentsel imarlar nedeniyle yok edilip kirletilirken, su ihtiyaçları için farklı havzalardan boru hatları ile sular taşınıyor. Bu taşınma ile birlikte suları çalınan bölgelerde ciddi ekolojik sorunlar ortaya çıkıyor. Bugün Konya Kapalı Havzası’na farklı havzalardan su transferi yapılıyor. İktidarın su sorununu çözme yolu havzalararası su taşımaktan ibaret. Mavi Tünel Projesi ile Göksu Nehri’nden yılda 414 milyon m3’lük suyun Konya Havzası’na aktarılması projesi bitmeden yeni su taleplerinin veya ihtiyaçların ortaya çıkıyor.