Yaptıkları çalışmalar ile modern Kürt müziğine farklı bir bakışla derinlik katan Kürt rock grubu Siya Şevê’nin yeni albümü çıktı. Grup üyelerinden Gökçe Selim ‘Li Pey Siya Xwe’ adını verdikleri dördüncü albümleri ile ilgili gazetemize konuştu
Ahmet Güneş/İstanbul
Kürt müziği ile rock müziğini birbirine sentezleyen Kürt rock grubu Siya Şevê, ‘Li Pey Siya Xwe’ (Gölgesinin Peşinde) adını verdikleri yeni bir albümle dinleyicilerinin karşısında. 2001 yılında kurulan grup dördüncü albümlerini dinleyicileriyle buluşturdu. Müziği nereye çıkacağı belli olmayan ve aynı zamanda bunu umursamayan bir yol alma hali olarak tanımlayan grubun “Li Pey Siya Xwe” adını verdikleri albümün bütün aşamalarında da kendileri yer alıyor. Albümdeki iki şarkı hariç diğer tüm parçaların söz ve müziği de kendilerine ait. Siya Şevê önceki ‘Puç’, ‘Zeng’ ve ‘Bêyom’ albümlerinde ciddi bir dinleyici kitlesini oluşturarak Kürt müziğinde kendilerine yer açmış bulunuyor. Grup üyelerinden Gökçe Selim, gazetemizin sorularını yanıtladı.
Öncelikle yeni albümünüzü tebrik ederiz. Albümünüzün ismi “Gölgesinin Peşinde”. Neden bu ismi seçtiniz ?
Müzik çoğu zaman platonik bir durumdur, karşılık almadan önünü görmeden gidilen bir yol gibidir. Sizin ne kadar yol gittiğinizin bir önemi yoktur, tükenme noktasına gelmiş olmanız, yorulmanız sizi kendinizle buluşturmaz, sadece gittiğinizle kalırsınız. ‘Gölgesinin peşinde’ yani burnunuzun dibinde kovalayıp durduğunuz şey, görünen boş bir umuttur. Bu genel duruma isim verdik aslında.
Siya Şevê grubu olarak devam ettirdiğiniz bir çizginiz var. Bu albümün sözleri de size ait değil mi?
Albümdeki iki şarkının sözü bize ait değil, müziklerini ve düzenlemelerini biz yaptık. Diğerlerinin ise tamamı bize ait.
Koma Wetan’dan sonra uzun bir süre Kürt rock müziğinde bir üretim yapılmadı. Son yıllarda ise yeni kuşağın ilgisi ve üretimi var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz ?
Yani tabi son yıllarda güzel çalışmalar oldu ama ne yazık ki dediğiniz gibi ilgi görmedi aslında. Çünkü Kürt müziğinde çok ciddi bir yozlaşma var ve bu yozlaşmanın Kürt halkının sanat algısını, müzik algısını sağır ve kör eden bir durumu var. Binbir emekle hazırlanmış bir albüm saçma sapan maskaralıkların önüne geçemiyor. Bu konuda özellikle kendini yenileyemeyen kültürel kurumsal yapıların ve genel olarak hepimizin payı var. Sıradan bir müzik okulunda bile çok daha fazla müzisyen yetiştirilebilirken, bizim kurumlarımızda mevcut siyasal süreçle birlikte belediye festivalleri ve etkinlikler olmayınca, ortadan kaybolan bir ‘sanatçı’ kadrosu var. Bunun iyi görülmesi ve değerlendirilmesi lazım. ‘Yeni kuşağa’ karşı herkesin sorumluluğu var.
Mevcut hali ile kültür kurumlarının yetersiz olduğundan bahsediyorsunuz. Sizce ne yapılmalı peki?
Mevcut halinin yetersiz denilmesi bile eksiktir. Sanat uğraşı içerisinde olmak isteyen kendi kültürüne, müziğine ilgi duyan insanların, gençlerin geri itildiği bir yer durumundalar ne yazık ki… Şunu iyi anlamak gerekiyor; asimilasyonun asıl amacı kültürü yok etmek, gelişmesini engellemektir. Bunu söylerken abartı gelecektir belki size ama sayın Demirtaş’ın televizyonda çıkıp Kürtçe bir şarkı çalıp söylemesi bana göre Cumhurbaşkanlığı adaylığından daha önemlidir. Dikkat edilirse kayyumlar daha ilk atandığında yaptıkları ilk şey tiyatrocuları ve ordaki kültür çalışanlarını işten atmak olmuştur. Onlar için, sizin içeride veya dışarıda olmanızın bir önemi yoktur. Önemli olan sizin kendinizden uzaklaşmanızdır. Bu da kültürü yok etmek, gelişmesini engellemekle olur. Onun için kültür sanat çalışmalarında mevcut hali değil, sürekli alternatifler üzerinde durmalıyız. Asıl ve biricik çıkış noktamızın edebiyat, kültür ve sanat olduğunu gerçekten iyi kavramalıyız. Bu başka şeyleri yadsımak anlamına gelmez! Büyük orkestralar kurulmalı (daha önce Batman’da kurulmuştu, sonrasında yarım bırakıldı). Bu Avrupa’da da olabilir, yeni jenerasyonun referans alabileceği modern çalışmalara destek verilmeli. Günübirlik hiçbir ağırlık taşımayan boş slogan niteliğindeki arabesk üslup reddedilmelidir diye düşünüyorum.
Denildiği gibi gerçekten Kürtçe rock yapmanın ya da Kürt müziğinde modern bir yaklaşım göstermenin zorlukları var mı?
Tabi ki, Ortadoğu toplumlarında modern şeyleri yapmaya kalkmak; müzik, tiyatro, resim vb.. başlı başına bir zorluk. Kürtlerde de ne yazık ki bu böyle ama bazı noktalarda kolaylıkları da var Kürt rock müziği için. Örneğin dil ve hissiyat çok güçlü, istenirse ve ciddi anlamda müzisyen yetiştirilirse çok ciddi ve sağlam gruplar ortaya çıkabilir.
Yeni albümün lansman konserlerini yapıyorsunuz. Sizi başından beri takip eden dinleyicilerin tepkileri nasıl?
Genelde olumlu ve destekler tarzda. Aslında bu albüm başından beri bizi dinleyen dinleyicilerin bizi zorlamasıyla çıktı. Bir şeye ciddi olarak başladıktan sonra farkında olmadan insanların size bir sorumluluk yüklediğini görüyorsunuz. Bu da o sorumluluğun gereğiydi.
Konser yeri bulma konusunda zorluklar yaşıyor musunuz?
Hem de nasıl. Birçok yer Kürtçe müzik yaptığımız için bize sahne vermiyor. Sahne aldığımız yerlerde ise çoğu zaman dolandırılıyoruz, bi de buna kolluk güçleri eklenince ortaya karışık bişey çıkıyor.
Herkesin bir Milena’sı var
Albümünüzde siyasal atmosfere göndermeler var ve Milena’ya da bir ithaf var.
Aşk ve sanat, aşk ve siyaset ya da savaş Ortadoğu toplumlarında ne yazık ki iç içe olmak durumunda kalmıştır; bu da öyle bişey. Herkesin bir ‘Milena’sı’ ve ona söylemek istediği sözler, şiirler, mektuplar ya da şarkılar olmuştur.
Son olarak söylemek, dinleyicilerinize ulaştırmak istediğiniz bir şey var mı?
İyi müzik nedir onu hissetmeye ve anlamaya çalışsınlar, ondan ilham alsınlar. Dünyada çok iyi müzik yapan müzisyenler var.