Gelir dağılımı adaletsizliğinin yanında militarizm destekli ırkçı oluşumları pervasızca palazlandıran kapitalist hegemonyaya karşı başkaldırılar, enternasyonal örgütsel dayanışmanın önemini artırdı. İsyan coğrafyalarındaki devrimci kodlar özyönetim potansiyelini ortaya çıkardı
Mehmet Ali Çelebi
Uruguaylı gazeteci-yazar Eduardo Galeano’nun ‘Latin Amerika’nın Kesik Damarları’, ‘Ateş Anıları’, ‘Kadınlar’ adlı eserlerinde anlattığı dehşet ve mücadeleler, Latin Amerika halklarının asi ve pes etmeyen direngen tarihini ortaya koyuyordu. Dosyanın bu bölümünde 16. yüzyıldan bu yana büyük isyanların ve büyük zaferlerin harmanlandığı coğrafyada, 2019’da ‘Güneşi Uyandıranlar’ın kavgasını, geleceğin özgürlükçü toplumsal örgütlülüklerini mayalayanların kavgasını vereceğiz. Haiti’den Ekvador’a, Şili’den Kolombiya’ya her yer isyan yankılıyor…
Cunta anayasası gitti
Şili isyanında 46 yılın hesabı soruldu. Çünkü ticaret için her şeyin serbest, militarizmin namlularının doğrultulduğu emekçiler için vize duvarlarının yükseltildiği Neo-liberalizmin vahşi yüzünün yaygınlık kazanmasını sağlayan darbelerden biri 1973’te ABD destekli olarak Şili’de olmuştu. 1970’de başkan seçilen sosyalist Salvador Allende’ye karşı faşist General Augusto Jose Ramon Pinochet darbede başrolü oynamıştı. Neo-liberaller kamulaştırmalara son verdi, her şeyi özelleştirme yolunu seçti. Eğitim, ulaşım, barınma, sağlık yerine sermaye odaklı kalkınma benimsenmiş, Latin Amerika’da ilk kez suyu dahi özelleştirmişlerdi. Vahşi sömürüsü, gelir dağılımı uçurumu yaratmıştı. Katliama uğrayan, gelir dağılımı adaletsizliğine öfkelenen Şilililer metro ücretlerine zam yapılınca 14 Ekim 2019’da ayaklandı. Sağcı Devlet Başkanı Sebastian Pinera’ya karşı “Fuera Pinera-Pinera Dışarı”, “Neo-liberalizm burada doğdu burada ölecek!” diye haykırdılar. Pinochet sonrası orduyu ilk kez sokağa çıkardı Pinera. Çok sayıda eylemci hayatını kaybetti. Özellikle başlara ateş edildi, en az 232 kişi görme yetisini kaybetti. Pandomim sanatçısı Daniela Carasco demir parmaklıklara asılı bulundu. Gazeteci Albertina Martinez Burgos şiddet görmüş halde evinde ölü bulundu. OHAL ve katliama rağmen isyan söndürülemedi. Kimi zaman meydanlarda toplananlar 1 milyonu aşıp tarihe geçti. ABD ve Rusya gibi ülkeler, kimi ülkelerde bir vakayı yangına çevirmeye çalışırken Şili’deki katliamları seyretti. BM içler acısıydı. Direnenler çok sayıda kayıp ile bedel ödeyerek adım adım kazanıyordu. Günün sonunda Pinera, “Şilililerin bize vermek istediği mesajı alçak gönüllülükle ve net bir şekilde aldık. Bu konuda ileri görüşlü olamadığımızı kabul ediyor ve bu nedenle özür diliyorum” demek zorunda kaldı. İsyan sönmeyince, Pinochet anayasasını değiştirme kararı alındı. “Sosyal Gündem” adıyla ekonomik paket hazırlandı. Şili’de kapitalist sistemin alaborası ve özyönetimlere evrilecek değişim kaçınılmaz görünüyor.
Haiti’de 1804’ün artçı şokları
İsyanlardan biri Karayip Denizi’ndeki ada ülkesi Haiti idi. Ayaklanma damarları güçlüydü. Uzun süren isyan sonrası beyaz sömürgecileri alt eden siyahi köleler, Ocak 1804 yılında Haiti’yi bağımsızlaştırmıştı. Siyahi köleler, ilk kez bağımsız devlet kurmuştu. Sık sık ayaklanmaların olduğu ülkede son ayaklanma 7 Temmuz 2018’de başladı ve bir yılı aştı. Emperyal ülkelerin, kölelik isyanları nedeniyle hala diş bilediği Haiti’de yardım paralarında yolsuzluk yapıldığını kaydeden emekçiler, işsiz kalanlar, üniversiteliler protestolarını Devlet Başkanı Jovenel Moise’nin istifası talebine çevirdi. Eylemciler taş ve molotoflarla ölümcül saldırılarda bulunan sistemin payandası polise direndi.
Kolombiya’da özgürlük dalgaları
ABD Başkanı James Monroe’nin 2 Aralık 1823’te ilan ettiği Monroe Doktrini olarak adlandırılan doktrinde Latin Amerika arka bahçe olarak kodlanmıştı. Devrimci FARC, ELN, EPL-ML ile savaş gerekçesiyle CIA-paramiliter güçlerin kan döktüğü, milyonları yerinden ettiği Kolombiya’da sendikalar, işçiler, Wiphala bayraklı Kızılderililer ve üniversite öğrenci birlikleri 21 Kasım 2019’da genel grev ilan edip meydanları titretti. Ücretlerin iyileştirilmesini ve emeklilik şartlarını ağırlaştırma planının rafa kaldırılmasını, gerilla hareketi FARC ile anlaşma olduğu halde eski savaşçılara ve aktivistlere suikastlere son verilmesi gibi taleplerle başkent Bogota dahil birçok kent ayaklandı.
Pasifik kıyısında 65 yerli dilinin konuşulduğu kozmopolit ülkelerden biriydi: Kızılderililer, Beyazlar, Afrika asıllı melezler (Mulatto, Raizal ve Palenquero) İspanyol-yerli melezler ve İtalya, Almanya, Fransa, İsveç, Polonya ve Rusya halkları yaşıyordu. Kolombiya; Latin Amerika’da Brezilya, Meksika ve Arjantin’den sonra 4., dünyanın 40. ekonomisi olarak kayıtlara geçse de petrol, doğal gaz, kömür, kahve zengini olsa da halklar yoksulluk içindeydi. Devlet güçleri halklara karşı mafya gibiydi. FARC ile yapılan anlaşmaya sağcı Devlet Başkanı Ivan Duque ve hükümeti uymuyordu, eski savaşçılar ve aktivistler suikastle öldürülüyordu. Protestocular yolsuzlukların, yoksulluğun bitirilmesini, FARC ile yapılan anlaşmaya uyulmasını istiyordu. Devletin; Bogota, Cali gibi yerlerde sokağa çıkma yasağı ilan etmesine, polisin ve askerin ölümcül saldırılarda bulunmasına rağmen ayaklanma sürdü. Eylemcilerle yapılan görüşmeler sonuç vermeyince 27 Kasım’da bir kez daha genel grev kararı verildi. Duque, dar gelirliler için sosyal destek paketi duyurdu.
Kızılderililerin büyük yürüyüşü
Güney Amerika ülkelerinden sol blokun yönettiği Ekvador’da da protestolar vardı. Devlet başkanı koltuğunda Rafael Correa’nın 6 yıl boyunca yardımcılığını yapan Lenin Moreno vardı. Lenin Moreno devrimci bir aileden geliyordu, ancak kapitalizmin akıntısına kapılınca Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi kuruluşlarla 10 milyar dolarlık borç anlaşması yaptı. İz düşümü Türkiye gibi ülkelerde görüldüğü gibi emekçilere, üreticilere sübvansiyonların kaldırılması, sürekli kemer sıkma dayatması, sosyal yatırımlardan kaçınılması idi. Benzine sübvansiyon kaldırılınca, benzine zam yapılınca 3 Ekim’de kıvılcım alev aldı ve sokaklar savaş alanına döndü. Kızılderililerin görkemli yürüyüşü ile isyan büyüdü. Kızılderililer başkent Quito’ya yürüyünce Lenin Moreno kabinesini başkent Quito’dan güney batıda Pacific Okyanusu kıyısındaki Guayaquil’e kaçırdı. Devletin işleyişi paralize edildi. Genel grevler oldu. Yerli kolları, Ulusal Meclis binasına girdi. OHAL ilanı ve sokağa çıkma yasağına rağmen günün sonunda kanlı saldırılarda bedel ödeyen halklar geri adım attırdı. Kemer sıkma paketi çöpe atıldı. Kızılderililerle ekim ortasında anlaşma sağlandı.
Venezuela’da darbe girişimi
ABD Başkanı Trump, Venezuela’da Hugo Chavez’in ölümünden sonra Cumhurbaşkanı seçilen Nicolas Maduro’yu devirmek için yerli sağcı oligarşi ve ordunun bir kanadıyla darbe girişiminde bulundu. 2019’da sağcı gruplar Kolombiya’daki uyuşturucu kaçakçısı paramiliter grupların liderleriyle fotoğrafları çıkan Juan Guaido’nun çağrısıyla gösteriler yaptı. Bir dönem Ulusal Meclis Başkanı olan Guaido kendini devlet başkanı ilan etti, darbe darbe başarısız oldu.
Peru‘da üçüncü hat
Latin Amerika’da bir dönem gerilla savaşıyla adından çok söz ettiren Peru’da meydanlar protestolarla hareketlendi. Yolsuzlukla mücadele konusu siyasette deprem yarattı. Ekonomik kriz de siyaset denklemini zorlayınca Ekim 2019’a girilirken Devlet Başkanı Martin Vizcarra kongreyi feshettiğini, kongre de Vizcarra’yı görevden aldığını ilan etti. Kongrede çoğunluğu Halk Gücü’nün elindeydi. Halk Gücü Lideri Pedro Olaechea kendisini devlet başkanı olduğunu ilan etti ve ikili bir tablo ortaya çıktı. Bu sokakları da böldü, iki liderin taraftarları protestolar yaptı. Üçüncü çizgi ise yolsuzluklardan hesap sorulması talebiyle başkent Lima’da Kongre binası önünde uyarılarını yaptı.
Sermayenin şah damarına basınca…
Milenyumda kapitalist modernitenin darbeleri ABD eliyle 2009’da karşı-devrim unsurları ve cunta uzmanı yetiştiren School of Americas-SOA mezunu Genelkurmay Başkanı Romeo Vasquez ve Hava Kuvvetleri Komutanı Prince Souza üzerinden Soto Cano’daki ABD üssünü kapatmak, yeni anayasa yapmak, Chavez yönetimiyle ilişkileri geliştirmek isteyen Honduras Başkanı Manuel Zelaya’ya darbe yapmıştı. Paraguay’da çiftçi, topraksızlar eylemine darbe planlayıcıları polisi saldırtıp 11 köylü 6 polis ölünce durumu solun ittifakla Devlet Başkanı seçtiği Fernando Lugo’ya yıkarak Senato marifetiyle görev bitimine bir yıl kala Haziran 2012’de Lugo’ya darbe yapmıştı. 2016’da da darbe Trabalhadores-PT Lideri Lula da Silva’nın yoksullara yönelik politikalarını sürdürmek isteyen, banka soygunu, silah-para taşıma, bombalamalarla suçlanıp işkence gören dönemin VAR Palmares örgütünün şehir gerillası Dilma Vana Rousseff’e (2010’de yüzde 56 ile Brezilya’nın ilk kadın başkanı. 2014’te yüzde 52 ile ikinci kez seçildi) karşı gerçekleşti. Lula’nın da kazanacağı görülünce seçime girmesin diye hapse atıldı. Bu darbeler klasik ordu-işgal darbeleri şeklinde olmadı, sofistike oldu. Senatoların, yargı erklerinin, sivil faşist blokların kullanıldığı darbelerdi.
Sola gözdağı ve edilgenlik iklimi için şimşekler Bolivya’ya çevrilmişti. Ekonomiyi büyüten, işsizlik ve yoksulluğu azaltan, yerlilere saygı duyulmasını sağlayan, seküler iklimi esas alan Evo Morales Ayma liderliğindeki Sosyalizm Hareketi (Movemento al Socialistas-MAS) yönetimi petrol-doğal gaz vb. sahalardaki kamulaştırmaların yanı sıra yeni nesil elektrikli otomobillerde vb. kullanılan “Lityum” maden sahalarında da uluslararası sermayenin şah damarına basıyordu. Şili’de sosyalist Allende ve yoldaşlarını katledip International Telephone-Telgraph’a (ITT) gibi dev bakır şirketlerinin kamulaştırılmasının intikamını 1973 darbesiyle alan ABD-faşist ittifakı bu kez lityumlu planlar için devredeydi. Lityum yeni nesil teknolojide, elektrikli araç akülerinde önemliydi ve dünyanın en büyük lityum rezervleri Bolivya’daydı. Bolivya da kapitalist modernitenin “Laissez Faire Laissez Passer-Bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler” düsturuna uymadığı için, Türkiye gibi ülkelerde olduğu gibi özelleştirme, taşeronluk, esnek çalışma sistemini benimsemediği, kamulaştırmaları, yoksullar için programları esas aldığı için soft-modern darbe hedefiydi.
Kolombiya, Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır ve Şili gibi yönetimlerin raporlara giren benzer pratiklerine rağmen neden kollandığı, sadece eleştirilerle yetinildiği Bolivya örneğinde çok net görülecekti. Çünkü her türlü suç ve ihlalle suçlansalar da küresel sermayeye ‘Laissez Faire Laissez Passer’ demeleri yeterliydi sırtlarına yastık konması için. MAS’ın ittifak cephesinde bıraktığı en büyük handikaplarından biri, farklı devrimci aktör çıkarmamasıydı, bir isim üzerinden yürümede ısrardı; Morales Ayma’nın kapitalist sistemlerin kentler içindeki zehir okları ordu ve polise güvenmesi önemli diğer hatasıydı.
ABD Başkanı Donald Trump ve CIA devreye girince 10 Kasım Pazar günü Bolivya Genelkurmay Başkanı Williams Kaliman muhtıra verip Morales’in istifasını istedi. Morales, Meksika’ya gitti. 37 dilin konuşulduğu ülkede Kızılderililere karşı ırkçı açıklamaları olan Senatörler Meclisi Başkan Yardımcısı Jeanine Anez geçici başkan ilan edildi ve sivil faşistlerle sarayda İncil şovu yapıp “İncil başkanlık sarayına geri döndü” dedi. Cunta karşıtı direniş çok yerde sürerken Morales de 24 Kasım’da “Mevcut krizin daha geniş sivil veya etnik çatışmaya sürüklenmesini durdurmak için” aday olmayacağını duyurdu. Darbeye karşı ayaklanma, Bolivya’daki emperyal hegemonyanın ömrünün uzun olmayacağını görterdi.