Türk devleti tüm imkânlarını iç ve dış kamuoyunu aldatmaya harcıyor. Buna özel savaş devleti deniyor. 95 yıldır Kürtler üzerindeki baskı politikalarının üstünü örtmek için bu yöntem uygulanıyor. Bilindiği gibi cumhuriyetin kuruluşundan sonra Kürtler üzerinde yürütülen baskı ve sindirme politikası Kürtleri uygarlaştırma iddiası üzerine kurulmuştur. Kürtler ilkel kalmış olduğundan Türk devleti okul ve yol götürerek bu ilkelleri uygarlaştırıyordu. Uygar olmak istemeyenler ise asker, jandarma ve polislerce terbiye ediliyordu. Eğer o dönemin devlet yetkililerinin açıklamalarına ve gazetelere bakılırsa devletin Kürt illerindeki tek çabasının uygarlık götürme olduğu görülür. Devletin politikalarına ve baskılarına itiraz edenler ise şaki olarak gösterilir.
Bugün de teröristler kalkınmayı önlüyor, uygarlığın götürülmesini engelliyor, devlet de asker ve polisiyle hakimiyet sağlayarak Kürt şehirlerini kalkındırmaya çalışıyor, demagojisiyle baskıcı politika ve uygulamaların üstü örtülmeye çalışılıyor. 95 yıldır aynı propagandayı ve psikolojik harekâtları duyuyoruz. Zaten Kürtlerin yoğun yaşadığı iller çok az bir süre dışında hep sıkıyönetim ve olağan üstü hallerle yönetilmiştir. Olağanüstü hal olmayan dönemlerde de asker-polis sıkıyönetim ve olağan üstü hallerde nasıl davranmışsa öyle davranmıştır. Birkaç yıllık istisnalar dışında tüm Kürtler baskı ve zor ortamında doğmuş, büyümüş ve yaşamaktadırlar.
Geçen hafta olağanüstü hal kalkacak ama Kürtlerin yoğun yaşadığı illerde yeni yasa ve yetkilerle sürecektir demiştik. Şimdi bu yapılıyor. Türkiye’de olağanüstü hali kaldırıyoruz diye Türkiye ve dünya kamuoyu kandırılacak ama Kürt illerinde hiçbir şey değişmeden baskılar devam edecek, hatta artacak. Zaten Tayyip Erdoğan ve aynı kafada olan adamları şimdi HDP’ye oy vermeyi bile suç haline getirmiştir. HDP’ye oy verenler hain olarak değerlendiriliyor. Günlerdir CHP tabanından HDP’ye oy gittiğini ileri sürerek bunun ihanet olduğunu söylüyorlar. Sanki AKP tabanından HDP’ye oy gitmemiş gibi. Kaldı ki HDP’nin oy alacağı partiler AKP ve CHP’dir. Onlardan oy almayacaksa HDP niye seçime giriyor!
HDP 1 Kasım seçimlerine göre %1 oylarını artırmış, 7 Haziran’a göre %2 kadar az oy almış. Seçimlerdeki bu oy hareketliliğini ihanet olarak değerlendiren bir Türkiye’de kim demokrasiden söz edebilir. Erdoğan’a göre demokrasi AKP’ye oy vermektir. Eğer oylar demokrasiden ve Kürt sorununun çözümünden söz eden partiye veriliyorsa bu seçmenler haindir. Bu zihniyet önümüzdeki dönemde Türkiye’de siyasetin nasıl olacağını, demokrasi güçleri ve Kürt halkı üzerinde hangi politikaların uygulanacağını gösteriyor.
Süleyman Soylu ve Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’deki yarattıkları şovenizme seslenerek CHP üzerinde baskı kurmalarının amacı kendilerine yönelik tüm muhalefeti susturmaktır. Hiç kimse Türkiye’de baskı var, adaletsizlik var demesin, kimse Tayyip Erdoğan diktatördür söyleminde bulunmasın; istenilen budur. Tayyip Erdoğan Türkiye’de demokrasi var yalanını herkesin kabul etmesini istiyor. Zaten Türkiye’de demokrasi ölçüleri de garip hale gelmiş. Tayyip Erdoğan ikide bir Türkiye’de diktatörlük olsaydı beni eleştiremezdiniz, diyor. Kaldı ki Tayyip Erdoğan’ı eleştiren herkes hedef haline geliyor. Hatta hakaretten yargılanıyor.
Şu netleşmiştir; Türkiye’de Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanlığındaki sisteme karşı mücadele sürdüğü müddetçe bu baskılar durmayacaktır. Bugünkü yolda yürümeye devam edeceklerdir. Ya bu iktidara karşı mücadele edenler başarılı olup bu iktidarı düşüreceklerdir, ya da bu sistem herkesi teslim alacaktır. Ancak Türkiye’de onlarca yıldır yürütülen demokrasi mücadelesinin ortaya çıkardığı demokratik kültür, yine Kürtlerin onlarca yıldır süren mücadelesinin ortaya çıkardığı halk gerçeği her türlü baskı, zulüm ve saldırıya karşı mücadelenin süreceğini göstermektedir.
Kürtler zaten hep baskı ortamlarında yaşamışlardır. Bu açıdan Kürtlerin özgürlük ve demokrasi taleplerini susturmak mümkün değildir. Ne kadar manipüle edilirse edilsin seçim sonuçları Kürtlerin baskılar karşısında ayakta durduğunu ve özgürlük mücadelesinden vazgeçmeyeceklerini ortaya koymuştur. Şu açıktır ki; seçimlere müdahale edilmiştir. Katılımdaki yükseklik bile kuşkuludur. İddialara göre diğer hileler yanında Tayyip Erdoğan ve MHP’ye verilen oylar artırılarak hem Tayyip Erdoğan ilk turda seçtirilmiş, hem de AKP-MHP ittifakına meclis çoğunluğu sağlanmıştır. Zaten bu nedenle birçok çevre seçim sonuçlarını gerçek sonuçlar olarak kabul etmiyor ve meşru görmüyor.
Aslında muhalefet üzerinde yapılan baskının bir nedeni de seçimlere ve iktidara meşruiyet kazandırmak amaçlıdır. Yine fiili uygulanacak olağanüstü hali normalleşme olarak göstermek amaçlıdır. Ancak çıkarılan kararnameler kamuoyu tarafından daha şimdiden olağanüstü hali kalıcılaştırma olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle muhalefet edildiği ve mücadele sürdüğü müddetçe ne kurulmak istenen din maskeli milliyetçi diktatörlük ne de fiili OHAL’ler Türkiye ve dünya kamuoyu tarafından kabul edilecektir.