HDP Meclis’ten çekilmeli mi, çekilmemeli mi ve buna parelel olarak erken seçim tartışmalarının “dozu” azalsa da gündemdeki yerini koruyor. Bu tartışmaların doğru bir içerikte ve samimi bir duruşla yapılıp yapılmadığını şimdilik bir kenara bıraksak bile ‘Türkiye’nin demokratikleşmesi için gündeme düşmesi gereken ana konu bu tartışmalar mı olmalıdır’ sorusuna cevap ararken doğrusu içimiz çok rahat değil. Kuşku yaratan önde gelen konulardan biri “klasik muhalefetin” “zevahiri kurtarmak için” bu tartışmalara dört elle sarılmaya çalışmasıdır. Bir avuç aydının ve HDP’nin dışında bu tartışmalara gerektiği içerikte ve gerektiği yöntemle düşünce söylediğine inanmak zor görünüyor. Bir kere iktidar “klasik muhalefeti” tespih taneleri gibi ufaltmış ve ipe dizmiş ve elinde bir “salavat” getirme aleti gibi kullanmaktadır. İktidar “Kürt sorununu” her konuda “gündem” yaparak ve en küçük bir demokratik istemi bölücülükle damgalayarak, CHP de içinde olmak şartıyla muhalefeti etkisizleştirmeye çalışmaktadır. Hele kimi CHP’lilerin Beştepe’ye gitmesi haberleri yayıldıktan sonra bu partinin girdaba girmesi artmış durumda iken durum bin kat daha vahimleşmiştir. O nedenle demokratik siyasetin ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için çaba sarf eden tüm demokratların hem yeni bir demokratik muhalefet arayışına girmesi, hem de “klasik muhalefetin” tabanına seslenecek yeni argümanlar yaratması gereği artmıştır.
Tam da bu noktada devrimci demokratik bir muhalefet üzerinde yükselecek demokratik talepleri artırmak için özverili çabalara yönelmek, Türkiye’nin gerçek demokratikleşme gündemini oluşturacaktır. Bugün küresel-devrimci bir konuma yükselmiş Kürtlerin, demokratların hak isteme uğraşlarının yanında yer almaktan başka bir yol kalmamıştır. O nedenle hem tüm Kürt demokratik mücadelesi bu yeni konumu özenle tahlil etmek, hem de başta Türkiye demokrasi güçleri olmak üzere bu konuda alışagelmiş yöntemlerin dışında Kürt halkıyla birleşmesi bir devrimci politika oluşmuştur.
Kürtler açısından “ulusal demokratik birlik” “klasik” içeriğinin çok ötesinde yeni bir öz kazanmıştır demek abartı olmayacaktır. Bugünkü güncel politik görevler açısından hem Kürtlerin ulusal demokratik birliği için, hem de Ortadoğu’da “demokratik bir ulus” yaratmak için Kürtlerin ve ulusal demokratik güçlerin Rojava’daki demokratik kazanımlarına demokratik dayanışma göstermesi zorunlu olmuştur. Temel dayanak Kuzey’deki Kürtlerin demokratik var oluş şartıdır. Bunu birçok nedene bağlı olarak söylemek olasıdır. En önemlisi Kürtlerin demokratik haklarının hiçbir güvenceye bağlanmadığı ve fiilen de baskıların yoğun olduğu yer burasıdır. Kürtlerin diğer bölgelerde elde ettikleri “kazanımlara” benzeyen demokratik haklar kuzeyde yoktur.
Daha önemlisi biz sosyalistlerin Sovyet deneyiminden çok iyi bildiği gibi; eğer ana ve büyük kazanıma tüm olanaklarla sahip çıkılmadığı zaman hem ana güç, hem de “küçük ve ikincil” gücün hiçbir güvencesi olamaz. Örneğin eğer TKP gerektiği gibi Sovyetlerle ideolojik, politik ve fiili bir destek içine girebilseydi, hem kendini “Kemalizmin belasından” koruyup bu kadar zaafa uğramazdı, hem de Sovyetler daha “garazsız” bir konumda olabilirdi. Kuşkusuz söz konusu tespit tüm komünist partiler için de geçerlidir.
Boşuna Bolşevikler “şimdi devrimin merkezi Rusya’ya kaymıştır. Bütün iktidar Sovyetlere ve herkes Sovyetler etrafında birleşsin” demedi!… Bu şiar ulusal burjuvazisinin kucağına oturmuş ve gırtlağına kadar şovenizme batmış Kautskici anlayışta olan “ikinci enternasyonale” karşı üçüncü enternasyonal örgütlenmesini yaratmıştır.
Şimdi daha rahat söylenebilinir: Türkiye’den yasal demokratik çıkışlar hem Türk halkı için hem de Ortadoğu’nun demokratikleşmesi için yaşamsal bir önem taşımaktadır. Çok az Türk aydınının gösterdiği demokratik tavırlar bu anlamda nitel bir önem taşımaktadır. Bu önem CHP’nin genel anlamda “ulusalcı” bir çamura battığı ve kimi zatların “derin” güçlerin iktidarla temasa girdikleri bir zamana denk gelmesi daha da anlamlıdır. Daha da önemlisi bu “aydın çıkışı” sivil demokratik bir siyasi çıkışın cesareti olabilir. Bu kıvılcımlar sadece Türkiye’de özgür bir ortamın kurulması için değil, aynı zamanda toplum sorunlarının çözümünün ötesinde toplumun yeni sorun yaratmaması için gerekli olan kültürel altyapının oluşması açısından da önemlidir.
Şimdi demokratik siyaset, alışagelmiş lafların ötesinde yeni bir demokratik görev üstlenmesi gereken aşamadan geçmektedir. Onun da geleceği bu imtihanda aldığı nota göre biçim alacaktır. Unutmayalım; Kürtlerin demokratik mücadelesi yok olursa, Ortadoğu’da insanlık tarihi silinir.