Cezaevlerindeki hak ihlalleri açlık grevi eylemleri sonrası daha da arttı. Patnos L Tipi Kapalı Cezaevi’nde içme suyuna kanalizasyon suyu karıştırılırken, Van T Tipi Kapalı Cezaevi’nde verilen yemekler ise tüketilemeyecek kadar kötü
Hasta tutuklular, devreye konulan uygulamalar, başvurulan yasaklar, baskı, kötü muamele, hak ihlalleri ve cezaevi yönetimlerinin keyfi uygulamaları ile Türkiye cezaevleri kanayan bir yara durumunda. İlgili kurumların yürüttüğü çalışmalara göre, gündemden düşmeyen cezaevlerindeki hak ihlalleri PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük uygulanan tecride son verilmesi talebiyle Aralık 2018’de başlayıp, Mayıs 2019’da son bulan açlık grevi eylemleri sonrası adeta intikam boyutuna vardı. Tutuklu Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği (TUHAY-DER) Eşbaşkanı Seyfettin Ertaş, cezaevlerindeki hak ihlallerinin son dönemde iyice artığını kaydetti.
Keyfi uygulamalar
Tutukluların intikam alırcasına kötü muamelelere maruz kaldığını söyleyen Ertaş, “Van ve çevre illerdeki cezaevlerinde Ceza İnfaz Yasası bile keyfi bir şekilde çiğneniyor. Özellikle açlık grevi sonrası siyasi tutuklular üzerinde baskıların artması başka bir şeyi ifade ediyor. Adeta intikam alırcasına hak ihlaller yaşanıyor. Tutuklulara askeri bir şekilde ayakta sayım dayatılıyor. Tutuklular bunu kabul etmediklerini aileleri aracılığıyla bizlere iletiyorlar. Tahliye olması gereken siyasi tutukluların disiplin cezası bahanesiyle tahliyeleri gerçekleştirilmiyor. İnfaz Kanunu’nda yer almamasına rağmen tahliyesi gerçekleşmesi gereken siyasi tutuklulara; ‘bağımsız veya tarafsızlara geçerseniz tahliye olursunuz’ denildiği, aileler tarafından bizlere aktarılıyor. Bunlar kanunda ya da İnfaz Yasası’nda yazmamasına rağmen, cezaevi idareleri tarafından keyfi bir şekilde uygulanılıyor” dedi.
‘Tutukluların yaşam haklarının ihlal edilmemesini istiyoruz’
Koğuş aramaları sonucu tutukluların yaşam malzemelerine ve kitaplarına el konulduğunu belirten Ertaş, kendilerine Patnos Cezaevi’nde içme suyu şebekesine kanalizasyon suyunun karıştığını bilgisinin ulaştığını paylaştı.Ertaş, “Cezaevine gelen içme suyu şebekesine kanalizasyon suyu karıştığı daha önce ifade edilmiş ve tespit edilmişti. Bunun devam ettiği bilgisi tarafımıza iletiliyor” ifadelerini kullandı. Hasta tutukluların hastaneye sevk edilmesi gerekenlerin sevk edilmediğini, veya çok geç sevk edildiği aileler tarafından kendilerine aktarıldığını söyleyen Ertaş, “Tutuklu BDP Ağrı İl Başkanı Mustafa Akyol, geç tedavi edildiğinden dolayı 16 Eylül’de yaşamını yitirdi. Yine Yusuf Bor adlı tutuklu da bir gözünü kaybetmişti. Diğer gözünü de tedavi edilmediği için kaybettiği ailesi tarafından bizlere aktarıldı. Bizler tutuklu aileleri olarak Adalet Bakanlığı’ndan İnfaz Kanunu’nu uygulamasını, yani kendi yasalarını uygulanmasını istiyoruz. Tutukluların yaşam haklarının ihlal edilmemesini istiyoruz” diye konuştu.
‘Hukuk dışı uygulamalar’
İnsan Hakları Derneği (İHD) Van Şube Başkanı Murat Melet de, açlık grevi eylemi sonrasında cezaevlerinin yaşanmaz bir hale getirildiğini söyledi. Derneklerine yapılan başvurular ve tutukluların gönderdiği mektuplara göre özellikle Van T Tipi Cezaevi idaresinin keyfi ve hukuk dışı uygulamalara imza attığını belirten Melet, açlık grevi sonrası 15 günde bir revire çıkarılması gereken tutukluların keyfi gerekçelerle 2 veya 3 ayda bir ancak revire çıkarıldığını kaydetti. Van T Tipi’nde iki kadın koğuşu ve kreş bulunmasına rağmen çocukların sosyal etkinliklere ve kreşlere götürülmediği bilgisini paylaşan Melet, “Özellikle açlık grevi sonrası cezaevlerinde adeta intikam alırcasına keyfi uygulamalar yürürlüğe konuldu ve hukuk dışına çıkıldığını söyleyebiliriz” dedi.
‘Sorun Adalet Bakanlığı tarafından çözülsün’
Melet, cezaevine yeni giren tutukluların girişte kırıcı bir uygulama olan “çıplak arama” dayatmasına maruz bırakıldığını da aktardı. İnsan onuruna aykırı olan bu uygulamayı kabul etmediklerini söyleyen Melet, “Bir an önce bu uygulamadan vazgeçilmesi gerekiliyor. Cezaevlerinde kitapların yasaklanması, kitap ve gazetelerin verilmemesi aslında hukuka aykırı şeylerdir. Basit gerekçelerle disiplin cezaları verilmesi keyfi uygulamaların artığının göstergesidir. Artık Cezaevindeki yemekler bir insanın yeterince besleneceği ve vitamin alacağı yemekler değildir. Son dönemlerde yemeklerin hem soğuk hem de kötüleştiğini, yani artık yemeklerin yenilmeyecek boyuta ulaştığını belirtelim. İnsani yaşam haklarından biri olan yemek meselesinin Adalet Bakanlığı tarafından biran önce çözülmesini istiyoruz” dedi.
Kaynak: MA