Türkiye’nin, BM Çocuk Haklarına DairSözleşmesi’nin 17, 29 ve 30. maddelerine çekince koyması, anadilde eğitimin önünde büyük engel oluşturuyor. Türkiye’de çocuk haklarının ihlallerine dikkat çeken Av. Çiğdem Ertak, Kürt çocuklarının hala anadillerinde eğitime erişemediklerini belirtti
Birleşmiş Milletler’in (BM) Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’yi kabul ettiği 1989 yılından bu yana 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü olarak kutlanıyor. Sözleşmede çocukların haklarının korunması nedenleri ve gerekçeleriyle sıralanırken, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çocuk hakları, ihlal ediliyor. Çocuk hakları bilinci toplumda yer bulmadığı gibi ciddi ihlaller yaşanırken, göç, çatışma, savaş halinin yaşandığı yerlerde ise bu ihlaller katlanıyor.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi tarafından hazırlanan “2018 Yılı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Çocuk Hakları İhlalleri Raporu”nda, ihmal, mayın ve sahipsiz bırakılan patlayıcılar ve çocuk işçiliği nedeniyle meydana gelen ihlallerde en az 41 çocuk yaşamını yitirdi. “Özgürlüklerinden Mahrum Bırakılan Çocuklar Üzerine Küresel Çalışma” adlı bir rapor yayınlayan BM ise dünya çapında 7,2 milyon çocuğun çeşitli kurumlar, gözaltı merkezleri, çatışma merkezleri ve cezaevlerinde özgürlüğünden mahrum bırakılmış durumda olduğunu belirtti.
9 yıldır çalışma yürütüyorlar
Diyarbakır’da Göç ve İnsani Yardım Vakfı (GİYAV) bünyesinde 9 yıldır çocuk hakları üzerine çalışma yürütülüyor. Av. Çiğdem Ertak, çocukların haklarına dikkati çekerken, proje yürütücüsü Funda Bahçe ise haklarını bilen çocukların yaşamlarına yön verebildiklerini söyledi.
‘İmzacı birçok devlet uymuyor’
Çocuk haklarının pek çok alanda ihlal edildiğini belirten Ertak, “Bu sözleşmeye taraf devletlerin hala öncelikli olarak çocuğu düşünemediğini, çocuğun yararını gözetmediğini, korunmasını ve haklarını güvence altına almadığını görüyoruz. Bu noktada hala pek çok sıkıntı yaşanıyor. Burada vurgulamakta önemli olan nokta şu; bugün halen BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi, çok sayıda devletin imzaladığı, kabul ettiği ve kendisine bu anlamda sorumlu gördüğü sözleşmedir. Hala bu sözleşemeye taraf olan, bu sözleşmedeki hakların koruyacağına dair, hak ihalelerini önleyici tedbirler alacağına dair kendisini yükümlülük altına koyan devletler, bugün yaşanan savaşlar ve çatışmalarda gözlemliyoruz ki, çocuğu öncelik olarak görmemekteler. Yani çocuğun adalete, sağlığa ve eğitime erişimi dair pek çok sıkıntı hala gözlemleyebiliyoruz” dedi.
‘Türkiye’de çocuk yaşam hakkı ihlal ediyor’
Çocuk hakları konusunda hep yetişkinlerin konuştuğunu kaydeden Ertak, BM’nin sunduğu maddelerin hayatta geçilmesi noktasında yaşanan sıkıntılara dikkat çekti. Ertak “Çocuğun özellikle adalete erişim noktasında sahip olduğu hakların ve sözleşmenin getirdiğini maddelerin yerine getirilmesi gerekiyor. Türkiye’de ise hala çocuk yaşam hakkı ihlal ediliyor. Türkiye’de hala güvenlik güçleri eliyle yaratılan hak ihaleleri ve soruşturmaların sonuçsuz kaldığını görüyoruz. BM elbette ki bu doğrulta sözleşmeyi hazırladıktan sonra taraf devletlerin bu sözleşmeden doğan yükümlülükleri yerine getirip getirmediğini takip ediyorlar. İzleme süreci söz konusu, fakat yaptırım noktasında etkili olmadığını gözlemleyebiliyoruz. Sosyal yardım noktasında Türkiye’nin çok ciddi eksiklikler yaşadığını söyleyebiliriz” diye konuştu.
‘Anadilde eğitim hakkı verilmiyor’
BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme kapsamında Türkiye’de çocuk koruma kanununun olduğunu belirten Ertak, kanunun uygulamasında yaşanan sıkıntılara dikkat çekerek, “Türkiye’nin çekince koyduğu maddeler var. Bunlar da biri anadilde eğitim hakkı. Yani çocuğun kendi kültürüyle, diliyle eğitim görmesine karşı Türkiye’nin çekince koyduğu bir madde söz konusu. Burada çekince koymak demek aslında uygun koşullar oluştuğunda ben bunu da kabul edeceğim anlamına gelirken, hala 30 yılı aşkın bir zaman geçmiş olmasına rağmen Türkiye, bu çekincesini kaldırmış değil. Buradaki Kürt çocukları, anadillerinde eğitime erişme yönünde bir engelle karşılaştıklarını görüyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Çocuklar kendi yaşamına yön verebiliyor
Çocuk haklarına ilişkin geliştirilen projelerin yürütücüsü Funda Bahçe ise çocuklara haklarını öğretme noktasında çalışma yürüttüklerini söyleyerek, “Bir çocuğun haklarını bilerek hayatına yön vermesi, onun gelişimi için çok önemli. Çocuklar haklarını öğrendikten sonra özgüven noktasında verimli oluyor. Öz güveni yerine geliyor. Çocukların sırf çocuk oldukları için hakları var. Bizim haberdar olmadığımız çocukların çıkardığı haklar var. Çocuk kendi hakkını kendisi belirleyebilir. Ama zaman birimi önemli” dedi.
‘Bizden habersiz yazmışlar’
Çocukların hakları konusunda gerçekleştirilen atölyelerde, “Büyüklerimiz bizden habersiz 54 madde yazmış. Bize sorsalar daha çok hakkımız olduğunu onlara belirtirdik” diye serzenişte bulunduklarını hatırlatan Bahçe, hakları konusunda çocukların taleplerinin olduğunu söyledi. 9 yıldır çeşitli atölyeler kurarak çocukların haklarını öğrenme noktasında çalışma yürüttüklerini kaydeden Bahçe, çocuk hakları haftası dolayısı ile 23 Kasım’da “Yaşım küçük hakkım büyük” şiarıyla Çocuk Forumu düzenleyeceklerini söyledi.
Çocuklar için başka bir dünya mümkün
Çocuk işçiliğinin çok büyük bir sorun olduğunu ifade eden Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci, “Kendi çocuklarımıza gösterdiğimiz özeni bütün çocuklar için gösterebilsek çocuk işçiliği diye bir şey olmayacak” dedi. Çocuk işçiliğini önlemek için çocuğun nereli olduğuna bakılmadan genel bir çocuk hakları mücadelesi yürütülmesi gerektiğinin altını çizen Semerci, “Çocukların nereden geldiği ya da hangi ülkenin vatandaşı olduğundan bağımsız çocuğun üstün yararı ve fikrinin anlaşılması gerekiyor. Kendi çocuklarımıza gösterdiğimiz özeni bütün çocuklar için gösterebilsek çocuk işçiliği diye bir şey olmayacak. Çocuk işçiliğini yaşamak istediğimiz toplumun en öncelikli sorunu olarak görürsek başka bir gelecek ve başka bir dünya mümkün olacaktır” diye konuştu.
Her türlü risk altındalar
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de savaş, yoksulluk, göç ve şiddetin en büyük mağduru çocuklar. Jinnews’e konuşan çocuk psikoloğu Oya Karaeli Aktaş, çocukların çalıştırılmasının önüne geçmek için atılacak adımlara dikkat çekti. Çalıştırılan çocukların yaşadıkları sağlık sorunlarına değinen Aktaş, “Çocuklar kendini tanıma, tanıtma, sosyal gelişim açısından eksik kalıyor. Genelde okul çağındaki çocuklar çok çalışıyor. Psikolojileri sekteye uğruyor ve çok saldırgan çocuklara dönüşüyorlar. Bazen de aşırı sorumluluk almış psikolojisine sahip oluyor. Çalışan çocuklar hem fizyolojik hem psikolojik olarak büyük bir risk altındalar” dedi. Birçok çocuğun mevsimlik işçi olarak çalıştığını ve okula gitmediklerini söyleyen Aktaş, “Bundan kaynaklı okula gelmeyen çocuk bir süre sonra okuldan tamamen kopmuş ve sokakta yaşama sürecine geçiyor. Çocukların çalışması veya çalıştırılması istismardır. Bu istismar psikolojik istismar, ekonomik ve fiziksel istismardır” diye kaydetti.
Çocuk yaşta evlilik büyük sorun
Hemen her gün çocukların cinsel istismarı, küçük yaşta çalışma hayatına katılması, örgün eğitimden kopması ve küçük yaşta evlendirilmesi gibi sorunlarla karşılaşıyoruz. Türkiye’deki yasalarda, çocuğu koruma konusunda net ifadelerin yer almadığını belirten Sosyal Hizmet Uzmanı İlyas Doğan, bu konuda da herhangi bir adımın atılmadığını söyledi. Uyuşturucu kullanımının çocuklarda yaygın olduğuna da dikkati çeken Doğan, “Daha önce sadece İstanbul’da madde bağımlısı gençlere hizmet veren 13 tane çocuk merkezi vardı. Bu merkezler özellikle şehrin dışında kalan mahallelerde yaşayan çocukların sorunları ile ilgili çalışmalar yapıyordu. Fakat bunların tamamı kapatıldı. Bunun yerine açılan kurumlar sadece sorunun tespitine yönelik çalışıyor. Önlem almaya yönelik çalışmalar yapılmıyor” dedi. Bir diğer hak ihlalinin de gözaltına alınan çocuklarda yaşandığını dile getiren Doğan, “Gözaltına alınan çocukların ifade işlemleri Çocuk İzleme Merkezleri’nde (ÇİM) yapılması gerekiyor. Fakat bazen hâkimler ÇİM’lerde görüşmesi yapılan çocuğu tekrar mahkemeye çağırıyor. Özellikle çocuk yaşta hamile kalanlarda, savcı; çocukların ifadesini almak istiyor. Yasal olarak bunun yapılması yasak ama savcı ve hâkimler bunu bile bilmiyor” dedi. Aralık ayında Meclis’e sunulacak olan ikinci yargı paketinde çocuk yaşta evliliğin önünün açılacağını savunan Doğan, “Daha da kötüsü çocuk tecavüzcüsü ile evlenmek zorunda bırakılacak. Çocuk yaşta evlilikler ülkemizin büyük bir sorunuydu. 4 milyona yakın mültecinin de buna eklemesiyle bu daha büyük bir sorun haline geldi” diye belirtti.
‘Türkiye taahhüdünü yerine getirsin’
20 Kasım’a ilişkin yazılı açıklama yapan Eğitim Sen, “Türkiye’nin de taraf olduğu Çocuk Haklarına Dair Sözleşme halen dünya genelinde çok sayıda ülke tarafından kabul edilen insan hakları belgesi olma özelliği taşımaktadır. 197 devletin imzaladığı ve çocuk hakları konusunda yükümlülük altına girmeyi taahhüt ettiği belge, çocuklar için daha iyi bir dünya çabası açısından önemli bir dayanak olmayı sürdürmektedir. Türkiye, çocuk haklarına öncelik vereceğini taahhüt ederek sözleşmeyi 1990’da imzalamış, 1994’te onaylamış ve 1995 yılında Resmi Gazete’de yayımlayarak ilan etmiş olmasına rağmen ülkemizde çok sayıda çocuk, sayısız hak ihlaline maruz kalmaktadır” diyerek, hükümeti sözleşmenin gereğini yerine getirmeye çağırdı.
MA – Arjin Dilen Öncel/ Fethi Balaman