Gök yine mavi. Güneş doğuyor her zamanki gibi. Arada bir bulut aramıza girse de, o bir yolunu bulup yüzünü hep gösterdi bize. Hayat böyle rutininde akıp gidecek sanarken, heyhat, yaşam iyiden iyiye bozuldu. Nicedir olup bitene akıl sır “ermez” oldu.
Boş lakırdı
Uzun bir dönem borç almak için eşiğini aşındırdığımız IMF, “bizden borç para istedi” lakırdılarıyla epey bir zaman geçirdik. Leylekvari lakırdılar bunlar demedik, yarımız gerçek sandı, inandı. Yarımız inanmadı. Bölündük. İnanan o yarımız gerçeklere gözlerini kapamakla kalmayıp, ekranda sunulan pembe tablolara, televizyonları karşısında bravolarla eşlik etti. İnanlar (yanılanlar) inanmayanları inandırmaya bile çalıştı bir zaman. Gerçekler öyle değil diyen diğer yarımızı, düşman gördü; “münkir münafık” muamelesine tabi tuttu(!)
Yoksulluk ve yoksunluk
arttı Şimdi Türkiye nüfusunun yüzde 14’ü sürekli yoksulluk çekiyor. Yüzde 69,2’si borç batağında depelendikçe, daha çok batıyor. ‘Ciddi maddi yoksunluk’ yaşayanlar nüfusun yüzde 28,7’sini oluşturuyor. Yoksulluk yaşayanlar ile yoksunluk çekenler, nüfusun yüzde 42,7’sine, yani yarımıza ulaştı. Yoksulluk ve yoksunlukta da yarı yarıya yarımlandık!
Çiftçilerin durumu mu?
Çiftçilerin durumu yürek burkucu. Yarıdan çok daha fazlası yoksul ve yoksun! Umutsuzluk gölüne batmış, çıkmışçasına biçareler. Borcu borç ile döndürmeye çalışıyorlar, ama çırpınmaları nafile. Çiftçinin borcu Ağrı Dağı’nı aştı, Himalayaların tepesine tırmanıyor şimdilerde.
Zenginler mi?
Zenginler için her yol şose. Borcu varmış, yokmuş düşünmüyor, aldırmıyor, umurunda ise hiç değil! Çünkü zenginlerin borçları devlet tarafından ödeniyor. Yoksullar ise borçlarını canlarıyla ödüyor. Böyle bir süreç gözlerimizin önünde cereyan ediyor. Evet. Yoksulluk ve yoksunluktan kaçılmıyor, kaçılacak cinsten değil zaten. Kader ise hiç değil. Yoksullukla oynadığımız bile bile lades oyunu. *Yazıyı gazeteye gönderdiğimde (Pazartesi günü) Tarım ve Orman Bakanlığı’nın düzenlediği, Tarım Şurası devam ediyordu. Umudumu korumak istiyorum!???