Profesör Patrick Bond, teknoloji üretimin bu biçimde sürdürülmesi durumunda karbon krizinden kurtulmanın imkansız olduğunu söyleyerek, ‘Kapitalistlerin gezegeni kurtarmak gibi bir derdi yok. Sosyalizm ve çevre hareketi üzerine daha fazla fikir üretmek gerekir.’ dedi
Güney Afrika Witwatersrand Üniversitesi ve Wits of School of Yönetişim Üniversitesi’nde ekonomi politiği profesörü Patrick Bond, dünyada yaşanan iklim krizini Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Erdoğan Alayumat’a değerlendirdi. İklim mücadelesinde radikal ve burjuvaziyi korkutan eylemlere ihtiyaç olduğunu belirten Bond, Sosyalizm ve çevre hareketi üzerine daha fazla fikir üretmek gerektiğine işaret etti. Bond, Dünya’da 1968 yıllarını hatırlatan bir süreçten geçildiğini ancak o zamanlarda olmayan bir sürü mücadele dinamiğinin artığını ifade etti.
Madrid’de yapılacak İklim Zirvesine değinen Bond, Paris Anlaşması zaten en başından sağlıksız bir anlaşma olduğunu ve ABD’nin çeşitli dayatmaları altında imzalandığını söyledi. Paris Anlaşmasına ilişkin ABD Başkanı Donald Trump kendi adına zayıf bir anlaşmaya yanaşmayacağını daha başından söylediğini hatırlatan Bond, dolayısıyla böyle başlayan bir anlaşmanın hiçbir engelleyici kıstas elde edemeyeceğini vurguladı.
‘Aciliyet arttı’
Madrid’deki iklim buluşmasının da en az Paris kadar sıkıntılı olacağını düşünen Bond, iklim anlaşmasının birçok bağlamda anlaşılamadığını ve mutabakata varılamadığını belirterek şunları söyledi: “Çeşitli devletlerin iklim değişikliğine karşı herhangi bir engelleyici yasada buluşabildiğini söyleyemeyiz. Paris’ten daha uzun, daha geniş bir yol alabileceğimizi de düşünmüyorum. Fakat mesele şu ki, aciliyet Paris Sözleşmesi’nden bu yana daha da arttı. Karbon seviyesi yıllar, günler içerisinde inanılmaz bir ivmeyle artıyor. Fakat bunun önüne geçilebilecek anlaşma düzeyleri yakalayabileceğimiz imzalayıcı devletlerle muhatap değiliz. Yine, geçiştirmelik diyebileceğimiz minvalde kararlar alınacaktır diye düşünüyorum.”
‘Greta güçlü bir çıkış yakaladı’
Güney Afrika’da “Cuma” eylemleriyle Greta Thunberg, iklim hareketinin güçlü bir çıkış olduğunu ifade eden Bond, “Greta’nın çıkışı, kesinlikle umut vericiydi. Kapitalizmi suçlayıcı, yekten aşağılayıcı, utandırıcı bir çıkıştı. Böyle şeylere ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Greta’nın yol açtığı şey kesinlikle bizler için umut ve hareket verici bir şey oldu ve bunun devam etmesi gerekiyor” diye konuştu.
‘Kapitalizm çözüm üretmekten uzak’
Kapitalist ideolojinin dünyaya görüş sunma şansı kalmadığını ifade eden Bond, şöyle devam etti: “Kapitalizm bize çözüm üretmekten uzak. Kapitalist üretimin bize dayattığı teknoloji modelinin krizi esasen karbon krizi dediğimiz meselede kendini açığa vuruyor. Yani, teknoloji üretimi bu biçimde sürdürüldüğünde karbon krizinden kurtulmamız imkansız. Bu da kapitalizm aleyhinde inanılmaz trajikomik bir durum yaratıyor. Çünkü teknolojiye tonla para harcanıyor fakat yaptığı yatırımlar çalışmıyor. Çünkü teknolojiye yaptığı yatırım sayesinde gezegenin geleceğini tehlikeye atan karbon krizi devamlı yükselmeye devam ediyor. Fakat kendisinin ironik bir şekilde karbon krizine bulmaya çalıştığı çözüm, yine teknolojiyi geliştirerek, teknik yöntemler kullanarak karbon krizini engellemek. Bu imkansızlığının da farkında. Sadece gözümüzü boyamaya çalışıyor. Kapitalizmin bu konuda bize sunmaya çalıştığı ikincil çözüm ise karbon vergisi kesmek. Bunun üzerine planlar yapıyor, kişi başına 5-8 Euro’dan 35 Euro’ya varabilecek vergilerden söz ediliyor. Fakat bu vergilerin karşılığında yapılacak teknik üretimin karbon krizini engellemesinin ihtimali olmadığını biliyoruz” ifadelerini kullandı.
Kapitalist dünyanın gezegeni kurtarmak gibi bir derdinin olmadığını belirten Bond, “Şimdilerde Güney Afrika’da, Latin Amerika’da, Endonezya’da, Lübnan’da, Ortadoğu ülkelerinin birçoğunda kötü hükümetlere karşı ayaklanmalarla karşı karşıyayız. Öyle ya da böyle bir biçimde insanlar sokağa çıkıyorlar, kötü yönetimleri eleştiriyorlar. Bunlardan kurtulmak istiyorlar. Fakat bu ülkelerin, saydığımız coğrafyaların tamamının birbirinden farklı koşulları var. Dolayısıyla öncelikle hükmetme konusunda halkın söz sahibi olması başka bir denklem sunuyor” dedi.
‘Mücadele kıymetli ama yetersiz’
Amerika’da Yeni Yeşil Düzen hareketine de değinen Bond, hareketin şu anda Amerika’da en popüler çevre hareketi olduğunu vurguladı. Hareketin etki sağlamayı başarabildiğini, sosyalizm gibi bir iddialarının olduğunu ifade eden Bond, “Ancak henüz ortaya konulan plan, program ve devrimci bir duruşlarını göremedik. Bu hareketin içinden konuşabileceğimiz, stratejileriyle kıymetli bir isimden bahsetmeliyiz. Naomi Klein’in stratejik fikirlerinin ilham verici, radikal ve ufuk açıcı olduğuna şüphe yok. Fakat, bu kendi başına yeterli değil. Naomi Klein’in fikirleriyle ölçülebilecek bir mesele değil. Yeşil Yeni Düzen’in Keynesyen olduğundan bahsetmiştik. Oysaki Keynesyen döneme dair deneyimlerimiz bize bunun sonuçlarına dair ne olacağını söylüyor. Keynesyen dönem, devletler tarafından komünist partilerine karşı, yalnızca neoliberalizmi yeniden kurmak için kullanıldı. Onların mücadelesini kıymetsiz bulmadığımı söylemekle birlikte yeterli bulmuyorum. İhtiyacımız olan iklim, çevre hareketinin daha radikal düsturlara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Burjuvaziyi korkutmayan, geriletmeyen hamlelerin burjuvazinin histerilini yeniden üretme politikası taşıdığını düşünüyorum. Dolayısıyla sosyalizm ve çevre hareketi üzerine daha fazla fikir üretmek, düşünmek gerekir” şeklinde konuştu.