Yusuf Gürsucu / İSTANBUL
İstanbul’da AKP tarafından projelendirilen ‘Atık Yakma Tesisi’nin inşası sürüyor. Bulunduğu çevreyi ve tüm canlı yaşamı zehirleyen bu tesise İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu da sahip çıkıyor
Katı atık yakma tesislerinin bulunduğu çevreye, yeraltı sularına, tarım ürünlerine, hayvanlara ve insanlara büyük zararlar verdiği biliniyor. Buna karşın Türkiye’nin dört bir yanında yakma tesisleri inşa ediliyor. Bu tesislerde çöpten kurtulmak niyetinden çok enerji üretmek hedefleniyor. Bu tesislerden biri de İstanbul’da AKP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından ihale edilmişti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 2.6 milyar liraya Makyol İnşaat Şirketi’ne ihale edilen tesisin inşası 2017 yılında başlamış ve Mart 2020’de bitirileceği açıklanmıştı.
1 milyon ton atık yakılacak
İnşa edilecek tesiste evsel atıklar yakılacağı belirtilmiş ancak hastane atıklarının da yakılacağı sözleşmede ortaya çıkmıştı. Günlük 3 bin ton yıllık ise 1 milyon ton evsel atığın yakılacağı belirtilen tesiste, aynı zamanda enerji üretimi de gerçekleştirilecek. Tesis, her biri günlük bin ton atık yakma kapasiteli 3 hattan oluşacak. Atıklar, tesise kamyonlar ile taşınacak ve herhangi bir ayrıştırmaya gerek duymaksızın depolama alanına boşaltılacak. Bu alanda depolanan atıklar, 3 adet katı atık vinci aracılığıyla ızgaralı yakma ünitelerine taşınacak. Izgaralı sistemde yakılan atıkların ısısından elde edilen buhar, tribünlere gönderilecek. Bu tribünler aracılığıyla da yaklaşık 78 MW/saat elektrik enerjisi elde edilecek.
İmamoğlu gerçeklerden uzak
Geçtiğimiz aylarda İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Eyüpsultan’da inşaatı devam eden “Atık Yakma ve Enerji Üretim Tesisi”nde incelemelerde bulundu. İmamoğlu, “Avrupa’nın en büyük tesislerinden biri olacak bu yatırım bile İstanbul’un yalnızca yüzde 14-15 seviyelerindeki atığını yönetebiliyor. Bu alanda oldukça işi var İstanbul’un. Çevre, insan tüketiminde zorlanan en önemli alan. Tüketirken çöplerin ayrıştırılması süreciyle ilgili eğitim çalışmaları yapmamız gerekiyor” diye belirtmişti. İmamoğlu’nun yaptığı açıklamada çevre ve insan vurgusu yapması manidar bir durum. Çünkü bu tesislerle insan ve çevre sağlığını korunmak yerine hem çevre hem de insanların kanser hastalığına yakalanma olasılığı çok yüksek. Türkiye’de ortaya çıkan ve genellikle özel şirketlerce inşa edilen bu tesislerin çöpten kurtulmak için değil ‘yakıtı bedava olan’ çöpleri yakarak çok kârlı hale gelen enerji üretim tesislerine sahip olmak için inşa edildiği biliniyor.
Almanya örneği
Almanya Avrupa’da evsel çöpün yüzde 70’ini geri dönüşüm koşullarıyla sağlıyor. Ancak buna rağmen çöplerin yüzde 16’sının geri dönüştürülebildiği araştırma şirketi Conversio tarafından belirlenmiş. Yüzde 16’dan geri kalan çöpler ise ya ihraç ediliyor ya da yakma tesislerinde yakılıyor. Alman Çevre Yardımı kuruluşunda dönüşüm ekonomisi uzmanı olan Thomas Fischer, “Çöplerin yakılması temiz ve atıksız bir yöntemmiş gibi yansıtılıyor, ancak bu kesinlikle doğru değil” diyor. Fischer, atığın da atığının var olduğunu ve bu atıkların yüksek derecede zehirli atık olarak karşımıza çıktığını belirtiyor. Fischer, yakma işlemi sırasında dioksin ve furan gibi direkt kanserojen maddelerin yanı sıra zehirli kül ve tozun ortaya çıktığını söylüyor. Almanya Çevre ve Doğayı Koruma Birliği tarafından sunulan verilere göre, çöpler yakıldıktan sonra ortaya çıkan maddeler kanser, solunum yolu hastalıkları ve doğuştan sakatlıklara neden oluyor. Bu sebeplerle Almanya’da bu tesislere karşı ciddi tepkiler ortaya çıkmış durumda.
Yakma işlemi çevreyi zehirler
Atık yakma tesislerinde yakılan her 3 ton atıktan yaklaşık 1 ton kül oluştuğu belirlenmiştir. Bu tesislerden havaya karışan ağır metal ve KOK’lardan (Kalıcı Organik Kirletici) yüzlerce kat daha fazlası uçan küllerle çevreye yayılmakta. Ne kadar önlem alınırsa alınsın, kül boşaltım alanlarındaki küllerin rüzgârla birlikte çevreye yayılması engellenemiyor. Kül toplama alanlarının su geçirmez olduğu iddia edilen zemini göreceli bir koruma sağlıyor. İçeriğindeki zehirli atıklar zamanla çok daha zehirli farklı bileşiklere dönüşür. Sızıntı yeraltı sularını kirletir. Suyun doğal çevrimi, kirliliği her alana yayar. Besinler kirlenir ve kirlilik sonunda insana kadar ulaşır.
KOK’lar
Atık yakma tesislerinin bacalarından ve yakma sonucu oluşan küllerden çevreye yayılan KOK’lar, bugüne kadar belirlenen en tehlikeli kimyasal zehirlerdir. Dioksin, furanlar, klor, DDT ve PCB’ler bilinen başlıca KOK’lar arasında yer alır. KOK, yakma tesislerinin baca gazlarında ve küllerinde bulunur. Hava akımları yoluyla yüzlerce kilometre yayılabilirler. Hormonal bozukluklar (guatr, tiroid, kemik erimesi, tüylenme, şeker hastalığı), bağışıklık sistemi bozuklukları (bedenin hastalıklara açık duruma gelmesi), üreme bozuklukları (cenin bozuklukları, genetik bozukluklar), KOK’ların yarattığı hastalıkların başında gelir. KOK, anne sütüne ve plasentaya geçer. Bu nedenle insan bedeninde bebeklikte birikmeye başlar. Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu (IARC) KOK’lardan biri olan dioksini kanserojen madde olarak tanımlamıştır. Bazı ülkelerde yapılan dioksin salımı ölçümlerinde çok büyük oranda atık yakma tesislerinden kaynaklandığı belirlenmiştir.