Hemen her toplumun tarihinde kimi günler özeldir. O günler toplumu ya yıkıma sürükler ya da varlık olmanın temel çıkışları olur. Kürt tarihinde de böylesi günler vardır. Yalnız varlık olmanın temel çıkış, dönüşün ve yeniden yapılanma günleri çok fazla değildir. Direnişler çok fazladır; ancak çeşitli nedenlerle yenilgiyle sonuçlandılar. Her direniş sonraki zamanlara önemli kültürel miras bırakıyor. Yani yenilgi mutlak çöküş ve yok oluş değildir.
Ülke çok sayıda işgal, istila ve sömürgecilik hareketlerine maruz kalmış, çoğunlukla yenilgiyle sonuçlansa da büyük direnişler gerçekleşmiştir. Bu anlamda Kürt tarihi bir direnişler tarihidir. Yakın dönem o direnişlerden biri de 1937-38 yıllarında gerçekleşen Dersim Direnişi’dir.
15 Kasım 1937 günü Seyit Rıza ve altı yoldaşı Elazığ Buğday Meydanı’nda idam edildi. İdamın üzerinde 82 yıl geçti. İdam edilenlerin naaşları yakınlarına teslim edilmedi ve nereye gömüldükleri de bilinmiyor.
Yas tutma hakkı en temel insan hakkıdır. Hiçbir din, inanç ve felsefede ölüye saygısızlık yapılmaz ve saygı esastır. Ahlakın olmazsa olmaz kuralıdır. İnsan olmanın erdemidir. Kişinin suçuna, inancına bakılmaksızın yakınlarına cenazelerini teslim etme; inanç ve kültürlerine göre yasını tutma ve defnetme hakkı engellenemez. Fakat o hak engellenmiştir ve unutturulmak istenmiştir. Ancak hakikat güneş gibi parlar. Bir zaman perdelense de, gizlenmeye çalışılsa da er geç açığa çıkar. Bu da açığa çıkmış, yeni kuşaklar Seyit Rızaların akıbetlerini öğrenmek ve saygılarını sunmak için yoğun bir çabanın içine girmiştir. Şimdiye kadar haklarında onlarca kitap yazılmış; müziğe ve sanata konu olmuşlardır.
Neden Dersim’de Tertele uygulandı, amaç ve hedef neydi? Bu sorulara İsmet İnönü’nün yaptığı şu değerlendirme cevap veriyor: “Vazifemiz, Türk vatanı içinde bulunanları mutlaka Türk yapmaktır. Türklüğe ve Türkçülüğe muhalefet edecek unsurları kesip atacağız. Vatana hizmet edeceklerde arayacağımız nitelikler her şeyden evvel o adamın Türk ve Türkçü olmasıdır.”
Bu açıklamadaki hedef net tarif ediliyor. Var olan farklı dillere ve kültürlere yaşam hakkı tanınmıyor. Tek dil Türkçe, tek düşünce ya da ideoloji olacak, o da Türkçülüktür. Başkası olmayacak. Olmakta ısrar edilecek olunursa “kesilip atacağız” deniliyor. Vurgular çok çarpıcı ve nettir, yoruma kapalıdır. Dolaysıyla “isyan oldu, medeniyet dışıydılar, eşkıyalık vardı” gibi çokça dile getirilenler hakikati çarpıtma ve perdelemeden öte bir değeri yoktur.
Türkleştirme hedefine dönük gerçekleştirilen katliam; Dersimlilerin tanımlamasıyla Tertele gerçekleştirilmiştir. Var olan toplumsal varlık ortadan kaldırılmadan, tamamen dağıtılmadan özümsemenin (asimilasyonun) yapılamayacağı açıktır. Her varlıkta olduğu gibi toplumsal varlıkta yaşamak da dirençlidir. Onu dağıtmaya yönelen her tür saldırıya karşı direnecek ve yaşamaya çalışacaktır. Dersim’de de olan budur. Bir isyan yoktur; toplumsal varlığını korumak için saldırılar karşısında direniş vardır. Daha önce Koçgiri, Şeyh Sait ve Ağrı direnişlerinde yaşanılanların benzeri olmuştur. Kaldı ki, halk olarak ret ve inkâr edilme, ortadan kaldırmak amacıyla şiddet uygulanmasına karşı isyan etmek meşrudur.
Ulus-devlet inşa sürecinde üstten tarif edilen Türkçülük potasında Kürtleri eritebilmek için Dersim’de Tertele uygulanmıştır. Seyit Rızaların idamı bu yüzden gerçekleştirilmiştir. Türkiye 82 yıllık zaman içinde geçmişiyle yüzleşmedi; demokratik ve özgür yaşam kurulmadı. Hala “beka” sorunu denip duruluyor. Olağanüstü şatlar içinde kahırlı hayat sürdürmek kadermiş gibi dayatılmak isteniyor. Sorunlar büyüyerek çoğalmakta. Seyit Rızaları unutturma gayretleri gerçekleşmedi. Çünkü bir halk yok demekle yok olmuyor. Kürtler de yok olmadı. Kimlik arayışları ve özgür yaşam istemi daha güçlü devam ediyor.
1937-38 yıllarında Dersim Kürtler içinde bile tecrit edilmişti. Dünya tümden habersizdi. O yüzden direnişi kırmak kolay gerçekleşti. Seyit Rızaların hüznü ve acısı Kürtlerin yüreklerinde birikti, çoğaldı ve akmaya başladı. 82 yıl sonra Kürtleri de aşarak dünyaya ulaştı. Demokratik ve özgür yaşamın bayrağına dönüştüler. Hala bir mezar yerleri bile yoktur. Ancak onların mezarları milyonların kalbidir, orada onurluca yaşamaktadırlar.
Seyit Rıza’nın son sözleri, “Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu. Ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun” diyerek gelecek kuşakların yolunu çizmiştir. Dersim dersleri yeni dönemde yapılması gerekenlerin tespitinde tarihi önemdedir. “Yalan ve hilelerle baş” edebiliyor. Direngenlikleri, idam sehpasına yürürken vakur duruşları yol göstericidir.